KİTAPLARIN ardından... / Sokaktaki insan

-
25 Haziran 2008 Çarşamba

Burada bir meydan herkesin buluştuğu

Burada bir geçit askerlerin baskı yaptığı

Burada çarşaf asan kadınlarıyla bir avlu

                        George Szirtes

Kutsal bir kenti anlamanın , anlatılası yerlerinin göz önüne getirmenin ve hayal edebilmenin ötesinde o kutsal kentte yaşayan insanların hayatlarına tanık olmak için “sokaktaki insan” rolüne büründüm, Linda Grant te öyle yapmış. Londra’dan Tel Aviv’e bir roman yazmak için yola çıkmış ; orada yaşayarak kutsal kentin tarihini ve içinde bulunduğu koşulları görerek kitabını oluşturmuş. Bizi bu kutsal kentin sokaklarında yürümeye davet ediyor.

Kendi deyimiyle “Korkmuş örselenmiş ve tehdit edilmişlerin oluşturduğu bir ülke , zulümden kaçanların vatanı” olarak tanımlıyor yazmak istediği şehri ,ve ekliyor  “Bu ülkenin iyi ,sıcak , yardımsever insanlarla dolu , keyifli bir yer olacağını düşünmüyordum. Romanımda ayrıca , acıyı iyileştirebilecek zevk biçimlerini de bulmaya çalışıyordum.” Buradan da anlayabileceğimiz gibi yazarımız bir doktor hassasiyetinde yaklaşıyor kente. Bir çok acıyı bize hissettirmeden sunma işine girişiyor.

Yazar, şehrin tanıklarına kulak misafiri olurken bunu samimi bir dille anlatmayı planlıyor ve bir gazeteci edası ile değil de o kutsal kentin bir bireyi olarak kutsal kentte yaşayan insanların arasına sızıveriyor. Savaşın, terörün gölgesinde bir yaşamın olağan kıldığı ve meşrulaştırdığı bir çok yaşam biçimine ışık tutmanın bilincine bizimde bir okuyucu olarak varmamızı çok fazla düşünmüyor. Yazılanlarda davetkar bir tavır yok. Bu tavır kitabın bölümlerinin İbranice olmasından anlaşılabiliyor.

Yol haritamız, kutsal kentin sakinlerini birer birer  dinleyerek sokaktaki insanı bularak ve onunla konuşarak şekilleniyor, sınırları belirleniyor. Terörün gölgesinde yaşayan insanların hayatlarını nasıl sürdükleri hakkında bir çok veriye ulaşabiliyoruz.Yazarımız, akrabaları ve akrabalarının arkadaşlarıyla yapmış olduğu sohbetleri bize aktarıyor. Tarafların (İsrail –Filistin) anlattıklarına eşit uzaklıkta durarak anı kitabını şekillendiriyor. Terörün hissettirdiklerinin hem sivil boyutu hem de askeri boyutu örneklerle, yaşanmış olaylarla destekleniyor.Tanıkların kendi ağzından anlattıkları olaylar tarihteki yerlerini alırken yazarımız aracılığı ile bizim de zihnimize kazılıyor.

Yazar kitabını yazarken samimi bir dil kullanmış. Anlatılanlar çoğu zaman iki kişi arasındaki bir sohbetin yazıya dökülmesi olduğu için takibi biraz zor olabiliyor ama bilgilerin tarihsel bir süzgeçten geçirilerek verilen örnekler, karakterlerine karşı eşit mesafede duruş ve kutsal kentin içinde bulunduğu krizi bizzat yaşayanların deneyimleri ile anlatılması bizi okur olarak kitabın içine çeken bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.