Ateş hattında bir toplum: Gürcistan Yahudileri

Ağustos ayında Gürcistan’ın ayrılıkçı Güney Osetya bölgesine gerçekleştirdiği askeri harekat sonrasında, Rus kuvvetlerinin ülkeyi ikiye bölercesine ilerlemeleri ve neredeyse Tiflis yolunu açmaları ile gözler dünyanın bu kaynayan bölgesine çevrildi. Kafkaslarda olup bitenleri tam olarak anlamak kolay değil. Bunun için “sorunların buzdolabına kaldırıldığı” Sovyet idaresi öncesine gitmek gerek.

Marsel RUSSO Perspektif
17 Eylül 2008 Çarşamba

Çok parçalı etnik yapının, bölgedeki zengin petrol yataklarının, Rusya ve ABD arasındaki “arka bahçe” çekişmelerinin tercümesi günümüzün defacto durumu olmuştur. Bütün bu karmaşa içinde ülkede yaşayan yaklaşık 12.000 Yahudi’nin durumuna ışık tutmak istedik…

13 Eylül günü ajanslara düşen bir haber gitgide artan sayıda Gürcü Yahudi’sinin İsrail’e göç için başvuruda bulunduğunu belirtiyor. Kudüs’teki kaynaklar Rus orduları tarafından adeta yerle bir edilen Gori’deki 200 Yahudi’nin başkent Tiflis’e geldiğini ancak burada da durumun çok parlak olmadığını bildiriyor. İşçi Partisi Milletvekili Leon Litinsky’nin ifadesine göre, Tiflis üzerinde yoğun bir Rus baskısı var ve savaşın soğuk yüzü hâlâ sokaklarda kol geziyor.

(Kaynak: www.ejpress.org )

 

İlk Dönemler

Gelelim çok eskilere dayanan bölgedeki Yahudi varlığına... Gurjim veya Ebraeli olarak adlandırılan Gürcistan Yahudilerinin Asur Kralı Shalmaneser tarafından sürgüne mahkum edilmiş 10 kavimden geldikleri tahmin ediliyor. Bir görüşe göre de, Yahudilerin buraya gelişleri Babil Kralı Nabukadnezar’ın Kudüs’ü istila etmesini takip ediyor… Her durumda, Gürcüce konuşan Yahudi toplumu Diaspora cemaatleri arasında en eski olanlardan biri kuşkusuz.

MÖ 6. yüzyılda Bizans’ın sert idaresinden bezen 3000 kadar batı Gürcistan Yahudi’si Pers yönetimindeki doğu bölgesine göç eder.  Bir sonraki yüzyılın ortasında ise bölge Müslüman Arapların eline geçer ve Halife’ye bağlı bir eyalet şeklinde yönetilir.

MÖ 9. yüzyılın sonlarına doğru Ebu-İmran el-Tiflisi 300 yıl sürecek bir Karay tarikatı kurar. Bu tarikat özellikle evlilik ve kaşerut gibi kurallarda halakhadan sapmalar gösterir. Kayıtlar, Gürcü Yahudilerinin ancak çok küçük bir kısmının el-Tiflisi’nin ardından gittiğini, toplumun büyük bölümünün geleneksel Yahudiliğe bağlı ve özellikle Bağdat ve Irak’taki merkezlerle yakın ilişki içinde olduğunu ifade eder.

Dönemin Yahudi yaşantısı hakkında Gürcü kaynaklarının yanı sıra Ermeni tarihçilerin yazılarında da bilgi kırıntılarına erişmek olası. Bir de 11. ve 12. yüzyıllarda burayı ziyaret eden Benjamin Tudelskii, Yehuda El-Khariz, Fetakhia Regenbumberskii gibi Yahudi seyyahlar da anılarında bunlardan söz etmektedir.

(www.everyculture.com)

1236 yılından itibaren doğudan dalga dalga gelen Moğol istilacıları doğu Gürcistan’ı kontrolleri altına alırlar ve Yahudileri bağımsız kalan batıya göç etmeye zorlarlar. Yeni ülkelerinde Yahudiler özellikle Karadeniz kıyılarında küçük ve fakir topluluklar halinde yaşamaya başlarlar. Bu tarihten itibaren 500 yıl boyunca Yahudiler, kamani olarak adlandırılan ve Gürcü elitine tabi bir tür serf sınıfı olarak yaşamaya zorlanacaklardır.

Bölgenin Osmanlılar, İranlılar ve Timur orduları arasında çekiştirildiği dönemde burada 3 krallık ile 5 feodal prensliğin oluştuğuna tanık olunur. İşte bu belirsiz süre içinde Yahudiler, köle olarak satılırlar… Bazen bir borca karşılık, bazen de basit bir hediye olarak. Yahudi cemaatleri yıkılır ve Yahudi yaşantısını idame etmek olanaksız hale gelir.

18 ve 19 yüzyıllar, izleri bugünlere dek gelen, bitmez savaşlarla ve isyanlarla geçer. Yahudilerin malları ve mülklerinden artanlar ne ise, bunlara sık sık el konur. Güvenlikleri için feodal beylere sığınmak zorunda kalırlar, ancak baskı ve zulüm onları bekleyen gelecektir. Gürcü kanunlarına göre, bu dönemde Yahudi serfler üç kategoriye ayrılırlar: Kralın serfleri, Feodal Beylerin serfleri ve Kilisenin serfleri…  Bu dönem, gönüllü veya zoraki, yaygın bir şekilde Yahudi göçüne sahne olur. Kimi, Kırım yarımadasına doğru kimi de güneye İran istikametine giderler.

Rusya’nın kontrolü altında

1801 yılında doğu Gürcistan olarak adlandırılan bölge Çarlık denetimine geçer ve buradaki köleler Rus hazinesine “devrolur”. Artık Rusya’ya vergi ödemek zorundadırlar. Bu durum, Çar tarafından serbest bırakıldıkları 1863 yılına dek devam eder. Bu tarihten sonra Yahudiler yeniden toplumsal yaşamlarını oluşturmaya başlarlar. Sinagogların etrafında şekillenen bu yeni yaşantı, 19. yüzyılın ortasında Çar tarafından Rusya’dan bölgeye göçe zorlanan Aşkenaz Yahudilerinin gelmesi ile değişik bir çehre kazanır. Geleneklerine sıkı sıkıya bağlı Gürcü Yahudileri yeni gelenleri neredeyse Tanrısız olarak görür, Aşkenazlar ise Gürcü Yahudilerine – bir anlamda – yukarıdan bakarlar. İki toplumu, zoraki de olsa, birleştiren ise, bitmek tükenmek bilmeyen antisemitik saldırılar olur.

Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çarlık yönetimi ve Rus Ortodoks kilisesi tarafından desteklenen Yahudi karşıtı olaylar hızla artar. Ticarette ilerleyen ve göreceli olarak zenginleşen Yahudi nüfus Gürcü komşularının gözüne batmaya başlamıştır. Rus işgalciler tarafından zor koşullarda yaşamaya zorlanan Gürcü toplumunun tepkisini göstereceği tek unsur Yahudilerdir. Bu dönemlerde münferit saldırıların yanı sıra, değişik tarihlerde 6 kan iftirası olayı yaşanır...

1905’de başkent St. Petersburg’da yaşanan darbenin ardından Ruslar bölgedeki baskıyı arttırırlar. Bunun üzerine Gürcü Yahudileri, Rus Yahudilerinin aksine Çara bağlılıklarını ilan ederler. 1913’de Kutaisi Valisi çıkardığı bir emirle Yahudilerden, zor bir dönemden geçen Çar yönetimine aktarılmak üzere para toplar. Ödeme yapmayanlar öldürülür.

Çarlık idaresinin 1917 yılında Bolşevikler tarafından çökertilmesinden sonra Gürcistan bağımsızlığını ilan eder: Konuşma özgürlüğü, hür basın ve örgütlenmenin yolu açılır. Yahudilerin yaşantıları her anlamda yeşermeye başlar. Ancak bu durum çok uzun sürmez. 1921 yılında Kızıl Ordu bölgeyi ele geçirir. Ülkedeki Yahudilerden bir kısmı yavaş yavaş dikkatleri üzerine çeken Filistin’e, bir kısmı da 1880’lerden beri önemli bir kurtuluş kapısı olarak görünen İstanbul’a göç eder.

Başlarda Sovyetler Yahudilerin dini geleneklerini uygulamalarına ses çıkarmazlar. Ancak 1924’deki Gürcü ayaklanmasından sonra işler değişir. Hükümet dinlerin uygulanmasını, toplum içinde farklılıkları öne çıkaracağı gerekçesi ile, yasaklar. Ekonomik ve toplumsal yaşantı sekteye uğrar. Yahudi gençleri oluşturulan kooperatiflerde mecburi çalışmaya tabi tutulurlar. Arada kan iftiraları dahil birçok antisemit saldırı Yahudi toplumunu çıkmaza sokar.

Sinagogların ve diğer kurumların çalışmasına izin verilmez. Hahamlar ve toplumun kanaat önderleri tutuklanır, hatta yargısız şekilde infaz edildikleri de olur (Eylül 1937). Çalışmasına bir süre için izin verilen Yahudi Tarih ve Etnografya Müzesi’nin kapısına da 1950’li yıllarda kilit vurulur ve yöneticisi tutuklanır. Yahudi dini ve kültürü uzun zamandır görülmedik şekilde baskı altına alınır. Seyahat özgürlüğü başta olmak üzere birçok özgürlük hukuken olmasa da uygulamada kısıtlanır. 

Gürcü halkının baskı anlamında aynı kaderi paylaştığını söylemek çok doğru olmaz. Başta ekonomik içerikli birçok olayda haksız yere suçlanırlar ve Gürcü vatandaşlarından çok daha ağır cezalara tabi tutulurlar. Zaman zaman mecburi göçe zorlanırlar. Kan iftiraları modern çağın yaşantısı içinde dahi devam eder.

1967 Altı Gün Savaş’ından sonra birçok Yahudi aile İsrail’e göç için başvuruda bulunur. 1969 yılında 17 aile BM İnsan Hakları Komisyonuna seslerini duyurur ve kendi gelecekleri ile ilgili karar alma haklarının gasp edildiğini bildirirler. Bu Sovyet Yahudileri içinde bir ilk olacaktır.

Bunun sonucu dünya Yahudi toplumları Gürcistan Yahudilerinin göç haklarının verilmesi için bir dizi kampanyaya girişirler. Başlatılan eylemler ve Gürcü Yahudilerinin Moskova’daki açlık grevleri sonucu 1970’li senelerde Sovyet yönetimi 30.000 Yahudi’nin İsrail ve değişik batı ülkelerine göçüne izin verir. Gürcistan’daki Yahudi nüfusu bundan sonra ciddi şekilde azalma eğilimine girer. 1979 yılında 28.300 olan sayı, 1989 yılında 24,800 düşer.

Bağımsız Gürcistan’da durum

Michail Gorbechev’in devlet başkanlığı döneminde başlayan Sovyetlerin dağılma dönemi sonucu Tiflis 1991 yılında özgürlüğünü ilan eder ve  Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi bir ülke olarak tarihinde yeni bir sayfa açar. İdaresinden ayrıldığı Rusya ile sınır sorunlarını ve, otonom Güney Osetya ve Abazya bölgeleri ile ilgili sıkıntılarını halledememiş olması, bugün görüldüğü üzere, yeni yönetimin başını çok ağırtacaktır.

Bu dönemde, Gürcistan Başkanı Edward Shevardnadze yayınladığı bildiri ile Yahudilerin dini özgürlüklerini teminat altına alır ve Yahudi yaşantısı her alanda hızla serpilir. Sovyet baskısı altında dahi Yahudi kimliklerinden çok bir şey kaybetmeyen Gürcistan Yahudileri, bu yeni döneme çok çabuk adapte olurlar. Tüm diğer Bağımsız Ülkeler Topluluğu Yahudi toplumları içinde karışık evlilik oranının en düşük olduğu, Yahudi dini bilincinin en yüksek olduğu toplumdur Gürcistan Yahudi toplumu…

Öte yandan antisemitizm hız kesmemiştir. Dağılan Sovyetler Birliği ülkelerindeki Yahudi toplumlarını bir çatı altında toplayan “Union of Councils for Jews in the Former Soviet Union – UCSJ’nin yayınladığı ve 1995 – 1997 yılları arasında Gürcistan’da yaşanan Yahudi karşıtı olayları inceleyen raporu, antisemitizmi, Gürcistan’ın içinden geçmekte olduğu derin ekonomik bunalımın ve sosyal sorunların yarattığı kaos ortamının tetiklediği tespitinde bulunur. (www.fsumonitor.com)

Bölgede klasikleşmiş kan iftirası olayları yanında, mezarlıkların tahrip edilmesi, sinagogların kundaklanması, Yahudilere ait ev ve işyerlerine saldırıların düzenlenmesi, Yahudi iş adamlarının fidye karşılığı kaçırılmaları ve bazı örneklerde olduğu gibi öldürülmeleri, antisemitizmin, devlet otoritelerinin tüm çabalarına rağmen kontrol altına alınamadığının göstergesidir. Buna bir de bazı basın yayın organlarında çıkan yazıları, yayınlanan, başta “Siyon Önderlerinin Protokolleri” olmak üzere, birçok antisemit kitabı da eklemek gerekir.

Buna rağmen Yahudi yaşantısı daha önce olmadığı kadar etkili bir şekilde gelişir. Kurulan Rahamim Derneği vasıtası ile Tiflis Yahudilerinin toplumsal yaşantıları organize edilir. Dernek sağlıktan finansal alana, sinagogların idaresinden mezarlıklara sahip çıkılmasına kadar birçok konuda etkinlik gösterir. Gürcistan Yahudileri Kurumu (Derekh Yehudi) ise Sovyet idaresi zamanında el konan Yahudi taşınmazlarının geri alınması için bir dizi çalışma yapmaktadır.

Gürcistan Yahudilerinin tamamını kucaklayan bir kurum yoktur ancak 30’dan fazla kuruluş ile geriye kalan 12.000 kişilik toplumun gereksinimleri yerine getirilmektedir. Bu kurumlar arasında 300 kişilik bir okul ve Menora, Şalom ve 26. Yüzyıl isimlerindeki gazete ve dergileri saymak gerekir. Gürcistan Yahudi cemaatinin bir de radyo ve televizyon kanalı vardır.

2001 yılında toplum içi mutabakatı güçlendirmek için Gürcistan Ortodoks Kilisesi ile Yahudi Cemaati arasında, saygı ve desteğin önemi vurgulanarak bir anlaşma imza altına alınır. 2002 yılında Ortodoks Hıristiyanlığın devletin resmi dini olarak ilan edilmesi ile Yahudi toplumu azınlık olarak kabul edilir. Şevardnadze döneminde olduğu gibi, ondan sonraki siyasi dönemde de Gürcistan hükümetleri Yahudi cemaatine desteğini uzatmadan geri kalmaz. Ancak şu günlerdeki sıkıntılı durumda kontrolün yer yer kaybedilmesi, burada yaşayan Yahudilerin gelecekleri hakkında bazı endişelerin dile getirilmesine neden olmaktadır.

Kaynakça:

www.jewishvirtuallibrary.org
www.everyculture.com
www.ejpress.org
www.fsumonitor.com