Balat’ta bir kültür mozaiği...

Balat denince geçen Pazar’a kadar aklıma sadece aklıma hasta ziyaret edilen veya küçük sinagogda dua okunan bir hastane gelirdi. Kuruluşu Bizans dönemine kadar dayanan bu semtin kültürel zenginliğini tam anlamıyla görmem, bir arkadaşımın organize ettiği 40 kişilik Balat turu ile mümkün oldu

Joelle PİNTO Yaşam
17 Aralık 2008 Çarşamba

Balat semti hakkında herkesçe bilinen bazı gerçekler vardır; İspanyol Engizisyonu’ndan kaçan Yahudilerin İstanbul’daki bu semte yerleştiği, birçok din ve kültüre mensup İstanbulluların bu semtte zamanında hep birlikte yaşadığı, bu küçük semtin bir kültür mozaiği oluşturduğu gibi… Geçtiğimiz Pazar bir arkadaşım rehber eşliğinde kırk küsur kişilik bir Balat turu organize ettiğinde, ben de hastanesinden başka hiçbir yerini görmediğim bu tarihi semti görme fırsatı buldum.  Sinagog, Cami ve Kiliselerin çokluğundan ve güzelliğinden, eski Yahudi evlerinden çok etkilendim.  Şiirlerdeki mısralara ve şarkılara konu olmuş Agora Meyhanesi’ni bile görme fırsatım oldu.  Hatta bu serin fakat güneşli günde Balat’ta gezinirken, bir ara kendimi bir dizi çekiminin içinde bile buldum. 

İki bölümden oluşan bu gezide Ahrida ve Yanbol Sinagogları, Surp Ermeni Kilisesi, El Cabir Camii, Blehama Kilisesi, Bulgar Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi, Meryem Ana Kilisesi, Gül Camii, Aya Nikola Kilisesi ve turu noktalamadan Kadir Has Üniversitesi’ni ziyaret etme fırsatım oldu.  Mekanların hepsi etkileyici idi ama, aşağıda birkaçını anlattım.  Bir günde rahatça gezilebilsin diye.  Ben gördüğüm bütün mekanlardan etkilendim, fakat uzun bir tur olduğu için iki güne bile yayılabilecek kadar zengin bir semt.

Belki bir gün sizin de yolunuz Balat’a düşer diye…

Ahrida Sinagogu

Turumuzun ilk durağı olan Ahrida Sinagogu’na randevu alarak gittik.  Sabah 10:15’de bizi karşılayan sinagog yetkilileri kapıları açarak, bu tarihi sinagogu gezmemize izin verdiler.  Geçmişi 1400’lü yıllara dayanan Ahrida Sinagogu, Makedonya’nın Ohri şehrinden gelen Yahudiler tarafından inşa edildi.  Sinagogun inşasında tuğla ve taşlar kullanıldı. Ahrida’dan içeri girdiğinizde renkli tavanlarından ve süslemelerinde bir Barok etkisi hissediliyor. 

Ahrida Sinagogu’nun bir başka ilginç yanı ise Teva’sı hakkındaki rivayetler. Bir rivayete göre sinagogun tevasının Nuh’un soyundan geldiğimiz için Nuh’un gemisine, diğer bir rivayete göre ise İspanya’dan gelen Yahudilerin gelişini simgelemek için gemi pruvasına benzetildiği söylenir. 

17. yüzyılda restore edilen sinagog, eskiden sayısız düğün ve Bar - Mitzva törenlerine ev sahipliği yaptı. Şu anda ise sadece bayram kutlamaları yapılıyor. 

Yanbol Sinagogu

Turdaki ikinci durağımız olan Yanbol Sinagogu, Bulgaristan’ın Yanbol adlı kasabasından göç eden Sefarad Yahudileri tarafından kurulmuş.  Burada dikkatimi çeken mimari olarak Ahrida’ya benzememesi.  Balat’taki sinagoglar, çeşitli ülkelerden göç eden Yahudiler tarafından kuruldukları için, ister istemez o ülkenin yansımalarını taşıyorlar.   Yenbol Sinagogu 1895’de restore edildi ve günümüzde hala şabat dualarına ev sahipliği yapıyor.  Sinagogda dikkatimi çeken özelliklerden bir tanesi de sedef kakmalı güzel süslemeler.  Ayrıca bahçesinde Bizans etkisi de görmek mümkün.

Kethüda Camii

Ferruh Kethüda Camii olarak da bilinen bu camii, Mimar Sinan tarafından 1562-63 yılları arasında inşa edilmiş.  Camii’nin en ilginç bulduğum hikayesi, eskiden avlusunda Balat Mahkemesi kurulması idi.  Balat Ayvansaray’da bulunan camiinin duvarları güzel çinilerle kaplı; çinilerin Tekfur Sarayı’na ait olduğu söyleniyor.  Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa edilen camii, adını da Kanuni’nin sadrazamı Semiz Ali Paşa’nın kâhyası olan Ferruh Kethüda’dan alıyor.  

Bulgar Kilisesi

Balat’ta Bulgar kültürünün etkisini sadece Yanbol Sinagogu’nda değil, Sveti Stefan Bulgar Kilisesi’nde de görmek mümkün. Kilisenin en önemli özelliklerinden biri, Viyana’da demirlerinin dökülüp, hazırlanıp Karadeniz üzerinden İstanbul’a getirilip monte edilmesidir.  Osmanlı Padişahı’nın Rum Ortodoks Kilisesi’ne bağlı kalmak istemeyen Bulgar cemaatinin kilise yapımını zora sokmak için kısıtlı bir süre verdiği, bu yüzden kilisenin Viyana’da yapılıp, İstanbul’da monte edildiği rivayet edilir. 

Fener Rum Patrikhanesi

Balat gezisinde en merak ettiğim mekanlardan biri  de Ortodoksların en kutsal mekanı olan Fener Rum Ortodoks Patrikhanesiydi.  Bazilika şeklinde inşa edilen Patrikhane 1602 yılından beri Fener’de bulunuyor.  İstanbul 6. yüzyıldan sonra Ortodoks Hıristiyan cemaatinin de merkezi olmuş, Hıristiyanlık aleminde önemli bir yer edinmişti.  Osmanlı İmparatorluğu’nda Patrikler vezir statüsünde sayılır, mecliste de yer alırlardı. Cumhuriyet’in ilanından sonra, patriklerin yetkileri dini görevlerle sınırlandırıldı. 

Günümüze Patrik I. Bartholomeos liderliğinde olan Fener Rum Patrikhanesi, 1941 yılında meydana gelen büyük yangın sonrası mimar Aristidis Pasadeos tarafından restore edildi. 

Agora Meyhanesi

Balat Turu’na çıkmadan önce en merak ettiğim mekânlardan birisi de meşhur Agora Meyhanesi idi. Adına şiirler yazılmış, şarkı sözlerinde adı geçen bu meşhur meyhaneye vardığımızda maalesef harap olmuş, camları kırılmış, içerisi kararmış bir bina ile karşılaştım.  Yine de tabelası oradaydı.

Agora Meyhanesi 1890 yılında Kaptan Asteri tarafından kurulmuş.  Daha sonraları torunu Hıristo Dulidis tarafından işletilen bu eğlenceli meyhane, birkaç sene önce kapılarını kapattı.