Dünyanın Yaratılışı

Salom Cocuk
10 Haziran 2008 Salı

İLK YEDİ GÜN

Çok uzun zaman önce cennet,dünya,karanlık veya ışık yoktu.Bunun üzerine Allah  ‘ Işık olsun” dedi ve ışık oldu! Allah  ışığı,günü…..karanlığı ve geceyi yarattı.Ve bu,birinci gündü. Fakat ikinci gün aydınlık olduğunda Allah işlerinin tamamlanmadığını gördü ve “gökyüzü olsun “ dedi ve gökyüzü oldu! Üçüncü gün, Allah hala yapması gereken işler olduğunu gördü ve dünya adını verdiği kuru toprağı ve deniz adını verdiği suları yarattı. Böylelikle çabucak yeşillikler, bitkiler ve güzel meyveli ağaçlar yetişti.

Dördüncü gün Allah her zaman aydınlık olması için güneşi ve yıldızları ekledi. Beşinci gün o kadar güzellik vardı ki Allah bu güzelliği tamamlamak için yaşayan varlıkları ekledi ve büyük balinaları, küçük balıkları ve yeşil ağaçların, toprakların ve derin mavi denizlerin arasında uçacak kuşları yarattı. Allah; tüm bunların iyi ve güzel olduğunu gördü ve altıncı gün her türlü hayvanı ekledi- ve sonra adamı yarattı!

Yedinci gün işlere ara veren Allah o gün hiç bir iş yapmadı ve yedinci günü tüm yaşayan varlıkların dinleneceği bir gün yaptı. Doğuya doğru Eden adlı bir yerde bir bahçe yaptı ve yarattığı adamı oraya koydu.

EDEN  BAHÇESİ  

Eden bahçesinde güzel meyveler veren her çeşit ağaç vardı. Fakat Allah Eden bahçesinde iki ağaç daha dikmek istedi.

Biri “hayat ağacı’; diğeri ise “İyiyi ve kötüyü bilme ağacı ” idi. Allah adamı Eden bahçesine koyduğunda, ona; bahçeye iyi bakması gerektiğini ve bu işi karşılığında  “hakikat ağacı” haricindeki tüm ağaçların meyvesinden yiyebileceğini söyledi.”      Hakikat  ağacından yediği takdirde kesinlikle ölecekti. Ve Allah bu adama Adam ismini verdi. Ancak Adam  tüm ağaçlara, kuşlara ve hayvanlara rağmen yalnızdı. O yüzden  bir gece Adam uyurken Allah Adam’ın kaburgalarından birini alarak bu kaburgadan bir kadın yaptı.  Ertesi sabah Adam uyandığında Allah kadını Adam’a götürerek, ona kadın deneceğini çünkü kadının  Adam'ın bir kısmından yapıldığını  belirtti. Kadın; Adam’ın eşi oldu ve Adam eşine Hava adını verdi.

YILAN

Bahçede kötülük dolu  bir yılan vardı ve Hava’ya şunu sordu: “Allah, size bahçedeki ağaçlardan yemeyi mi yasakladı?” 

Hava: “Hayır. Sadece bahçenin ortasındaki ağacın meyvelerinden yememiz yasak; aksi takdirde Allah öleceğimizi söyledi.” şeklinde yanıtladı. “Hayır; ölmeyeceksin “ dedi yılan Hava’ya . Böylelikle Hava yasaklanmış ağacın meyvelerinden yemeği çok arzuladı. Yediğinde iyiyle kötüyü ve hakikatleri ayırt etmeye başladı ve meyvenin bir parçasını Adam’a verdi ve Adam yedi.

Daha sonra çıplaklıklarını gizlemek için incir yapraklarıyla örtündüler. Allah’ın sesini duyduklarında ise yanlış bir şey yaptıklarını  bildiklerinden  O’ndan saklanmaya çalıştılar.

“Nerdesiniz?” diye seslendi Allah. Ve Adam olduğu yerde durdu çünkü utanıyordu. Allah sordu:” Sana yememeni emrettiğim meyvelerden mi yedin?” “ Bana bu meyveden Hava verdi” diye cevap verdi Adam.  Bunun üzerine Allah kadına “ Bu yaptığın da nedir?” diye sordu. “ Yılan beni teşvik etti, ben de yedim” dedi Hava. Allah yılana çok kızdı  ve onu lanetledi: O günden sonra tüm hayatı boyunca  sürünmesi gerekecekti. Allah; daha sonra Hava’ya dönerek; o günden itibaren kocası tarafından yönetileceğini  ve sancılarla doğum yapacağını söyledi. 

Adam’a da; yaşamını sürdürebilmek  için sürüleceği  topraklarda çok  çalışması  gerekeceğini belirterek; her ikisini de Eden bahçesinden kovdu. Daha sonra bahçenin doğusunda “hayat ağacı’nı korumak için yanan ve dönen kılıçlar koydu; böylelikle hiç kimse o meyvelerden yemeyecek ve sonsuza dek yaşayamayacaktı.

KAİN  VE EVEL

Adam ve Hava Allah’ın dediği gibi yaptılar; toprağı sürdüler ve kendi meyvelerini yediler. Bir zaman sonra Kain ve Evel adında iki oğulları oldu. 

Evel çoban, Kain çiftçiydi.  Her ikisi de doğru zamanın geldiğine inandıklarında Kain ürününün bir kısmını, Evel de sürüsünün en besili kuzusunu Allah’a sundu. Allah Evel’in sunusunu çok beğendi ancak Kayin’ınkinin o kadar da iyi olmadığınI düşündü. Kain Allah’a  çok gücendi. Ve Allah ona şöyle dedi: “Kain, neden kızgınsın ? Eğer toprağında iyi çalışırsan sununu beğenirim ama gayret gösterip özenmezsen beğenmem” Fakat Kain cevap vermek istemedi ve içindeki öfke o kadar büyüdü ki ;Kain ve Evel tarlada birlikte çalışırken Evel’e vurdu ve Evel bir daha kalkamadı! Allah bunu gördü ve seslendi: “Kain, ne yaptın?

Öz kardeşini öldürdün ve bunun için burdan gitmeli ve bir daha asla geri dönmemelisin. Kain; bilmediği yerlere giderse tehlikeler içinde olacağını söyledi  ve Allah ona şöyle söyledi: “Seni kim öldürürse yedi nesil sonra cezasını  çekecektir” Sonra Kain’a bir işaret koydu; böylelikle onu görenler bunun Allah’ın işareti olduğunu bilecek ve ona zarar vermeyeceklerdi.

Daha sonra Kain Eden’in doğusundaki Nod topraklarına gitti. Uzun seneler dolaştıktan sonra evlendi ve Enoh isminde bir oğlu oldu. Kain oğlunun adını  taşıyan bir şehir kurdu. Allah; Adam ve Hava’ya Şet ismini koyduklari üçüncü bir oğul  verdi. Adam ve Hava Allah’ın onların geçmişteki günahlarını   affettiğini ve dünyanın bir çok insanın yaşadığı  bir yer olacağını  anladılar. Fakat insanlar çoğaldıkça; kötülük de arttı.  

NOAH VE GEMİSİ

Allah; insanların çok kötü olduğunu gördü  ve yarattığı  tüm insanları, hayvanları,sürüngenleri ve kuşları yok etmeye karar verdi.Fakat Allah, Noah ismindeki yaşlı adamı kurtarmayı  düşündü. Noah; dürüst ve iyi bir insandı ; oğulları Şem; Ham ve Yefet de öyleydiler. Allah; Noah’a şöyle dedi: “Gofer ağacından, içinde ve dışında odaları olan bir gemi yap.

186 m. uzunluğunda, 31 m. genişliğinde, 18 m. yüksekliğinde olsun ve üstünde küçük bir pencere ile kapısı olsun. Bu gemiye, karını, çocuklarını, eşlerini ve torunlarını getir. Yaşayan her canlı varlıktan bir dişi bir erkek  olmak üzere ikişer  tane ve temiz olan hayvanlardan (kaşer)  yedişer tane ve  uzun bir yolculuğa yetecek kadar yiyecek  yükle. Çünkü geminin inşaatı biter bitmez,  en son hayvan gemiye biner binmez  ve kapı ile pencere sıkı  sıkı kapanır kapanmaz dünyada  tufan meydana getireceğim ve herkes suların altında kalarak  yok olacak.

TUFAN

Noah; Allah’ın söylediğini yaptı.Karısını, çocuklarını ;çocuklarının eşlerini , torunlarını ve her hayvandan ikişer tane alarak gemiye bindi..Gemiye son hayvan biner binmez  ve küçük pencere ile kapı sıkıca  kapanır kapanmaz Allah , kırk gün kırk gece tufan şeklinde  yağmur yağdırdı. Gemi dalgalar sayesinde  suların üzerinde yükseldi   ve suyun üzerinde güvenli bir şekilde yolculuk  etti.

TUFAN SONA ERER

Allah, Noah’ı ve onunla birlikte gemide bulunan tüm canlıları hatırlayarak suları indirdi; daha fazla yağmur yağdırmadı ve gemiyi  Ararat dağının tepesine oturttu.

Noah, toprak kuruyunca dönsün diye bir kuzgun; ve eğer  dünyada hala su varsa dönsün diye de bir guvercin yolladı. Güvercin geri dönünce Noah gemide yedi gün daha kaldı. Sonra güvercini tekrar yolladı. Yedi gün bekledi ve güvercin geri dönmeyince suların çekildiğini anladı.  Sular çekilmiş, toprak kurumuştu!

Noah, karısı, oğulları, oğullarının  eşleri, torunları; her hayvanı; böcekleri ve kuşları alarak gemiyi terketti ve tekrar karaya geri döndü. Allah Noah’a şöyle dedi: “Bir daha dünyayı lanetlemeyeceğim ; dünya var oldukça tohum ekme zamanı, hasat zamanı, yaz, kış , gece ve gündüz de olacak demektir.”

BABİL KULESİ

O zamanlar dünyadaki herkes tek bir dil konuşuyordu ve ne kadar uzağa giderlerse gitsinler birbirlerini anlayabiliyorlardı. Fakat tabii ki dünyanın sadece küçük bir bölümünü gezebilmişlerdi. Doğuya doğru ilerledikçe yoruldular ve Şinar adını  verdikleri bir yere yerleştiler.Burada bir şehir ve Allah katına ulaşabilecekleri bir kule inşa etmeye karar verdiler.Herkes yardım etti ve kısa zamanda kule bulutlara kadar yükseldi.

Allah, kullarının ne yaptığını görünce çok üzüldü! Allah katı göksel bir kutsallığa sahipti ve buraya bir kule inşa ederek ulaşamazlardı. Eğer insanlar birbirlerini anlayabildiklerinden dolayı bunu yaptılarsa Allah Babil insanlarını dünyanın dört bir yanına dağıtmak ve birbirlerini anlamamaları için çeşitli diller yaratmak zorunda kalacaktı. Ve Allah bunu yaptı; böylelikle Babil kulesi ve Babil şehri aynen olduğu gibi kaldı.

GÖKKUŞAĞI  

Allah , Noah’ı kutsayarak  bir daha dünyayı yok etmek üzere tufan meydana getirmeyeceğine dair ant verdi ve bu andın bir işareti olarak  şöyle söyledi:

“Gökkuşağını   bulutların arasına koyacağım; ve dünya üzerine bulut getirdiğimde bu gökkuşağı bulutlardan görünecek.

Onun üstünden bakacağım ve sana ve dünyada yaşayan tüm canlılara

verdiğim andı hatırlayacağım.