Tülay Öğretmen’in kaleminden Onursal Başkanımızın anıları

“Bir insanı tanımak bir hayata dokunmakmış.” Anlatmasam Olmazdı/ Geniş Toplumda Yahudi Olmak adlı kitabın iki kahramanından biri olan Özel Ulus Musevi Lisesi Türkçe-Edebiyat Bölüm Başkanı Tülay Gürler, bu sözlerle tanımlıyor Bensiyon Pinto ile paylaştıklarını, kendi tanımıyla doğru yerlere doğru noktalama işaretleri koyarak...

Tuna SAYLAĞ
24 Eylül 2008 Çarşamba

Bir insanı kendi ağzından, onun üslubuna sadık kalarak doğru ifade edebilmek, üstelik yazıya döktüklerini herkese hitap edebilecek şekilde okunur kılmak çok kolay bir iş olmasa gerek; ustalık ister, yetenek ister. Bu bağlamda işini başarıyla yerine getiren Tülay Gürler’in üç buçuk sene boyunca, yaklaşık 350 kaset doldurarak kaleme aldığı anılar, acısı tatlısıyla okurun kalbinde mutlaka bir yer bulacaktır diye düşünüyorum

Tülay Gürler ile sohbetimizden kağıda dökülenler:

Kitabın yazılma süreci nasıl gelişti; bir terapi, bir iç dökme şeklinde mi yoksa salt amaca yönelik bir anlatım mıydı?

Bu durum konunun içeriğiyle ilgili olarak sürekli değişse de aslında hepsi birden. Çalışma programımızı son sefer konuştuklarımızın ışığında bir gün önceden yapıyordum. Zaman zaman sürecin bir iç dökme ya da teknik adıyla bir terapi  gibi geliştiği oldu elbette. Gün oldu dört saat hiç kalkmadan çalıştık, gün oldu Bensiyon Bey yarım saat bile dayanamadı, “bu gün  yapamayacağım, bu olayı anlatmaya hazır değilim” diyerek hiç çalışmadı. Çocukluk bölümü, evliliği, babalığı, dedeliği yani hatırlanması mutluluk veren zamanları daha kolay aktardı ama özellikle 15 Kasım olayları ve arkasından gelen zorluklar, en sancılı bölümlerdi ikimiz için de, çünkü ben de okulda öğretmenlik yapıyordum o dönem. Farklı konumlarda olan iki insan olarak aynı bakış açısı, aynı ruh haliyle yaşadığımız için belki o olayı, ağlayarak çalıştık diyebilirim.Ama genelde keyifli zamanlar geçirdik. Bensiyon Bey’in ayrıntıları aklında tutabildiğini fark ettim, bu çok önemli, çünkü okuyucu anlatılanlarla ilgili ayrıntı görmek ister. Ayrıca yeri geldiğinde mizansen şeklinde de çalıştık. Mesela “burası evin kapısı, içeriye girdik, neler görüyorsunuz?” gibi sorularla onu yönlendirdiğim zamanlar oldu. O da sanki evin içindeymiş gibi eliyle göstererek “burası annemlerin yatak odası, burası mutfak” diyerek anlattı. Son derece keyifli, zor, ama yaptıktan sonra da “hayatımda iyi ki böyle bir iş yaptım “ dediğim bir çalışma oldu.

Çok yakın olmadığınız bir kişinin hayatının ayrıntılarına hatta bazı sırlarına vakıf olmak nasıl bir duyguydu?

Belki tanışmamız ve sonraki süreç bunu kendiliğinden doğurdu diyebilirim. Öğretmenliğim süresince Bensiyon Bey’i, cemaat başkanlığı yaptığı yıllarda törenlerde, okul toplantılarında zaten görürdüm. Ayrıca küçük gelini Nil Pinto ile çok yakın arkadaşız, o yüzden ailenin yapısını çok yakından biliyordum. Ama daha önemlisi Bensiyon Bey, yapı ve dünya görüşü olarak babama çok benziyor. Ben Rumelili göçmen bir ailenin kızıyım dolayısıyla aile içi iletişimimiz, terbiyemiz, eğitim düzeyimiz, alt yapımız Pinto ailesi ile çok örtüşüyor. Bir tesadüf eseri  babamı kaybettikten hemen sonra Bensiyon Bey bana böyle bir teklifle geldi. Manevi olarak bir nevi babamın boşluğunu doldurdu diyebilirim. O da hep bir kızı veya bir kız kardeşi olmasını istermiş. Bu kitap sayesinde doğru zamanda bir araya gelerek birbirimizin  boşluğunu belki bir şekilde doldurmuş olduk. Benim de Türk Musevi Cemaati içinde 13 yıllık bir geçmişim var okulda öğretmenlik yaptığım için. Çocukların nasıl büyüdüğünü, hangi kültür içinde yoğrulduğunu, nasıl davranmaları, manevi olarak ne yapmaları gerektiğini inanıyorum ki, en az bir Yahudi öğretmen kadar öğretmeye çalışıyorum onlara, çünkü bu kurallar değişmez. Ben Müslüman bir Türk olarak evimde nasıl yaşıyorsam, Türk Yahudi’si öğrencim de öyle yaşamalıdır, gelenek ve göreneklerine sahip çıkarak, devamlılığını sağlayarak, bu bir dünya görüşü... Dolayısıyla çok fazla entegre de olmuş hissediyorum  kendimi, hatta okuldaki din bilgisi öğretmeni arkadaşlarım bazen benimle şakalaşırlar, onlara bir soru sorulduğunda “şimdi meşgulüm, Tülay cevap versin” derler. Kitap süreci içerisinde Rıfat Bali’nin bütün eserlerini okudum; Yusuf Altıntaş, İzak Alaluf çok yardımcı oldular. Elimin altında Yahudi Tarihi ile ilgili önemli eserler vardı, bilgilere vakıf olmak, yarın öbür gün sorulabilecek soruları doğru yanıtlamak için  hepsini okudum. Kitabı kaleme almak keyifli olduğu kadar hassas ama tatmini çok yüksek bir işti.

Bize bir Bensiyon Pinto portresi çizer misiniz?

Aslında kitabın son sözünde kendisi, ikimiz ve tüm okurlar için bir portre çizdi. Bu sorunuza bir tenkitten yola çıkarak cevap vereyim. Bazıları “biz Bensiyon Pinto’yu  şen şakrak, dışa dönük, hayata pembe gözlüklerle bakan biri gibi görürdük ama kitabı okuyunca bir hüzün yakaladık içinde ve bu hüznü onunla hiç örtüştüremedik” dediler. Bence Bensiyon Pinto bunların tamamı; hayatı gül bahçesinde geçmemiş dolayısıyla biriktirdiklerinden çok şey öğrenmiş biri olduğunu düşünüyorum.  Belki yaşım bu değerlendirmeyi yapmaya müsait değil ama ondan her an bir şey öğrenebilirsiniz yaşamla ilgili, bunu neden önceden düşünemedim diye kendinize şaşırabilirsiniz. İster sıradan ister ciddi bir mesele olsun sorduğunuz her sualin cevabı Bensiyon Pinto’da var. Buna hep şaşırmışımdır, hala şaşırmaya devam ediyorum. Liderlik vasfıyla, babalığıyla ve başkalarına da baba olma yeteneğiyle, aile reisliğiyle, dost canlısı olma yönüyle, dedeliğiyle insanı şaşırtan bir kişilik ...

Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

Sadece bir öğretmen olarak Türk Musevi Cemaati gençliğine, Ulus’taki öğrencilere bir mesaj verebilirim. Hep kitap okunmasından yana olan ve bu konuda öğrencilerini zorlayan bir öğretmen oldum. Şimdi ben de bir kitap yazdım. İşin içine girince anladım ki, kendini okutan kitap var, okutmayan kitap var. Ama ne olursa olsun gençlerin hem Türkiye tarihini hem Yahudi tarihini iyi bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Tarihi bilmek, tarihi destekleyen kitaplar okuyarak bilgi biriktirmek çok önemli bir iş. Onlara kendi kültürleri içinde yaşamayı unutmadan ileriye dönerek hedeflerini belirleyen gençler olmalarını ve Bensiyon Bey’in dediği gibi Şalom’u mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum. İlginç gelecek ama annem çok sıkı bir Şalom okuyucusudur; İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamış biri olarak içinde kanlı haberler olmayan ve gerçekten bir şeyler öğreten bir gazete olduğundan...