Dış Basından

Dünya
28 Ocak 2009 Çarşamba

Gazze harabe halinde  ‘Burada kim kazandı?’

Gazze’de insanlar evlerine – daha doğrusu bir zamanlar evleri olan yıkıntılara dönüyor. Çoğu kişi bu yıkımdan, siviller arasında saklanan ve İsrail ateşini çeken militanlar yüzünden Hamas’ı suçluyor. Yine de kimse açıkça konuşmaya cesaret edemiyor.

Bir insan tank ateşiyle vurulduğunda geriye ne kalır. Kan, kumaş, kemik parçaları, duvarda izler.

Ve öfke.

Muhammet Sadala’nın öfkesi, cesedini yatak odasında bulduğu adama karşı: Bir Hamas savaşçısı. Sadala ailesi kaçtıktan sonra bir arkadaşı ile birlikte çoktandır boş olan eve girdi. Balkondan bir İsrail tankına ateş ettiler. Askerler de onlara ateş etti ve militanları öldürdü. Çatışma sırasında bina tahrip oldu.

Sadala durumu incelemek için geri döndüğünde evini yıkıntılar içinde buldu: Küçük çocuklarının odası tamamnen yanmıştı, oturma odası ve koridor kurşun delikleriyle doluydu ve ateşten kararmıştı. Cesetler yatak odasındaydı: Biri kan kaybından ölmüştü, diğeri tank ateşiyle vurulmuştu.

Bedenlerin yanında tankı durdurmak için kullandıkları saldırı tüfeği duruyordu.

Sadala, “Ülkemiz için, Filistin için savaştığı için Hamas’ı desteklerdim” diyor. Hamas, yeni bir başlangıç, ılımlı El-Fetih yönetiminde kanser gibi yayılan yozlaşmanın sonu anlamına geliyordu. Yaşamını inşaat işinden kazanan Sadala, Hamas’ın 2006 seçimlerinde değişim mesajıyla çoğunluğu kazandığını söyledi. 52 yaşındaki adam vahşi jestlerle yatak odasının yıkıntılarını inceliyordu: “Getirdikleri değişim işte bu. 2.000 yıl geriye tahrip edildik.”

Sadala, evinde oluşan delikten dışarı baktığında gri ve kahverengi bir manzara görüyor. Burası bir mahallenin, kendi mahallesinin olduğu yerdi. Şimdi ise bombanın oluşturduğu kraterin etrafı kumdan bir yılan şeklinde. Bir zamanlar sokakların olduğunu yeri bulmak imkansız. Evler enkaza dönüşmüş. İnsanlar kumaş ve molozlardan kendilerine sığınaklar yapmışlar. Karınları şişmiş ölü eşek ve koyunların etrafında duruyorlar. Burada kimsenin çürüyen bedenleri ortadan kaldıracak zamanı yok.

Beit Lahia halkı yeniden sıfırdan başlıyor: Çocuklar sırtlarına kırılmış ağaçlardan topladıkları odunları yüklüyor. Anneleri ateşin önüne çömelmiş ekmek pişiriyor. Genç kadınlar petrol tenekeleriyle su taşıyor. Sadece erkekler uyuşmuş bir şekilde oralıkta duruyor, sigara içiyor ve boş gözlerle bakıyor. Burada çoğu kişi Sandala gibi umutlarını Hamas’a bağlamıştı. Şimdi, hem ideolojik anlamda, hem fiziksel anlamda bir hiçliğe bakıyorlar.

Şimdi herşey kaybedildi

Ve şimdi Gazze’de molozlar arasında kalan sadece binalar değil, binlerce insanın geçim kaynağı da. Arap toplumlarda ev genellikle bir ailenin sahip olduğu her şeydir. Çoğunlukla birkaç kardeş bütün aile için tek bir ev inşa ederler. Kapalı alanlarda yaşamanın avantajları vardır: Evin inşaat masrafları ödendikten sonra düzinelerce aile mensubunu beslemek için daha fazla para kalır.

Şimdi her şey kaybedildi.

Abu Abed, “Hamas iktidara geldiğinde paketler dolusu erzakla yardımımıza gelmişlerdi”, diyor. Bu 60 yaşında adamın hepsi de hastabakıcılık eğitimi görmüş oğulları yıllardır işsiz. Bu, Gazze şeridindeki çoğu kişi için aynıdır. Abu Abed ailesinin dört nesli ile birlikte yaşadığı evin yıkıntıları önünde duruyor. Geriye kalanlar zemin katın kolonları. İsrail donanmasının gözü savaşın başından beri bu binanın üzerindeydi. Ne de olsa evden Gazze şehrinin ve denizin rahatça görülmesi burayı Hamas için uygun bir üs yapıyordu.

“Abu Abed, “Hamas hakkında fikrimi değiştirdim”, diyor. “Yaşamlarımızı mahveden bir savaşı sürdüren hiç bir partiyi destekleyemem.” Abu Abed, Hamas’ın ateşkesi bir zafer gibi pazarlamasından özellikle çok acı duyuyor.

“Burada kim kazandı?” diye soruyor ve biz zamanlar evi olan enkazı gösteriyor.

Komşulardan biri araya giriyor: “Şimdi çok kişi Hamas’a karşı fakat bu birşeyi değiştirmeyecek,” diyor. “Çünkü onlara karşı gelen öldürülür.” İktidara geldiğinden beri Hamas Gazze şeridindeki bütün muhaliflere acımasız güç kullandı. Savaş esnasında İsrail ile işbirliği yaptıklarından şüphelenilenleri öldürdüklerini iddia eden haber ajansı raporları vardı. İsmini vermek istemeyen bir komşu, terörün bir süre daha hüküm süreceğini söylüyor. “Hamas’a karşı hiç bir zaman bir ayaklanma olmayacaktır. Bu bir intihar olur.”

Diğerleri öfkelerini yutuyor. Hail’in evi sadece birkaç sokak uzakta ve sadece hafif hasara uğradı. Oturma odasında birkaç kurşun deliği var ve bütün pencere camları kırılmış. Hail de ateşkesten sonra militanların kendi evini opersyonları için üs olarak kullandıklarını öğrendi. Evinin kapısı açıktı ve koridorda elektrik telleri vardi. Hail kabloları takip ettiğinde, bunların, Hamas’ın mayınladığı anlaşılan komşunun evine uzandığını gördü.

Otuzlu yaşların ortasında olan Hail eşikte oturup ne yapması gerektiğini düşünürken bir adam yaklaştı: Adam Hamas’tandı ve Hail’in evinde birşeyler bırakmıştı. Hail onu içeri saldı ve adam sonra kurşungeçirmez bir yelek, bir roket fırlatıcısı ve bir cephane kemeri ile dışarı çıktı. Bir saat sonra İslami Cihad’dan bir savaşçı kapıyı çaldı, çatıya çıktı ve sonra bir kutu cephane ile geri döndü. Hail, bir yandan nazik kalmaya çabalarken nefretle, “Sivillerin evlerini kendi amaçlarına alet ediyorlar. Bu doğru değil, “ diyor.

Sadala ailesi komşularının birçoğuna göre çok daha iyi durumda. Hepsi hayatta kaldı ve evleri teorik olarak hala tamir edilebilir durumda. Muhammet Sadala farklı görüşte: “İmkânı yok”, diyor. Yatak odasında olanların üstü sadece temizlik yapılarak örtülemez. En kötüsü odada ölenin kim olduğunu biliyor. Bilal Haj Ali. Hail bunu biliyor çünkü genç adamın kardeşleri birkaç gün önce ziyarete geldi. Bilal’in şehit olduğu yeri görmek istiyorlardı. Hail, “onları içeri aldım ama onlarla neredeyse tek kelime konuşmadım” diyor.

Gençler cep telefonlarıyla kardeşlerinin cesedinin fotoğrafını çekmişler. Sadala, “Fakat temizlemek istemediler,” diyor. “Onlara bir daha buralarda görünmemelerini söyledim.”

Ulrike Putz , Der Spiegel, 23 Ocak 2009

Gazze ertesi İsrail

İsrailliler, Gazze Savaşı’nı yapmaya değip değmediğini sormaya başlıyor.

Gazze Şeridi’ni üç hafta boyunca vurduktan sonra geriye muhtemelen yarıdan fazlasi sivil, 1300 civarında ölü bıraktıktan sonra, son İsrail askeri birlikleri 21 Ocak’ta bölgeden çekildiler. İsrail on asker (dördü kazayla) ve üç sivil kayıp verdi. Zırhlı birlikler, ordu sözcüsünün ifadesiyle, Hamas’ın füze atmaya devam etmesi halinde tekrar içeri girmek üzere Gazze sınırında bekliyorlar. Öte yandan, 10 Şubat’taki genel seçimlere üç hafta kala, bir savaş sonrası tartışması ısınmaya başladı bile. Savaşı yapmaya değdi mi?

Bazıları ordunun yeteri kadar yapmadığını, bazıları ise gereğinden fazlasını yaptığını söylüyor. Savaşı hala destekleyen geniş bir kesim, hükümetin başlangıçta vaat ettiği gibi savaşın, üç yıldan uzun bir süre zarfında bir düzine İsraillinin ölümüne, çok daha fazlasının da yaralanmasına yol açan rastgele füze atışlarının durmasını sağlayacak şekilde “gerçeği değiştirdiği” konusunda güvence istiyor.

Hükümet bu güvenceyi vermeye çabalıyor. Bakanlar, Mısır’ın İran’dan Hamas’a füze sevkiyatını durdurmak konusunda eskisinden daha ciddi olduğunu söylediler. Mısır artık, sınırın altından, çoğu İsrail’in bombalarıyla geçici olarak bloke edilen tüneller vasıtasıyla silah kaçırılmasını durdurmak için daha etkili davranacaktır.

Amerikalılar, “Akdeniz, Aden Körfezi, Kızıldeniz ve Doğu Afrika kanalları dâhil”, Hamas’a silah akışını durdurmak için Nato ve bölge ülkeleriyle daha güçlü bir işbirliği vaadinde bulundular. Avrupa’nın beş büyük ülkesinin liderleri, AB Dönem Başkanı Çek Cumhurbaşkanı ile birlikte, Hamas’ın tekrar silahlanmasını durdurmak hususundaki kararlılıklarını vurgulamak için Mısır ve İsrail’i ziyaret ettiler. İngiltere ve Fransa deniz devriyesini üstlenmeyi, Almanya tünelleri izlemek için teknik destek sağlamayı önerdi.

Gazze’ye yeniden inşa yardımı sokmak nazik bir iş olacak. İsrail’in görevden çekilmek üzere olan Başbakanı Ehud Olmert, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan bu tür yardımların sadece, Hamas’ın rakibi olan ve başkanlığını Mahmut Abbas’ın yaptığı El Fetih tarafından yönetilen Filistin Yönetimi tarafından yürütülmesini istedi. Bu, Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin Brüksel’deki AB dışişleri bakanlarının bir toplantısına da götürdüğü mesajdı.

İsrail ayrıca, Mısır aracılığıyla pazarlığı yapılan bir savaş sonrası karşılıklı anlayış paketinin bir parçası olarak, kaçırılan asker Gilat Şalit’in iadesini de elde edeceğini umuyor. Tzipi Livni, “Hamas sınır geçişlerinin açılmasını istiyor fakat kendilerinde de bizim istediğimiz birşey var: Gilad Şalit,” dedi. İsrail Onbaşı Şalit’e karşı yüzlerce Hamaslı mahkûmu salacağını ima ediyor ama Hamas’ın bırakılmasını istediği bazı isimlere karşı da direniyor.

Sağcı muhalefet için bütün bunlar boştur. Savaş boyunca ara verilen seçim propagandalarından sonra, muhalefetteki Likud’un başı Binyamin Netanyahu şimdi, savaşı çok erken durdurarak ordunun sunduğu fırsatı kaçırdığı için hükümeti yüksek sesle suçluyor. (2006’da Güney Lübnan’da Lübnanlı Şii Hizbullah milisleri karşısındaki zayıf performansları ile karşılaştırıldığında, kara birliklerinin iyi savaşmasının verdiği genel memnuniyet ve rahatlama hissiyle bütün partiler orduyu övüyor.)

Çoğunlukla Rus göçmenlerin partisi olan Yisrael Beitanu’nun katı görüşlü başkanı Avigdor Lieberman anlamlı bir şekilde, geçen sene Rusya ile Gürcistan savaşı bittiğinde, “Kimin kazandığından, kimin kaybettiğinden kimsenin süphesi yoktu” dedi. Hatta potansiyel seçmenlerini daha da fazla etkilemek için meclisin iki Arap vekilini, “Sizinle, Hamas’la ilgilendiğimiz gibi ilgileneceğiz” diye tehdit etti.

Sağda daha az sert ve daha saygın bir kişilik olan eski savunma bakanlarından Moşe Arens, İsrail’in, Hamas’ın roket atma yeteneğini ortadan kaldırmadaki başarısızlığı için “üç aşağı beş yukarı eskisiyle aynı durumdayız demektir” dedi. Çatışmaların son günü olan 19 Ocak’ta Hamas İsrail’e on dokuz füze atmıştı. Arens Hamas’ın “dersini aldığı” ve gelecekte İsrail’e ateş etmekten cayacağı iddiasını redetti.

“Caydırıcılık kredibilitesi” yeniden tesis edildi mi?

Olmert, on iki saat sonra Hamas’ın da katıldığı tek taraflı bir ateşkes ilan etmekle, bu Filistinli grubun, İsrail’in, sivil bölgelerdeki savaşçılara saldırmak konusundaki çabukluğundan şaşkına döndüklerini söyledi. Livni de Israil’in, Hamas’ın füze fırlatmayı kesmeyi reddetmesine karşı “vahşi tepkisinden” ve “kabadayı tavrından” benzer onaylayıcı ifadelerle söz etti. Hamas’ın ve bölgedeki diğerlerinin, İsrail’in, sınırlarının sürekli olarak bu şekilde ihlal edilmesine ve sivillerin hedef alınmasına yüz vermeyeceğini “öğrendiklerini ve anladıklarını” söyledi.

Fakat başlangıçta Gazze harekâtına alışılmadık bir destek veren İsrail solu, İsrail medyasında dökülen kanın kapsamı yayınlandıkça giderek huzursuz oluyor. Ordu, Hamas’ın bubi tuzaklı evlerini, camilerde ve okullarda istiflenmiş patlayıcıları ve dar sokaklardan ve avlulardan ateşlenen füzeleri gösteren ayrıntılı kanıtlar hazırladıklarını söylüyor. Harekâtın bir bölümünde meskûn bir alana fosfor atılması hakkında kendi soruşturmasını başlatmakta olduğunu belirtiyor. Öte yandan, gelecekte yabancı ülkelerde suçlanacakları ve tutuklanacakları korkusuyla, çatışmalara katılmış subayların isim ve fotograflarına sıkı sansür uyguluyor. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, iktidardaki partilerin Gazze operasyonunu parlak bir başarı olarak değerlendirmeyi sürdürüp sürdürmeyecekleri belli değildir.

The Economist, 22 Ocak 2009