Eli Amir, Yasmin'i anlattı: Herkes hayata ‘ötekinin’ penceresinden bakmayı öğrenmeli!

Barış yanlısı yazar Eli Amir, Ankara’da Bilkent, İstanbul’da Işık ve Kültür Üniversitelerinde konferanslar verdi. Amir konferanslarında, çok satan kitabı Yasmin’den yola çıkarak; İsrail-Filistin barış süreci, kültürel farklılıkların Arap-İsrail anlaşmazlığının çözümünde oluşturduğu engel gibi konulara değindi

Tuna SAYLAĞ
7 Ocak 2009 Çarşamba

Işık Üniversitesi Şile Kampüsü’nde dinleme fırsatı bulduğum yazar Eli Amir, sempatik kişiliği ve akıcı anlatımıyla ilk anlardan itibaren dinleyecilerle yakın bir iletişim kurdu. 1937 Bağdat doğumlu bir Irak Yahudisi olan yazar, konuşmasına yaşamından kesitler vererek başladı.

“Irak’ta iken evimizde sürekli Mısır gazeteleri okunurdu. Arap kültürüne olan aşinalığım ve bağlılığım sayesinde ilk öykülerimi Arapça duyumsayıp yazdım, daha sonra ise onları tercüme ettim. Yahudiler, Irak’ta 2750 yıl yaşadılar. Asırlar boyunca bu ülke onlar için en büyük kültürel ve dini merkez oldu. Kökleri çok eskilere dayanan bu cemaat, bir çok ilke imza attı Irak’ta. Ancak 1940 yılından itibaren, özellikle  İsrail Devleti kurulduktan sonra şartlar değişmeye başladı. İşlerinden kovulan ve tutuklanmaya başlayan Yahudiler, bütün mal varlıklarını ülkede bırakmaya mecbur edilerek bir daha dönmemek üzere burayı terkettiler. 1950 yılında, 12 yaşındayken ailemle birlikte İsrail’e göç ettik. Sığınmacı olarak geldiğimiz bu yeni ülkedeki ilk yıllarımız hiç kolay geçmedi. Yedi yıl boyunca, transit kamplarında çadırlarda yaşadık. Ayrı bir kültürden, farklı bir dil konuşan insanlar olarak zor bir uyum süreci geçirdik. Ama yılmayıp çok çalıştık ve zaman içinde işler yavaş yavaş yoluna girdi; vatandaş olduk, çocuklarımızı büyüttük.”

Eli Amir, "Yasmin"de Ortadoğu’nun kanayan yarası İsrail-Filistin meselesini ve savaşın acımasız yüzünü, büyük bir aşkın eşliğinde anlatıyor. Romanın kahramanları İsrailli Nuri ile Arap Hıristiyan Yasmin’in şahsında her iki toplumun bakış açısını, değer yargılarını ve birbirleri hakkındaki düşüncelerini son derece tarafsız bir gözle dile getiriyor. Gerek Yasmin'in gerekse Nuri'nin iç konuşmaları, Arap ve Yahudi toplumunu sembolize ediyor. Her iki tarafın ortak acıları ve özlemleri vardır.Yazar, öyküyü her iki halka eşit mesafede durarak ve empati yaparak sürdürüyor.

“Anlatıcı olarak elimden geldiğince objektif davranmaya ve hiç bir tarafı yargılamamaya çalıştım. Buna rağmen romanım yüzünden İsrail’de bazı kesimlerden olumsuz tepkiler aldım. Farklılıklarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerektiği mesajını vermek istedim. Bugün İsrail’de yüz ayrı ülkeden gelmiş,84 farklı dil konuşan insanlar bir arada yaşıyor. Hayatı, tıpkı Nuri ile Yasmin’in yaptığı gibi barış içinde geçirmenin yolu, iki toplumun birbirini tanımasından geçiyor. Bu, çok zaman alacak bir süreç ama denemek ve gayret etmek lazım. Arapça’ya çevrilen Yasmin, Mısır’da da çok ses getirdi. Bu çeviri bana hayatımın en değerli armağanı oldu. Defalarca Mısır’a gittim. Olağanüstü Arap yazar ve şairler tanıdım; kitapları İbranice’ye çevriliyor. Mısır- İsrail yakınlaşması da uzun yıllar sürdü. Ama iki halk birbirini tanıyınca “onlar da bizim gibi insan” dedi. Tanımak ile ilgili kendimden örnek verecek olursam, hiç aşina olmadığım Klasik Batı Müziği’ni sevmem tam altı senemi aldı. Aynı şeyi Türkiye’de görevli İsrailli bir arkadaşım Türk Müziği için söylemişti; o şimdi hiç bir Türk Müziği konserini kaçırmıyor,üstelik konuyla ilgili derin araştırmalar yapıyor.

Hayat, savaşla geçirilmeyecek kadar kısa. Yapacak daha iyi şeylerimiz olmalı. Yaşam edebiyat değil, müsvedde yok, doğrudan son haliyle yazılıyor!

Bugün barışın önündeki engellerin yüzde doksanı, zamanında Enver Sedat’ın söylemiş olduğu gibi, psikolojik. Her iki toplum, birbirinden son derece korkuyor ama her ikisi de bu gerçeği bilmiyor. Bana göre yaşanan bir din kavgası değil, bir toprak kavgası. “Hayatta en çok istediğiniz şey nedir” sorusunu bugün hangi İsrailli’ye sorsanız, alacağınız cevap, emin olun “barış” olacaktır.”

Konuşmasını bitirdikten sonra Eli Amir, öğrenci ve öğretim üyelerinden gelen çeşitli soruları yanıtladı. Ortadoğu’da sıcak saatlerin yaşandığı bugünlerde yazıyı Yasmin’den bir cümle ile bitirmek istiyorum: “Sizin ve bizim hikâyemiz, bir cümleyle özetlenemeyecek kadar karmaşık; burada kimse vazgeçmeyecek ve kimse kurtulmayacak. Sevgilim, beni anla, benim de gidecek yerim yok!”

 

ELİ AMİR KİMDİR?

Eli Amir, Bağdat' ta doğdu. 1950 yılında ailesiyle birlikte İsrail' e göç etti. Aile geçiş kamplarına yerleştirildi ve kendisi Gençlik Göçü hareketi tarafından Mişmar Haemek Kibutzu’na gönderildi. İbrani Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı ve Ortadoğu Tarihi bölümlerini bitirdi. Kamu hizmetine başbakanlıkta stajyer olarak başladı. O zamandan beri de göç, yerleşim ve eğitim konularında değişik görevlerde bulundu. 1984' ten beri Yahudi Ajansı'nın Gençlik Göçü Bölümü'nün başkanlığını, 1997' den beri de gençlik göçü kurumlarının başkanlığını yapmaktadır. Toplumsal ve politik konularla ilgilenmiş, Ben Gurion Üniversitesi'nde konuk okutmanlık yapmıştır. Eli Amir, öncü ve örnek faaliyetleri nedeniyle 1997' de Yigal Alon Ödülü’nü almıştır. Yazar kaleme aldığı  Kefaret Tavuğu, Güvercin Yetiştiricisi ve Şaul'un Aşkı adlı kitapları  büyük ses getirdi. Kefaret Tavuğu müzikalleştirildi, Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu'nda sahnelendi. Ayrıca film haline getirilip İsrail Televizyonu'nda gösterildi.

Meksika'da, Yahudi Edebiyatı Ödülü ve Am Oved Yayınları'nın 50.Yıl Güzel Edebiyat Ödülü, yazarın kazandığı ödüller arasındadır.

Yazarın en son eseri olan Yasmin, Ortadoğu'daki tüm ülkelerde best seller oldu. Amir, halen yeni kitabının çalışmalarını sürdürüyor.