Son Albüm

Holokost
12 Eylül 2008 Cuma

Melih SİSA

Naziler, toplama kamplarına gelen kişilerin her türlü eşyalarını değerlendirmelerine rağmen, yanlarında getirdikleri kişisel fotoğrafların imha edilmesi emrini vermişlerdi. Sadece kurbanlar katledilmeyecek, ama bu kurbanların tüm anıları da ebediyen ortadan kaldırılacaktı.

Bu emre rağmen, 1943 yılının bir günü, Auschwitz-Birkenau’a gelen bir kafilenin savaş öncesi fotoğrafları yakılmaktan kurtuldu. Bu sayede, kamplara geldikten çok kısa bir süre sonra hayata gözlerini yuman Avrupa’ nın çeşitli yerlerinden gelmiş ufak bir Yahudi grubunun anıları hayatta kalmayı başardı.

Şimdi 2.400 kadar anı, varlıklarını borçlu oldukları kişiler için, ağlıyorlar. Kurbanlar fotoğraflarda geleceğe ümitle baksalar, gülseler de resimlerde bir şeyler ağlıyor. Bu, resimlere bakanların kalplerini gözyaşlarına boğuyor…

Naziler, trenlere bindirilen Yahudilere sadece çok değerli eşyalarını koyabilecekleri ufak bir çanta alma hakkını veriyorlardı. Bu kişiler, en değerli eşyaları arasına birkaç fotoğraf da koydular… Sevdiklerinin, her zaman hatırlamak istediklerinin fotoğraflarını.

Ekim 1986 yılında, resimlerde görünen kişilerin katledilişinden 43 yıl sonra, Polonya asıllı Amerikalı bir araştırmacı, Ann Weiss, Auschwitz’ de kilitli bir odada 2.400 fotoğraftan oluşan varlığı bilinmeyen bu arşivi buluyor; ya da kimbilir, bir süredir saklanmış olan gözü yaşlı anılar artık ortaya çıkma zamanının geldiğine karar verip kendilerini buldurtuyorlar. Bundan sonraki yıllarda Weiss, kendini bu resimlerde gördüğü kişileri ve yerleri belirlemeye adıyor, yani bir nevi anı avcılığına başlıyor. Avrupa’ nın bir çok değişik yerine gidip bir çok insanla konuşuyor ve resimlerde görünen insanların katledilmeden önce nasıl bir hayat sürdüğünü, hikayelerini ve resminin çekildiği anda ne hissettiğini anlamaya çalışıyor.

Soykırım dendiğinde aklımıza ilk gelen görüntülerden biri, deforme olmuş zayıf bedenler, hüzünlü, yardım arayan bakışlar, üzerinde numaralı kollar ve insanlığın utancı cansız bedenler… bedenler… bedenler gelir. Oysa Weiss’ ın bulduğu fotoğraflar hayatla doludur. Kim olduğu tesbit edilemeyen cansız bedenlerin canlı halleridir. Çukurlara üst üste atılmış cesetlerin kısa bir süre önce bu evrende doldurdukları yerleri gösterir. Resimlerde bebekler vardır, çocukları ile anne babalar vardır, gruplar halinde delikanlılar, işte çalışan kişiler, okulda, evde, tatilde, bahçede, göl kenarında insanlar vardır. Sıradan insanlar sıradan hayatlarını yaşamaktadırlar.

Ancak kader bu sıradan insanlar için farklı gelişmiştir. Hiç kuşkusuz hepsi hayatlarını sıradan bir şekilde yaşayıp, sıradan bir şekilde, sevdiklerinin arasında hayata veda etmeyi tercih ederlerdi. Ancak onlar sıradan bir şekilde ölmediler.

Kimbilir, katledilen diğer milyonlarca insanın yanında, acaba fotoğrafları bulunan bu kişiler daha mı şanslıydılar ? Resimlerdeki bu insanlar, geride kendileri için ağlayan, gözü yaşlı anılar ve fotoğraflar bıraktılar. Kendi çektikleri fotoğrafları. Bu fotoğrafları çektiler çünkü verdikleri pozlardaki gibi hatırlanmak istediler : Gülerken, mutlu ve sevdikleri ile. Cansız bedenler olarak değil.

Bizler de bu fotoğraflara bakarak, onları kendi istedikleri gibi hatırlayalım. Resimlerdeki gülen gözlere bakalım, ve gözyaşı döken anıları bir kez daha yaşatalım. Bu fotoğraflar, resimlerde gördüğümüz kişilerin en değerli varlıklarıydılar. Şimdi ise, bir mezar taşı bile olmayan bu insanlardan kalan tek şey.

 

Resimaltları

Roselena ve Warner Hirsch: Muhtemelen son resimleri

 

Hanka Tintpulwer dönemin en iyi okullarından Furstenberg Gymnasium’un öğrencilerindendi. Savaş sonrasında yaşantısını Avustralya’da sürdürdü...

 

Bendin’de bir bisiklet dükkanı sahibi Neumark Ailesi: Baba Roman Neumark, anne Regina Herzberg Neumark ve küçük kızları Lilka, Haziran 1943’te Auschwitz - Birkenau’ya gönderilirler ve varışlarından kısa bir süre sonra öldürülürler..

 

Çok iyi bir öğretmendi. Öğrencilerine yalnızca akılları ile değil aynı zamanda kalpleri ile de okumayı öğretti... Edebiyat Öğretmeni Giza Anisfeld savaşın ilk anlarında öldürüldü.

 

 

Öteki dünyaya göçüp, kamplarda ölen milyonlarca Yahudi ile karşılaştığımızda, bize hayatta ne yaptığımızı soracaklar… Buna vereceğimiz birçok cevap olacak : Sen "mücevherci oldum" diyeceksin… Öteki, "kahve ve Amerikan sigarası kaçakçısı oldum" diyecek… Bir diğeri, "binalar inşa ettim" diyecek… Ben ise, "Sizleri unutmadım" diyeceğim…

Simon Wiesenthal

Kendisine neden Nazi avcısı olduğunu soran bir

arkadaşına verdiği cevaptan alıntı.

Bendin’deki Furstenberg Gymnasium’dan Tulek Miodovnik’in arkadaşına 21 Temmuz 1935’te gönderdiği resmi.

Fransız şair Robert Desnos, Nazilere karşı tavırları yüzünden, kamplara gönderilir ve hastalıktan ölür.  ‘Desnos gelecekten öyle söz ederdi ki, insanların yüzleri umutla aydınlanırdı.’

Rozka Monka, 1944 yılında Gestapo tarafından öyle şiddetle dövüldü ki, savaştan hemen sonra aldığı yaralardan dolayı hayatını kaybetti

"Hiç kimse, içinde yaşadığı toplumun ve dönemin ruhuna karşı savaşamaz.  Kişi ne kadar güçlü olursa olsun, çevresindekilere, genel kamuoyunun duygu ve düşüncelerinin aksine fikirler ve duygular yükleyemez."

Alexis de Tocqueville

"Democracy in America"