Kanada’nın adı BMW

Galibi, podyum pilotları, genel yarış sureci, kazaları, ilkleri ile Kanada Grand Prix’i için bir çok sıfat bulunabilir, fakat söylenemeyecek tek bir kelime var ki o da, “sıradan”…

Spor
11 Haziran 2008 Çarşamba

İzzet ANCEL

Monaco’da yağan yağmur bizlere, fazla geçiş izlemememize rağmen keyifli bir yarış yaşatmıştı. Birçok pilotun yarış dışı kalmasının yanında sürücü performanslarından çok takım stratejilerinin ve alınan kararların galibi belirlediği yarışta podyumun tepesinde ise uzun zamandır görmeye alışık olduğumuz pilotlardan birisi duruyordu. Sonuçta Monaco’da gerçekten standart bir yarış severin oldukça keyif alabileceği bir yarış vardı.

Eğer Monaco’yu gerçekten keyifli bir yarış olarak adlandırabiliyorsak Kanada için rahatlıkla sıra dışı diyebiliriz. Geçişler, kazalar, stratejik hareketler, hatalar gibi ortalama bir yarıştan beklenebilecek bütün keyif verici unsurları bir kenara bıraktığınızda bile Kanada’da ilginç olan birçok nokta vardı.

Formula 1’de en fazla keyif veren durumlardan biri ilklerin yaşandığının görülmesidir. Her şeyden önce Kanada sahip olduğu ilklerle bile sıradan olamayacağını belli etti. Uzun bir sürenin ardından podyumun tepesinde McLaren veya Ferrari’nin pilotlarından başka birisi duruyordu. Hatta daha ötesi bu iki takımın pilotlarından herhangi birinin bu podyumda bulunmayışıydı. BMW’nin sezona geçen seneye göre çok daha üstün başladığı bilinen bir gerçekti. Hatta takım olarak hedeflerini bu sene ilk yarış galibiyetlerini almak olarak belirlemişlerdi. Kubica’nın da bu konuda şampiyon adayları pilotlar için ciddi bir tehdit olduğu çıktığı podyum sayısından ve puanından da belliydi sanırım ve Kanada’da BMW verdiği sözü duble yaparak yerine getirdi. Yarışın sonunda istikrarlı fakat kontrollü bir sürüşün ardından en tepede Kubica dururken takım arkadaşı Heidfeld yanı başındaydı.   

Yarış Hamilton’un kazanacağı beklentileri ile başladı. Monaco’da oldukça hızlıydı ve daha önemlisi sıralama turlarında en yakın rakibi olan Kubica’ya 0.6 saniye gibi bir fark atmış olmasıydı. Yarış sırasında da Hamilton’un hızı göze çarpıyordu. Arayı açmaya başladığı sırada giren güvenlik aracı bütün planları alt üst etmesine rağmen asıl sorun güvenlik aracı pistteyken girilen pit stop çıkışında yaşandı. Hamilton pit çıkışında kendisini geçmiş olan Raikkonen’in kırmızı ışık nedeni ile durduğunu fark etmeyip arkadan çarpınca, pistler adına ilginç bir o kadar da komik denebilecek bir kazaya şahit olduk. Kazanın ardından iki sürücü de yarış dışı kalırken Hamilton ve ona aynı şekilde arkadan çarpan Rosberg, Fransa’da 10 sıra geriden başlama cezası aldılar. Bunun dışında pistin asfaltı ve geçişe elverişliliği yarışın heyecan düzeyini artırıcı diğer etkenlerdi. Bu bağlamda yarışı sadece 13 pilot bitirebilirken kazaların yanı sıra bir çok geçiş hamlesine veya girişimine de tanık olduk. Buların arasında en göze çarpanı ise sezonun en şık geçişini yaptı diyebileceğimiz Massa’nın, Barichello ve Kovalainnen ikilisini aynı hamlede geçmesiydi. Bu hamle onun yarışı 5. sırada bitirmesini sağladı.

Yarışın BMW pilotları dışındaki başka bir başarılı ismi ise tek pit stop stratejisi ile yarışı üçüncü sırada tamamlayan David Coulthard idi. Yarışı 4. sırada tamamlayan Glock ve 6. sıradaki Trulli, takımlarına 8 puanı getirirken, uzun süren sıkıntıların ardından yarışı 7. tamamlayan Barichello takımına 2 puan getirmiş oldu. Bir başka sürpriz ise yarışı 8. sırada tamamlayan Red Bull pilotu Vettel oldu.    

Yaklaşık 1,5 hafta sonra seri, Fransa Grand Prix’i ile tekrar Avrupa’ya dönecek. Bu sefer takımlar sıralamasının tepesinde Ferrari bulunurken pilotların tepesinde ise Kubica bulunuyor. Şampiyonluk için henüz çok yavaş olduklarını alçak gönüllülükle belirtse de, şanslı veya değil Kubica’nın sürprizler yaratmaya açık olduğunu artık biliyoruz. Henüz 24 yaşında olan bu pilotun geleceğinin çok parlak olduğunu görmek çok da zor değil. Her şeyden önce bu spora verdiği değeri ve sahip olduğu azmi, kaskını çıkardıktan sonra ilk yaptığı işin saçını düzeltmek olmamasından bile anlayabiliyoruz.