Benim de Bir Yüzüm Vardı...

Altı Milyon... Söylemesi o kadar kolay ki... Sayısal olarak düşünüldüğünde birbirini takip eden birçok sıfır. Yani hiçlik, boşluk...

Holokost
12 Eylül 2008 Cuma

Sibel FRANKO

Sayıları somutlaştırmaya  başladığımızda ise, en basit olarak altı milyon tane saç telini dahi üst üste  koyduğumuzda oldukça büyük bir birikimle karşılaşırız. Bir de yaşanmış veya yaşanamamış anılarla, gerçekleşememiş, gerçekleşmesine izin verilmemiş, engellenmiş umutlarla dolu ALTI MİLYON kişiyi düşündüğümüzde bu sayının hiç de boşluk, hiçlik olmadığını içimizin derinliklerinde büyük bir acı ile anlamaya, hissetmeye başlarız.

Uzunca yıllar sadece sayılarla tasvir edilen kayıp insanların kimliklerini, anılarını, yaşadıklarını ve umutlarını onlara iade edip, gün ışığına çıkarmak YAD VAŞEM MÜZESİ’NİN yeni kanadının konseptini oluşturmaktadır.

Bazılarına göre Yad Vaşem’in yeni kanadı, bir müze değil bir devrimdir. Hitler’in iktidara geldiği dönemden başlayarak Holokost hikayesini anlatan  eski müzeden farklı olan yeni kanat, ziyaretçileri,  Nazi katliamından öncesini içeren mutlu insan resimleri ve hikayeleri ile karşılamaktadır.

Müze müdürü Avner Shalev; "Holokost hikayesini her ziyaretçinin kişisel birer öyküsü haline getirmek, ve kendilerini, hikayeleri anlatılan kişilerin yerine koymalarını istiyoruz, çünkü herşeyden önce bu insanlığın hikayesidir ve bu insanların katliam üstüne katliam sonucu yokedilmelerinin hikayesidir. Bu nedenle müzenin yeni kanadında, insan eli ile yapılmış obje, resim,  video,  el sanatları, şahsi eşyalar  gibi  görsel elemanlara ağırlık verildi."

Dünyaca ünlü mimar Moshe Safdie müzeyi tasarlarken en ince ayrıntısına kadar düşündü ve her detayın bir anlam taşımasına  büyük özen gösterdi. Safdie’ye göre bina uzun zamandır orada mevcut olan ve çıkarılmayı bekleyen mimari bir kalıntıyı anımsatmaktadır. Yok oluşu simgelemek isteyen Safdie, binayı yeraltına doğru kaymakta olan bir üçgen  "prizma" olarak tasarladı. Binanın büyük bir kısmı  yerin altındadır.

Binanın tepesinde dış dünya ile bağlantıyı sağlayan 200 metre uzunluğunda bir tavan penceresi vardır. Bu pencere, derin hikayelerin karanlığı arasından,  ışık ve mavi gökyüzünü hatırlatmak amacı ile yapılmıştır. Müzenin beton ve cam ana gövdesi, Yad Vaşem Kampüsü'nün bulunduğu "Hatıra Dağı" "Har HaZikaron" nın içinde saklıdır."

Omurganın bir ucunda, müzenin girişine ve ziyaretçi merkezine en yakın yerde, büyük bir üçgen prizma vadi yatağınının üzerine uzanmakta ve binaya  boşlukta yüzüyor izlenimi vermektedir. Binanın altındaki boşluk, köklerinden koparılmış, yok edilmiş insanları simgelemektedir.

Binanın içine girildiğinde, Safdie’nin müze tasarımında uyguladığı deneyimli  boyutlandırma, ziyaretçilere yer, zaman ve ortam hissini vermektedir. Değişen mekan yükseklikleri, ışık oran ve açıları hacimlerin algılanmasında farklılıklar yaratmaktadır. Örneğin,  Varşova Gettosu’nun  tasvir edildiği galeride, Leszno Sokağı’nda yerler arnavut kaldırımı ile kaplıdır, duvarlarda gösterilen filmler, büyük boy resimler  ve seslendirme ziyaretçilere gerçek mekanda dolaşılıyormuş izlenimi uyandırmaktadır.

Prizma yapıda 180 metrelik yürüyüş parkuru ve yapının her iki tarafında gözden saklanan galeriler, tarihi ve tematik rotası boyunca, ziyaretçilere yürüyüş yolunda ilerledikçe, Holokost'u bölüm bölüm sunmaktadır. Prizma zemin üzerinde bulunan enine boşluk, geçişi engellemektedir. Bu boşluk fiziksel bir engel oluşturmakta ve ziyaretçileri tematik rotaya bağlı kalarak diğer galeriye doğru yönlendirmektedir. Koridorda ilerlerken bir sonraki galeri ve özellikle prizmanın sonu ile göz kontağı bile yoktur. Tıpkı bir sonraki gün neler olacağını bilemeyen, ya da yolun sonunda neler ile karşılaşacağını bilemeyen milyonlarca insan gibi.

Bu tarihi anlatı sonunda, "Hall of Names" -İsimler Holü- son, dramatik teşhir mekanını oluşturmaktadır.

Holün tam merkezinde biri gökyüzüne açılan, diğeri ise yerin altına doğru inen iki adet konik strüktür mevcuttur.

Gökyüzüne açılan koninin üzerinde isimler ve 600 adet resim bulunmakta, yerin altına inen doğal kaya yapısının oyulması ile oluşturulmuş  koni ise  isimleri hiç bilinemeyecek kurbanları onurlandırmaktadır.

Safdie’ye göre üst koni isimleri bulunabilmiş kurbanları gün ışığına çıkarmak ve "bir zamanlar burada olduklarına" tanıklık etmek amacı ile, alt koni ise üsttekinin simetrik bir yansıması olarak "isimlerini hiçbir zaman öğrenemeyeceklerimiz" için oluşturulmuştur.

Yuvarlak "İsimler  Holü"’nde  aynı zamanda çok geniş bir "tanıklık sayfaları" koleksiyonu  bulunmaktadır. Burası Holokost Kurbanları’nın kısa hayat hikayelerine ve milyonlarca Yahudi Holokost  kurbanının kişisel kayıtlarına ev sahipliği yapmaktadır. Toplam altı milyon odacık içinde yalnızca iki milyon sayfaya yakın belge bu holün duvarlarındaki dosyalarda yer almaktadır. Boş olan odacıklar bilgilere ulaşılabildikçe doldurulacak, ulaşılamazsa sembolik olarak boş kalacaklardır. Bilgilerine ulaşılamamış bile olsa herkesin bir yeri, bir yaşamı, bir hikayesi vardır.

Koridorun sonuna, müzenin çıkışına ulaşıldığında, herşeye rağmen ışığın galip geldiğini simgelemek istercesine Kudüs’ün panoramik manzarası, kusursuz havası ve kuş sesleri ile olağanüstü bir balkon ziyaretçileri kucaklar.  

"Sadece benim suçsuz olduğumu hatırla

 Ve, sadece senin gibi, o gün ölümlü,

 Benim de öfke, merhamet ve mutluluk ile göze

 çarpan bir yüzüm vardı. 

 Oldukça basit, bir insan yüzü!"

 ß Benjamin Fondane, Exodus

Auschwitz 1944