Mayıs ’68 öğrenci olaylarının üzerinden tam kırk yıl geçti. 1968 yılı toplumsal yaşama yeni bir yön veren neslin biraz da nostaljik referansı oldu. Paris’te başlayan, Prag’a, Roma’ya, Chicago’ya , sosyal ortamdan yayın dünyasına varıncaya dek eylemlerle sarsılan bir dünya kültürü oluştu. Mayıs ’68 yetmişli yıllara siyasal bir birikim aktarmış olması açısından da önem taşıdı.
O dönemde ortaokul öğrencisi olduğumdan, gerçek ’68 ruhunu yaşamam pastanede okul sonrası çay içerken “dünya vatandaşı” olduğumu belirtmekten öteye gitmedi. Doğrusu aslında bir sonraki kuşağa, yani Tommiks / Teksas kuşağına aitim. Dört mevsim bu çizgi kahramanlarını büyük keyifle okudum. Dönüp dolaşıp aynı kitapları elimize geçirdiğimiz için, bir sonraki karede olacakları ezbere bilirdik. Bu yayınlar yaşıtlarım arasında ne denli revaçta ise, ebeveynler için de o denli “yararsız ve boş” olarak nitelendirilirdi. Dolayısıyla yasak yayınlar kapsamında idiler. Böylelikle bizler kışın Tommikslerin ders kitaplarının arasında, yazın da yastığın altına saklanarak okunabileceğini keşfettik. Zamanla Tenten ve Asteriks gibi çizgi romanlarla sınıf / çağ atladık. Onlar nispeten eğiticiydiler. Anne babaların tedirginliği belki de kolay okunan çizgi romanlardan sonra düzgün kitap okuma alışkanlığını edinemeyeceğiz çekincesiydi. Sonuç olarak korktukları başlarına gelmedi. Sürekli kitap okunan bir evde yetişen çocukların, ilerde farklı davranacaklarına inanmıyorum. Öte yandan okuma alışkanlığı kazansınlar diye çocuklarıma çizgi romanlar verdiğim de doğrudur. Bir kitabı iyi veya kötü olarak tanımlayabilmeniz için zaten önceden bir hayli birikimimiz olması gerekir.
Yaz aylarında daha çok kitap okunduğu söylenir. Belki de. Aslında tam da algılayamıyorum nedenini. Çalışan insanların kendilerine ayırabildiği saatler aynı zaman dilimini oluşturuyor. Tatile çıkılacaksa, üç ay içinde kaç gün tatile gidilir? Öte yandan iş yerinize gitmek için vapur kullanıyorsanız, tabii yanınızda kitap bulundurmak bir avantaj. Plajda 32 derece sıcakta çantasından kitabını çıkartıp okuyanlara hayranım. Asla gerçekleştiremeyeceğim bir olaydır. Kitabı naylon bir poşette korumaya alarak plaj çantasında taşıyanlara saygı duyarım. Demek ki, kimileri için hafta sonu deniz kenarında okuyabilmek bir kazanç.
Yazın en büyük kazancım televizyon izlememek. Bu nedenle, sanırım diğer mevsimlerden daha fazla okuyorsam, o da akşam yemeğinden sonra sivrisinek saldırılarına karşı her türlü önlemimi aldıktan sonra, ayaklarımı uzatıp, elime kitabı almamdandır.
Bu kitap ekimizde Adalar’da yaşayan bazı yazar ve şairlerden söz ettik. Çok keyifli olduğu kadar çok ta kapsamlı bir araştırma gerektiren bir konu. Bizler küçük bir esinti verdik sadece…
Adalar’da kitap ve edebiyat denildiğinde aklıma üç isim gelir. Birincisi Necmi Tanyolaç. Uzun yıllar gazetede “8.15 Vapuru” başlıklı köşesinde doğup büyüdüğüm Büyükada’yı, insanlarını, hangi balığı nasıl avladıklarını, sandal sefalarını, vapurda kimin hangi köşede oturduğunu, sevinçlerini üzüntülerini biz okurları ile paylaştı. Tanyolaç “8.15 Vapuru”nu yazmayı bıraktığında, zaten Büyükada Büyükada olmaktan çıkmış, çoktan insanıyla kültürüyle el değiştirmişti.
‹kincisi, Çelik Gülersoy’dur. Hayli tartışmaya yol açan Turing Köşkü’nün restorasyonu ile kimilerine göre iyi kimilerine göre ise kötü bir iş yapmıştı. Ama her nedense daha iyisini yapan da çıkmadı. Gülersoy, Ada’yı kış turizmine açmayı hedeflemişti. ‹nanılmaz bir fırsattı. Onu da kaçırdık!
Üçüncü kişi eski Adalıların hemen anımsayacağı bir isim. ‹skelede eski Sağlık Memuru ‹ğneci ‹smail Bey’in bitişiğinde dükkanı olan Vitali Hayim Pardo’dur. Çok yakınlarının “CloClo” lakabı ile hitap ettiği Bay Pardo’nun bir parfümeri dükkanı vardı: “Ada Itriyat Evi No:37”
Aksayan ayağı bazen zorlanmasına neden olsa da müşterisine en iyi hizmeti vermekte kusur etmezdi. Mösyö Vitali mavi gözleri, lastik pantolon askıları ile tezgahın arkasında bir simge gibiydi. Her zaman gülümseyen, çözüm üretebilen, gönlü zengin CloClo (KloKlo) Vitali Pardo niye Ada’da yaşardı? Itriyat dükkanında ne işi vardı? Bu soruların yanıtları tümüyle ayrı bir konu. Pardo ile özdeşleşen tek sözcük kitaptı. Kaç lisan konuştuğunu anımsamıyorum. Ama her fırsatta Fransız Edebiyatı’ndan dizeler sıralar, sonra da kibar kahkahasını atardı. Ansiklopedi okuyarak lisan öğrenen ender insanlardandı. Pardo, bir kitap kurduydu. Yalnız yaşamında, ona sadık olan yegane dosttu kitaplar. Toprağı bol olsun.
Kozmopolit yaşamın en güzel yanı, kültür zenginliklerinin ve farklı yaşam tarzlarının saygı çerçevesinde paylaşılmasıdır. Her adada bir “‹ksidas” ve onun geleneğini sürdüren bir Ferruh Bey vardır mutlaka… Anılar kartpostallarda kalmasın.