Toplumun aynası bir “Sınıf”

Edebiyat öğretmeni François Begandeau yarı-özyaşamöyküsel mükerrer oldu. romanından uyarlanan “Sınıf”, ırk, bireysellik ve gerçekçilik temaları etrafında dönen, eğitim sistemini otopsi masasına yatıran bir film. Karizmatik bir öğretmenin öğrencileriyle olan sancılı ilişkilerini anlatan film, belgesel tadında, gerçekçi bir kurmaca. Fransa’nın muhtelif kesimlerini temsil eden değişik kökenli öğrencilerden oluşan “sınıf”, toplumun minyatür portresini çizerken, Fransız toplumuna ayna tutuyor

Viktor APALAÇİ
26 Kasım 2008 Çarşamba

Altın Palmiye ödüllü “SINIF”, gerçekçi, inandırıcı, cesur ve sarsıcı bir film

61. Cannes Film Festivali’nin hemen başında gösterilen Ari Folman’ın “Beşir’le Vals” ve Nuri Bilge Ceylan’ın “3 Maymun”, yarışma boyunca Altın Palmiye için favori gösterilen filmlerdi. Festivalin son günü gösterilen, yarışmaya son anda dahil edilen, iddiasız gibi gözüken bir Fransız filmi, bütün tahminleri alt üst ederek Büyük Ödül’ün sahibi oldu.

Fransız sinemasında önemli bir yeri olmayan Laurent Cantet, “Sınıf/Entre Les Murs” ile ülkesine 21 yıl aradan sonra Altın Palmiye ödülünü kazandırıyordu. 1987’de festival tarihinin en çok yuhalanan Altın Palmiye’sini “Sous Le Soleil du Satan” filmiyle kazanan Maurice Pialat, kendisini yuhalayan salona, “Siz beni sevmiyorsunuz, ben de sizi” diye protesto etmişti.

21 yıl sonra, jüri başkanı Sean Penn, “Dünyamızın eğitime aç olduğu günümüzde, büyülü senaryosu ve performanslarıyla hepimizi derinden etkileyen film” açıklamasıyla duyurduğu”Sınıf”ı bütün salon çılgınca alkışlıyordu.

Karizmatik bir öğretmenin öğrencileriyle olan sancılı ilişkilerini anlatan bir romandan alınan film, belgesel tadında, gerçekçi bir kurmaca. Edebiyat öğretmeni François Begaudeau’nun yarı-özyaşamöyküsel romanından uyarlanan “Sınıf”, ırk, bireysellik ve gerçeklik temaları etrafında dönen bir sınıftaki enerjiyi ve gerilimi doğal bir şekilde yansıtan, sarsıcı bir film.

 

“HAL VE GİDİŞ” ARTIK “SIFIR” DE/İL

Paris’in 20. Bölgesinde yer alan Françoise Dalto Lisesi’nin, dar gelirli ve göçmen öğrencilerin yer aldığı dördüncü sınıfında geçen konusuyla, “Sınıf” bir kolejin kara kutusunu gözlerimize sererken, bir eğitim yılı boyunca yaşananları, son derece dürüst biçimde gösteriyor.

Değişik kökenli öğrencilerin oluşturduğu sınıf, Fransa’nın muhtelif kesimlerini temsil ettikleri için, ortaya sağlıklı bir toplumsal tablo çıkıyor.

Yazar Begaudeau yönetmen Cantet ikilisi, Fransız toplumun ayna tuttukları bu filmde, toplumun minyatür bir portresini çiziyorlar.

Farklı kültürlerin ve tavırların birbiriyle çakıştığı, derin çelişkilerle dolu bir ortamda, bu ikili filmleriyle, sonuna kadar gerçek ve kırılgan bir dengeyi gözlerimizin önüne seriyor.

“Sınıf” ergenlik çağındaki gençlerin davranışlarını, öğrenme zorluklarını, öğretme güçlüğünü, saygı ve çalı?kanlık üzerine kurulu bir atmosferde ders vermeye kararlı bir öğremenin gözünden anlatıyor. Evrensel anlatımlı bu güçlü, sert, zeki, inandırıcı ve cesur sinemasal çalışma, duyarlılıkla dolu uslubu ve sorgulayıcı yanıyla da övgüye hak ediyor. Tavır almaktan çok bir durum tespiti yapmaya çalışan Begaudeau-Cantet ikilisi, eğitim sistemindeki hiyerarşinin ve kuralların ikiyüzlülüğünü de gözlere seriyorlar.

 

GERÇEKLİK DUYGUSU

Fransız eğitim sistemindeki deneyimlerini bir öğretmen olarak anlatan Begaudeau, saygı ve çalışkanlık üzerine kurulu bir atmosferi sağlamaktaki kararlılığıyla, eğitim sistemi tarafından dışlanan (çoğu göçmen) gençlere de konuşma hakkı veriyor.

Yönetmen Cantet, doğaçlamadan da yararlanan, omuz kameralı “cinema verite” tarzı anlatımını, biri öğretmenin, ikincisi öğrencilerin, sonuncusu da hesapta olmayan olayları takip eden üç kamera ile desteklemiş.

Tıpkı Michael Haneke gibi, yönetmenliğe geç yaşta başlayan, 47 yaşındaki Laurent Cantet, 4 filmden oluşan kariyerinde çağının, sosyal, politik, ekonomik ve insani sorunlarını işledi. Daha önce İstanbul Film Festivali’nde gösterilen “İnsan Kaynakları / Resources Humaines”, “Para Yok Zaman Çok / L’Emploi du Temps” ve “Güneye Doğu / Vers le Sud” filmlerinden önce, ilk uzun metrajı olan “Tous les Manif”i 33 yaşında iken çekmiş.

Toplumun ufak bir modeli olarak ele aldığı “Sınıf”taki en önemli başarısı, çoğunlukla dar gelirli ailelerin ve göçmenlerin çocuklarının devam ettiği gerçek bir okulda, gerçek öğretmen ve öğrencilerle, doğaçlamaya dayanan mizanseniyle, filmine taşıdığı gerçeklik duygusu.

“Sınıf” eğitim sistemi ve okul konulu filmlerde, Jean Vigo’nun “Hal ve Gidiş Sıfır / Zero de Conduite”, Lindsay Anderson’un “Eğer… / If…” başyapıtlarından sonra, sinema tarihindeki yerini aldı.