Diaspora Yahudileri / İSLAM ÜLKELERİ (16)

Ester Kira, 3. Murat’ın gözdesi Venedik asıllı ve Hıristiyanlıktan dönme Safiye Sultan’ın (Bafo veya Bafa) yakın arkadaşı ve sırdaşıydı. Saraya serbestçe girer çıkar, ilişkileri sayesinde devletin dış işlerinde de adı geçerdi. Yabancı devletler ve özellikle Venedik, Ester Kira’ya sık sık başvurur. Venedikli Safiye Sultan’la ilişkilerini ve etkisini kendi lehlerine kullanmasını isterlerdi

Sara YANAROCAK Kavram
28 Mayıs 2008 Çarşamba

Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudiler

Ester Kira

Ester Kira bu şekilde Osmanlı İmparatorluğu’nun parlak döneminin sonlarına doğru devletin dış faaliyetlerine karışmış, Safiye Sultan’ın İtalya ve Venedikle temaslarını yürütmüş, hatta Fransız hükümdarı 2. François’nın annesi Catherine de Medicis’nin Eflak ile ilgili meselesini halletmiştir. Ester Kira’nın diplomatik faaliyeti, 1580’lerde Venedik ile yapılan bir anlaşmada doruk noktasına ulaşmış ve bu devlete bazı ticari imtiyazların sağlanmasında rol oynamıştır. Bu hizmetine karşılık da Venedik kentinde kendi menfaatine bir piyango düzenlenmesine izin vermişlerdir.

Ester Kira Yahudi yazar ve bilimadamlarını korumuş, 3. Murat’ın Yahudileri katletme kararının durdurulmasında etkili olmuş ancak, saraydaki ilişkileri sayesinde kendine yakın olanlara imtiyazlar, asalet unvanları ve çeşitli menfaatler sağlarken dosttan çok düşman edinmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla Ester Kira bu türden işlere gerektiğinden fazla karışmış ve işi, kendi aile mensuplarına, özellikle oğullarına vergi muafiyetleri elde etme, hatta sipahi beyliklerinin dağıtımına karışmaya kadar götürmüş, büyük oğluna İstanbul gümrüğünün yönetimini almıştır.

Bütün bu faaliyetleri sayesinde Ester Kira ve oğulları (babaları İstanbul’un en meşhur tüccarlarından Eliya Handali idi). Osmanlı İmparatorluğu’nun mali zorluklar içinde olduğu bir dönemde, fazlaca göze batan bir servet topladılar. Osmanlı parasının değer kaybetmesi, bu nedenle de sipahi maaşlarının satın alma gücünün düşmesi, ekonomik ve siyasi duraklamadan doğan huzursuzluk ve ülkede süregelen bunalım havası, Ester Kira’nın yakınlarına imtiyaz sağlama eğilimiye birleşince, başkentte bir sipahi ayaklanması patladı.

Kurban ve suçlu arayan sipahiler için en elverişli hedef pek tabii Ester Kira idi. Mevkiini Ester’in faaliyetlerine borçlu olun Kaymakam Halil Paşa, sokaklarda başını isteyen sipahilerden kaçan Ester Kira’yı evinde saklamak istediyse de, İsyancılar Esterle iki oğlunu konağın merdivenlerinde yakaladılar ve orada paramparça ettiler. Sahneye şahit olan üçüncü oğul anında İslamiyeti kabul etmesiyle kurtuldu (1600). Daha sonra yayınlanan bir belge Ester Kira’nın sipahiler önünde Kelime-i Şehadet getirmiş olduğunu ima etmekle birlikte, bunun isyancıların öfkesini dindirmeye yetmediği anlaşılmaktadır.

Galante’nin yayımlamış olduğu bir fermanda (Documents s.180) Ester Kira Müslüman olarak zikredilmekte ve Galante bundan, Ester’in son anda Müslüman olmak istediğini, hatta Kelime-i Şahadet getirmiş olduğu sonuncunu çıkarmaktadır. Ester Kira herşeye rağmen katledilmiş olmakla birlikte, ölüm anında Müslüman olduğu için daha sonraki Osmanlı belgelerinde Müslüman olarak geçmekte olduğu iddiası, tarihsel açıdan mantık dışı değildir.

İsrail’in kuzeyinde Yukarı Galile kesiminde bulunan Safed kentinin 16. Yüzyılın başında nüfusu 300 aile kadardı. Bu kent İberyalı göçmenlerin gelmesiyle canlandı. Kısa bir süre içinde yoğun akademik çalışmaların yer aldığı bir merkeze dönüştü. Kentin dış dünya ile ilişkisi yoğunlaştığından ticaret de, doğal olarak gelişti. 1535 yılında Safed’i ziyaret eden Rabi David de Rossi bu değişmeyi şöyle nakleder: “Safed’i on yıl önce görüp şimdi tekrar ziyaret edenler şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Yahudiler sürekli olarak kentte yerleşmekte ve giyim sanayii gün geçtikçe gelişmektedir. Burası bizim memlekete (İtalya) benzemiyor. Türkler, ileri gelen Yahudilere saygı gösteriyorlar. Burada olsun, Mısır’da olsun, vergi memurları hep Yahudiler arasından seçiliyor.

Safed Ekolü : Beirav ve Karo

Safed 16. yüzyılda Yahudi hukuk çalışmalarının başlıca odağı haline geldi ve burada kurulan Talmud ve Kabala ekolünde büyük bilginler yetişti. Safed ekolünün en önemli atılımı Sanhedrin’i yeniden kurma yolunda yapılmış olan çalışmalardır.

Sanhendrin, İsrail ülkesinin, Roma işgali altında bulunduğu dönemlerde, ikinci Tapınak’ın M.S.70 yılında yıkılmasından önce ve sonra (M.Ö. 63’ten M.S.150 yıllarına kadar) ülkede yaşayan Yahudilerin en yüksek adalet mercii idi. 71 üyeli bu kurum hem adalet işlerine bakar, hem dinsel-kültürel davranış kurallarını tesbit ederdi. Daha geniş anlamda Sanhedrin, Roma işgali altındaki İsrail ülkesinde Yahudilerin sosyo-siyasal liderlik müessesesiydi. Tapınak yıkılıp Bar Kohba isyanı da (135) başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra, Sahnedrin de kesin olarak dağıtılmıştı.

16. yüzyılda Rabbi Yaakov Beirav, Sahnedrin’i Safed’de yeniden tesis etmek ve böylece Maymonides’in kehanetini gerçekleştirme yolunda bir adım atmak istemiştir. Maymonidese göre Sanhedrin, Mesih’in yani İsrail’e, bağımsızlığını iade edecek olan Büyük kurtarıcının gelmesinden önce kurulacaktı. Yani, Beirav’a göre Sanhedrin’in yeniden kurulması, Büyük Kurtuluşu gerçekleştirme anlamına gelirdi.

Teknik açıdan Sanhedrin’in kurulabilmesi Maymonides’in tesbit etmiş olduğu kurallara göre, önce bu işi yapacak hukukçu-din adamlarını tayin etmek gerekirdi ki, bu da “Semiha” (göreve tayin etme yetki verme) sisteminin oturmasını gerektirirdi. Başka bir deyişle, Maymonides’in yönergeleri çizgisinde, Erez İsrael’de yaşayan din adamları, aralarından birine “semiha” verecekler, o da kendi seçeceği din adamlarını tayin edecek ve bu şekilde seçilenler Sanhedrin’in kuracaklardı.

Yahudiler İspanya’dan kovulup büyük din bilgini ve hukukçuların Erez İsrael’de ve özellikle Safed’de toplanmaya başlamalarını Beirav, büyük Kurtuluşun başlangıcı olarak yorumladı ve yüzyıllardan beri işlemeyen “semiha” müessesini diriltmeye yöneldi. Mısır’da yaşamakla birlikte, 1524”ten beri Safed ekolüyle ilişkide olan Beirav, 1538 yılında Yasef Karo ve Moşe Trani gibi büyük isimleri ikna etmeyi başardı ve aynı tarihte bu bilginlerden “semiha” aldı. Ne var ki, bu semihayı onaylaması istenen, Kudüs’lü bilgin Rabi Levi Ben Habib, Beriav’la başka nedenlerden anlaşmazlık halinde olduğundan tayini onaylamadı ve bunun dinsel hukaka aykırı olduğunu ilan etti. Bu gelişmeler Safed ekolüyle Kudüs ekolü arasında 3 ay süren tartışmalara yol açtı. Bu arada süren tartışmalara yol açtı. Bu arada Beirav, özel bir meseleden dolayı yerel Osmanlı yöneticilerinin takibatına uğrayınca İsraili terketmek zorunda kaldığı ve bu şekilde Sanhedrin’i kurma projesi suya düştü.

Beirav’ın İsrail’i terkederken “semiha” verdiği dört Talmud bilgininden biri olan Yasef Karo (1588-1575) bugün Ortodoks Yahudilikte temel hukuk eseri sayılan Şulhan, Aruh’un yazarıdır. Toledo’da doğdu, 1497’de Portekiz’den kovulan Yahudi grubuyla Türkiye’ye geldi ve 40 yıl kadar, İstanbul, Edirne ve Selanik’te yaşadı. Bu arada, sahte mesih Şlomo ile tanıştı ve 1536’da Safed’e göç etti. 1538 yılında Beirav Safed’i terkettiği zaman Karo, buradaki ekolün lideri oldu ve kentte birçok Talmud üstadı yetiştirdi.

Karo’nun en büyük eseri Şulhan Aruh değil, 1522’de Edirne’de yazmaya başlamış olduğu Beyt Yosef’tir. Bu eser, kitabın girişinde de belirtildiği üzere, o zamana kadar düzensiz halde bulunan Yahudi hukukunun çeşitli parçalarının düzenlenmiş, derlenip toparlanmış ve tek eser çerçevesinde anlaşılır biçimde takdim edilmiş şeklidir. Karo bu esere 20 yılını vermiş ancak Beyt Yosef’in birinci cildi 1555’te basılmıştır. Şulan Aruh ise, Beyt Yosef’te düzenlenen kuralların kısa, öz ve günlük kullanımına dönük şeklidir. Bu eser günümüzün Yahudi hukukunda rakipsiz bir belge durumundadır. Karo bu çalışmayı, bütün Yahudi dünyası tarafından kabul edilecek bir dinsel hukuk eseri yaratmak amacıyla yapmış ve hem genç hemde yaşlı bilginlere kullanılacağı umudunu beslemiştir. Gerçekten de günümüzde dindar Ortodoks Yahudiler yaşanılalarını Şulhan Aruh’ta tespit edilen kurallara göre düzenlerler.

Kuşkusuz Karo, bu eseriyle o zamana kadar mevcut olan Yahudilere özgü hukuk ve davranış sistemine (halaha) kesin şeklini vermiştir, eser mükemmelliği ile dikkati çekmiş bütün Yahudi dünyasınca kabul edilmiş ve böylece Karo, Sürgünde bulunan İsrail ulusunun yaşamına birleştirici ve bağlayıcı bir unsur daha eklemiştir.

Safed ekolünde yükselen bir başka bilgin de, gene Beirav’ın “semiha” vermiş olduğu Moşe Ben Yosef Trani”dir. Adını muhtemelen küçük bir İtalyan kentinden alan ailesi, İtalya’dan, Selanik’e göç etmiştir. (Ancak ailenin İspanyol asıllı olduğu kesindir)

Moşe Trani Selanik’te doğdu, Edirne’de büyüdü. 1535’te Kudüs’e geldi e burada Yahudi hukukunun tarımsal yasalarıyla ilgilendi, sonra bir süre Şam’da yaşadı. 54 yıl boyunca hahamlık ve dinsel mahkeme üyeliği yaptı, Yasef Karo’nun ölümünden sonra da Safed Ekolünün lideri ilan edildi.

16. yüzyılın Safed kentine bağlı olarak anılması gereken iki Kabala üstadı Şlomo Alkabes ve Yitzhak Luria’dır. Alkabes (1505-41) Şabat günleri okunması adet olan “leha Dodi” ilahisini ve çoğu kaybolmuş olan birçok Kabala eserinin yazarıdır. Yitzhak Luria (ha Ari 1534-72). Kabala çalışmalarına güçlü bir mesihi boyut kazandırmış, Sabetay Sevi hareketinin boyut kazandırmış, Sabetay Sevi hareketinin ideolojik temelerini atmıştır. Luira’nın talebesi Haim Vital en büyük Kabala bilginleri arasına girmiş ve hocasının yazılı ve sözlü doktrinin toplayıp düzenlemiştir.

devam edecek...