Balon sonrası gerçekler

Ekonomi
17 Aralık 2008 Çarşamba

Ders kitaplarında balon sonrası ekonomik durumlar hakkında fazla bir şey yazmıyor. Bu, yaşamakta olduğumuz krizin süresini tahmin etmeyi daha da sorunlu kılıyor. Gayrimenkulden krediye, emtiadan gelişmekte olan piyasalara uzanan bir varlık balonları bolluğu patlamış durumda. Bu, şimdilerde içlerine doğru patlamakta olan bu balonlara bağımlı hale gelmiş olan global ekonomi için özellikle haşin bir uyanıştır. Sanki aniden Dünya’nın içi dışına çıkmış gibidir.

Amerikan tüketicisinin durumuna bir bakalım. Reel kişisel tüketim harcamaları 2008’in 2. yarısında, arka arkaya 2 çeyrek boyunca yıllık bazda yaklaşık %3,5 oranında azaldı. 1950’den bu yana reel tüketici talebi sadece 4 defa arka arkaya 2 çeyrek düşmüştür. Bu düşüşlerin her 2 çeyrekte de %3’ü aşacak olması ilk defa olacak. Bugüne kadar Amerikan tüketicisi hiç bir zaman böylesine olağandışı teslim olmamıştı.

Benzer aşırılıklar başka yerlerde de var. Avrupa ve Japonya 2. Dünya Savaşı sonrasının ilk eşzamanlı 3. nesil resesyonunda Amerika’ya katıldılar. Gelişmekte olan ülkeler de bundan korunamadılar.  Büyük gelişmekte olan ekonomilerin çoğunda toplam üretim küçülmekten kaçınabilecek olsa da, Çin, Hindistan ve Rusya’da hızlı yavaşlamalar olacağı aşikar. Asya’nın iki zengin şehir devleti Hong Kong ve Singapur durgunluktalar. Ayrıca Güney Kore, Endonezya ve Hindistan’ın paraları, 1997-98 Asya finans krizini anımsatır şekilde büyük baskı altında. Emtia balonu büzüşürken Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada ve Orta Doğu’da benzer bir dur-kalk şablonu izleniyor.

Krizlerde her zaman bir suçlu aranır. Bu krizde de öyle. Global gözlemciler hemen, her şeyin altında Wall Street’in aşırılıklarının ve Amerika’daki eşik altı kredileri fiyaskosunun yattığını ileri sürerek Amerika’yı suçladılar. Bazıları daha da ileri gittiler ve serbest piyasa tabanlı kapitalizmin kendi kendine akış modelini mahkûm ettiler. Bununla birlikte veriler gösteriyor ki, Amerika kendi payına düşen hataları yaparken Dünya’nın geri kalanı da aynı yolculuğa katılmaktan çok memnundu.

Bu özellikle Asya’da daha da geçerlidir. Çin ve diğer üreticiler ekonomik büyümelerinde ihracatın ağırlığına daha da hız verdiler. 2007’ye gelindiğinde gelişmekte olan Asya ülkelerinde ihracatın payı gayri safi milli hâsılalarının %45’ine ulaşmıştı (1990’ların sonlarındaki Asya krizi sırasındaki düzeyin tam 10 puan üstü). Bu yetmezmiş gibi, Çin devasa döviz rezervlerinin çok büyük bir kısmını yeniden Dolar cinsinden varlıklara yatırdı. Bu, ihracat ağırlıklı bir ekonominin arzulayacağı şekilde Yuan’ı çok rekabetçi bir düzeye oturttu ama Amerikan faiz oranlarının da yükselmesine engel oldu ve balonlara bağımlı Amerikan tüketicisi için sihiri canlı tuttu. Sonuçta Dünya’nın balonları birbirlerimi besleyip durdular.

Ayrıca kimse Alman “Landesbank”larını ve İsviçre uluslararası bankalarını zehirli varlıklara bu kadar çok yatırım yapmaya zorlamadı. Ve Körfez bölgesinin yeni mega şehirleri – Dubai, Doha, Riyad ve Abudabi – varlıklarını petrol balonuna borçludur. Şimdi bütün bu balonlar patladı ve balon bağımlısı Dünya’yı sallantıda bıraktı.

Önümüzdeki birkaç yılın ekonomik görünümünün en belirgin özelliği muhtemelen bir balon sonrası durgunluğu olacak.

Bir, bir balon sonrası durgunluğunu normal bir piyasa döngüsü olarak analiz etmeyin. Varlık balonlarını aşırı şişirmiş ekonomilerin – özellikle Amerika – balon sonrası gerçeklerle yüz yüze kalmaları gibi, güçlü bir çözülme görülecektir. Bu, düşüşün süresini uzatabilir ve aynı zamanda ileride devreye girecek düzeltmenin gücünü sınırlayabilir.

İki, talep tarafında Dünya’nın en büyük ve en aşırı açılmış tüketicisi olan Amerikan tüketicisine odaklanın. Halen sıfıra yakın tasarruf oranıyla ve tüm zamanların en yüksek borç yüküyle Amerikan tüketicisi bir kaç yıl sürecek Japonya türü bir düzeltmeye doğru gidiyor. Amerikan reel tüketim harcamalarının 14 yıl boyunca yıllık ortalama %4’lük bir artış sergilemesinden sonra bu oran önümüzdeki 3-5 yıl zarfında %1-2’ye düşebilir. Ve muhtemelen Dünya’da başka hiç bir tüketici aradaki boşluğu dolduramayacak.

Üç, arz tarafında Çin’e odaklanın. Son 5 yılda ortalama yıllık %16,5 civarında bir orandan sonra Çin’de üretim artışı Ekim ayında yıllık bazda sadece %8 oldu. Global ekonomi durgunluktayken, son 7 yılda gayri safi milli hâsılası içindeki ihracat payının %20’den %40’a çıktığını gören Çin için bu gelişme hiç de sürpriz olmamalı. Çin kendi dengesizliklerinin, özellikle de yurt içi kişisel harcamaların eksikliğinin bedelini ödüyor.

Kısaca, balon sonrası bir Dünya’nın 2009’da durgunlukta kalacağını ve bunu 2010’da, en iyi olasılıkla, güçsüz bir toparlanmanın izleyebileceğini bekleyin. Globalleşme döneminde yükseliş süresi boyunca sınırlar arası bağlantıların kazandırdıklarından sarhoş olduk. Ama yükseliş aşırıya kaçtığında ve varlık balonlarının öldürücü globalleşmesini ortaya çıkardığında kaçınılmaz olan durgunluk şimdi bizde aşırı zorlu bir akşamdan kalma hali ortaya çıkarıyor.

 

STEPHEN ROACH KİMDİR?

 

Stephen Roach Amerika'nın en önde gelen ekonomistlerindendir. Kariyerine şimdi Obama'nın ekonomi ekibinde bulunan Paul Volker'in başkanlığı döneminde Fed'de başladı. Uzun yıllar Morgan Stanley'in baş ekonomisti olarak çalıştı. Bu görevdeyken yazdığı raporlarda defalarca varlık balonlarının aşırı şiştiğine dikkat çekti ve gerekli önlemlerin alınmaması halinde, "the more treacherous the end game" tabirini klişe haline getirerek oyunun sonunun çok haince biteceğini öngördü. 2004'te Newsweek'te dönemin Fed başkanı Alan Greenspan'a açık bir mektup yayınlayarak %1 seviyesindeki faiz oranının hemen ve bir defada %3'e yükseltilmesi gerektiğini yazdı. Bugün pek çok ekonomist yaşanmakta olan krizden faiz oranlarını çok uzun süre çok düşük tutan Greenspan'i sorumlu tutmaktadır. Stephen Roach halen Morgan Stanley Asia'nın başkanıdır.

Kaynak: Financial Times / Aralık 2008

Çeviren: Dani Altaras