Estreyikas D’Estambol Cordoba’da ayakta alkışlandı

Toplum
17 Eylül 2008 Çarşamba

Karen GERSON ŞARHON

Çocuk deyince bakışlar yumuşar, çocukların şarkı söylediğini görünce herkesin yüzünde bir gülümseme oluşur!!! İşte Estreyikas d’Estambol çocuk korosunun ilk kurulduğu günden ve ilk verdiği konserden beri seyirciden aldığı tepki bu: gülümseme ve beğeni. Onların ilk konserini çok iyi hatırlarım, Dostluk Yurdu Derneği’ndeydi. Sahneye çıkan 20 çocuk atalarımızın şarkılarını hem de en iyi şekilde söylemeye başlayınca herkes şaşırmıştı.

Burada çok ince bir konu var aslında ki üzerinde durmaya değer. Çocuk koroları dünyada çok, hepsi de mükemmel seslerden oluşmuş, kusursuz armoniler yapabilen, tek bir detone sesin bile duyulmadığı harikulade müzisyenler. Ama bu korolar ne söylüyorlar? Klasik repertuarlar, herkesin söylediği müzikler. Estreyikas d’Estambol harikulade müzisyenlerden oluşmuş bir koro değil elbette ama onların söylediği müzikleri de dünyada başka söyleyen çocuk korosu yok. Onlar tek, dolayısı ile çok daha fazla desteğe ihtiyaçları var. Onlar şu anda kültürünü tamamen kaybetmiş olan bir kuşağın çocukları olduğu

için çok önemli iki görevi almış götürüyorlar: birincisi, kaybolmakta olan Judeo-Espanyol müzik kültürümüzü geleceğe taşımak, ikincisi ise bu kültürün kaybedildiği kuşağa (yani anne-babalarının kuşağına) onu tekrar kazandırmak. Bu açıdan Estreyikas’ın çok önemli bir misyonu olduğuna inanıyorum. Los Paşaros Sefaradis olarak yıllarca bayrağı bizlerden devralacak yeni bir kuşağı bekledik ama ne yazık ki, olmadı. İzzet Bana’nın birkaç yıldır canla başla uğraşarak yetiştirdiği onca çocuk farkında bile olmadan belli bir bilinçle büyüdüler ve bu gelecek için önemli bir adım. Aralarından birkaçının bu müzikle ileride de ilgilenmesi, devamlılık ve unutulmazlık adına atılmış bir adımdır.

Estreyikas d’Estambol’un İspanya seyahati, grubun ilk yurt dışı seyahati değil. Daha önce İsrail’de düzenlenen Festiladino Şarkı Yarışması’na hem konuk sanatçılar olarak katılmışlar hem de yarışma parçalarından birini seslendirerek 3.lük ödülünü kazanmışlardı. Bu yıl da Avrupa Kültürü Yahudi Günü etkinlikleri çerçevesinde, Cordoba’da bulunan ve yakın ilişkiler içinde bulunduğumuz Casa de Sefarad’ın başındaki Rosana de Aza ve Sebastian de la Obra çiftinin davetlisi olarak İspanya’ya gittiler. Konserleri inanılmaz bir ilgi görürken, basın mensupları hem bu eski İspanyolcayı duymak hem de şarkıların tarihçesini anlatmak için birbirleriyle yarıştılar. Konseri anlatan İzzet Bana, duygu dolu olduğundan zor konuşuyordu. “Herkes ayağa kalkıp alkışladı, hayatımda bu kadar müthiş bir alkış görmedim. Orada resmen oturup ağlamaya başladım. Çocuklar müthişti, o kadar iyi çalıştılar ki, tek bir hata bile yapmadılar ve seyirci de onlara bayıldı”. Düşünün; İspanya’ya göre Avrupa’nın öteki ucunda pek de tanımadıkları bir ülkeden, Türkiye’den gelen çocuklar, üstelik bu çocuklar artık müzelerde, kitaplarda sessiz kalmış 550 yıl önceki bir dili konuşan koro şefi İzzet Bana ve bu dilde şarkı söyleyen küçük çocuklar...

Elimizdekinin kıymetini bilmek hiç bir zaman bilmedik. Ama bu globalleşen dünyada sanırım ki artık ellerimizi vicdanımıza koyup bazı değerleri ne pahasına olursa olsun korumamız gerektiğine inanmamız gerekiyor. Bundan iyi kültür elçiliği, bundan iyi politika, bundan iyi dostluk köprüleri kurmak olabilir mi?