Sizce babam nerede olabilir? Söyleyin lütfen!

Bu yıl Babalar Günü 15 Haziran Pazar günü kutlanacak… Tüm babalara uzun ve sağlıklı bir ömür dilerken, ebediyete intikal etmiş babaları anmadan geçemeyiz… Bu bağlamda geçtiğimiz yıl hayata gözlerini yuman Serpil Pastanesi sahibi Albert Bardavid’in kızı gazetemizde yazılarına yer verdiğimiz Ester Büyükabolafya’nın duygulu satırlarına yer veriyoruz…

Toplum
11 Haziran 2008 Çarşamba

Koca bir yıl geçti. Bugün haziranın ilk haftası. Daha dün gibi adaya çıkıp-inmelerimiz.  Yağan yağmurlar, karlar. Ardından gelen bahar. Haftaya okullar kapanacak. Bizim ev de yaza kızım Niv’in eve karnesini getirmesi ile başlayacak. Zaman çabuk geçiyor. Çocukluğumda sanki kışlar çok uzun, yazlar da çabuk geçerdi. Annemin kışlık eve inip, evi temizleme günleri gelince ‘Eyvah kış geliyor okullar açılıyor’ telaşına düşerdim. Hele adadan taşındığımız gün beni hep bir hüzün kaplardı. ‘9 ay nasıl geçecek’ derdim. Kışın ev güzel geceleri benim için cuma akşamı ailece yenen Şabat yemekleri. Cumartesi sabahı babam sinagoga gider eve döndüğünde birlikte kahvaltı yaparız. Sonra her zamanki gibi küçük arabama bineriz. Annem, babam, kardeşim, yeğenim. Ben ve babam önde, arkada kardeşim Raşel, annem ve yeğenim Salvo. Yıllar sonra aramıza kızım Niv katıldı. O da araba koltuğu ile arkada yerini almaya başladı. Program hep aynı oldu. Balık ekmek yemeğe gitmek. Bir balık ekmek yemek için kilometrelerce yol yapıldı. Herkes arabada sıkış sıkış  oturdu. Babam bile. Çünkü arabanın bagajı hep dolu oldu. Kızımın puseti, oyuncakları, yedek kıyafetleri bagajda yeterince yer kapladı. Yanımızdaki çantaları ve torbaları önde rahat gibi oturan babamın kucağına verdik. Adamın kucağı o kadar dolu olurdu ki önünü bile görmezdi. Onu tatlı tatlı söylenmesine bile güldük. Bu sıkışıklığa kimse aldırış etmedi, çünkü her şeye güler olduk. Dönüş yolunda babam ve kızım hep şekerleme yaptı. Cumartesileri aynı geçerdi. Değişen sadece ya Sarıyer’e doğru mu yoksa Yeşilköy’e doğru mu gideceğimizdi. Son bir yıl yine balık ekmek yemeğe gittik. Torbalar ve çantalar yine ön koltukta. Dışardan hiç kimsenin oturmadığını sandılar. Oysa babam yine orada. Şimdi önde otursaydı yine söylenirdi dedik. Şimdi bir hikaye anlatırdı dedik. Halbuki O hala bizle.

Geçen akşam eve geç kaldım. Fark etmedim arabayı, galiba biraz hızlı sürdüm. Eli ile bacağıma dokundu. ‘Biraz yavaş ol’ dedi. Geçen hafta kızımın yıl sonu okul gösterisi vardı. Kardeşimle annem tam arkamızdaki sırada oturdular, ben ve eşim onların önünde oturduk. Kızım arkadaşları ile sahneye çıktı. Şarkılar söylediler. Gözlerim doldu. İçimden keşke babam da görseydi dedim. Arkama baktığımda onun varlığını hissettim. Bizler gibi mutluydu. İhtiyarlar Yurdu’ndaki ödül töreninde plaketimi alırken sahneden bizimkilerin oturduğu masaya baktım. O masanın üstünde bir buluttu. Beni alkışladı. Hatırlıyor musunuz o gece çok yağmur yağdı. Neden mi? Babamın mutluluk göz yaşları yağmur gibi aktı. Geçenlerde eski bir Çanakkaleli dostu ile tanıştım. Ne çok tanıyanı var dedim. Babacığım herkes senin tatlılığından, tatlı dilinden, yaptığın tatlılardan bahsetti. Ne mutlu bana böylesi tatlı bir babanın kızıyım. Koca bir yıl geçti. Tüm güzel günlerimizde, zor anlarımızda her an babamı yanında hissettim. Onunla konuşuyorsam lütfen söyleyin sizce babam nerede?

Dokunabildiğimiz ve dokunamadığımız, yanımızdaki, uzağımızdaki ve çok uzaklardaki tüm babalarımızın babalar gününü kutlarım.