Gerçek aslanların Siyon’dan çıkışı

Kalıplaşmış müzik çeşitlerinde eserler üreterek kısıtlanmak yerine kendi tarzını yaratmayı seçen Grup Dub L.F.O, geçtiğimiz hafta Türk dinleyicileri ile buluşmak üzere İstanbul Ghetto’daydı

26 Kasım 2008 Çarşamba

Sandy İPEKER

Vokalde Roi Avital, bas gitarda Adi Ben Tsur, davulda Dudu Vazana, gitarda Guy Cohavi ve klavyede Eviatar Gutman’dan oluşan grup, vokalisti Roi’nin hasta olmasına rağmen elinden geleni yaparak  hem müziği, hem de sahne performansıyla dinleyicilerine çok güzel bir gece yaşattı. Dub L.F.O aslında ilginç bir grup. Klasik bir reggae şarkısını hatırlatan ritimlerle başlayan bir şarkı birden underground – jungle ritimlerle devam ediyor, daha ne olduğunu anlamadan sert bir gitar solosu ile karşılaşabiliyorsunuz. Kendilerini aslında en iyi, müzikleri ile ifade ettiklerine inanan bu barış elçileri, o gece orada olamayanlar için sorularımızı cevapladı.

Öncelikle böyle bir tarz yaratmak nerden aklınıza geldi?

Bu en çok karşılaştığımız soru. Aslında biraz tesadüf eseri oldu da diyebiliriz. Tel Aviv’de bir klüpte dub tarzında bir şeyler çalmamız istendi; biz aslında hiçbir zaman bir reggae grubu olmadık ama o akşamki performansımız çok beğenildi. Bunu gören klüp sahibi, bizi iki hafta sonra gerçekleşecek bir reggae festivaline ana grup olarak davet etti. Sorun şu ki, bir reggae grubu olmadığımız için elimizde yeterli materyal yoktu. Biz de iki hafta boyunca bir bodrum katına kapandık ve “Back to the Jungle”la başlayan 12 yeni şarkı yaptık.  Sonra da her şey gelişti. İşte “gerçek aslanların Siyon’dan çıkışı”nın hikayesi böyle başladı (Bob Marley’in Iron Lion Zion şarkısına gönderme yapılmıştır).  

Kalıpların dışında bir tarz oluşturunca dinleyici kitlesinin tepkisi ne oluyor?

İlk başta “bu ne ya” tarzı bir tepki oluyor tabi ki, özellikle ilk çalmaya başladığımızda; çünkü alışılmış bir tarzımız yok yani dub desen dub değiliz jungle desen jungle değiliz rock desen rock değiliz. Bizim tarzımız Dub L.F.O… İlk kez dinleyenler biraz yadırgasalar da, genelde  dinledikçe çok beğeniyorlar. Zaten artık bu şekilde yani belirli kalıba sığmadan müzik yapan birçok grup olmaya başladı ki, bundan da çok memnunuz.

Müziğinizin özgün olması çok önemli yani… 

Yapılan işin özgün olması ve kalpten olması önemli. Mesela hit olmuş beş tane hip-hop şarkıcısına bakalım. Müzikleri, giyimleri, tarzları her şeyleri aynı; farklı olan bir tek isimleri, bu da onları orijinal kılmaz. Sanatçı için önemli olan yaptığı işin kalpten geliyor olması. Sahnedeyken yalan söyleyemezsin zaten, eğer sen yaptığın işe inanmıyorsan bu elbet zamanla anlaşılır.

Aslında özgün tarz oluşturma son dönemlerde birçok grupta görülüyor. Ünü İsrail dışına çıkmış gruplarda da böyle bir eğilim var...

İsrail’de herkesin büyükannesi, büyükbabası farklı bir yerdendir. Polonya’dan tutun Fas’a kadar geniş bir yelpazeden bahsediyoruz. Bu avantajı müziğe uyarlama konusunda aslında  biraz geç kaldık ama son on senedir İsrail’de farklı kültürlerin birleşmesinin müziğe yansımasını görüyoruz. Bir diğer konu da eskiden İngilizce müzik yapan çok yoktu. Şimdi İngilizce müzik yaparak dünyaya yayılan, sesini İsrail’in dışında da duyuran birçok grup var. Bu çok güzel bir gelişme çünkü sanat en iyi elçi. Bizce sanatçılar, politikacılardan çok daha etkililer. Birçok politikacıyı seneler sonra kimse hatırlamazken sanatçılar ve onların dile getirdikleri nesilden nesile devam ediyor. O dönemin bir çok siyasetçisini, savunduklarını kimse hatırlamazken herkes, John Lennon’ı  Bob Marley’i bilir mesela.

Müzik tarzınız dışında şarkı sözlerinizin politik olması tepkilere sebep oluyor mu?

 Şarkı sözlerimizden değil de; Macaristan’da bir festivalde  sahneye çıkınca ön sırada oturan birkaç kişi “Yahudiler eve gidin” diye bağırmaya başladı, sayıları çok değildi, ama çalmaya başlayınca tepkileri değişti, müziğimizi beğendiklerini hatta  dans etmeye başladıklarını gördük. Bu da yapmaya çalıştığımız bir şey aslında; sanatta kim olduğun, nereden geldiğin değil, ne yaptığın önemlidir. Tabii ki, bizimle hem fikir olmayan birçok insan vardır ama inandığımızı söylemeliyiz.  Bu bizim sorumluluğumuz.

Son olarak grubun motifi nedir dersek…

Şu an İsrail topraklarında yadsınamaz bir gerçek var: uyuşmazlık . Bu duruma ve savaşa  karşıyız. Bizce herkesin hakları var ve kimse bu hakları onlardan almamalı. İşte biz bunu savunuyoruz ve insanlara onları dans ettirerek anlatmaya çalışıyoruz. Yahudilikte müzik kutsal sayılır aslında. Tora’da, Şaul’un David’e müzik yapması gerektiğini söylediği yazılıdır. Müziğin tedavi edici etkisi vardır. Biz de inandıklarımızı müziği kullanarak paylaşmaya çalışıyoruz, en azından bunu yapabiliriz.