Kitapların ardından... / Kadın Doğmak, Kadın Olmak

Toplum
21 Mayıs 2008 Çarşamba

Eddi ANTER

Çoğu zaman bir arkadaş ya da bir dost sizden bir şey yapmanızı ister. Siz de onu kayıtsız, şartsız ve karşılıksız olarak yapmaya çalışırsınız. Kimi zaman önyargıyla yaklaşır kimisindeyse tamamen tarafsız olduğunuzu sanırsınız. Bu dostum benden bir şey istemedi ve ben yine de önyargıyla “Kadın Doğmak Kadın Olmak” kitabını elime aldım. Esin Acıman’ın yazmış olduğu Remzi Kitapevinden çıkan ilk eserinde bir erkeğe yer var mıydı acaba? Soruma cevabı hemen buluverdim

Birisinin çocuğuyken, anne olmaya, arkadaşının anneanne oluşundan 85lik genç bir nineye uzanan yolculukta kadının yaşadıkları, bir kadın hayatını anlatıyor Acıman. Sadece bir kadının değil kadınların tümünün hayatlarına değiniyor. Görüşmüş olduğu onlarca kadından sonra kurguladığı öykülere muhtemelen kendi hayatı ve tecrübelerini de eklemeyi ihmal etmiyor.

Kadının iç dünyasını ve dış görünüşünü evirip çevirip içi dışına çıkıncaya kadar irdeliyor. Kadın güneş mi, ay ışığı mı, fener mi yoksa mumun ince bir yansıması mı? Herkes için kadının aydınlattığı yer farklıdır mutlaka ve de ne kadar yeri aydınlattığı da. Bakan ve görenle ilgili olmalı. Bir kadını diğerine kıyaslamak yerine her birinden örnekler sunuyor. Ben şahsen “mutfakta aşçı, yatakta yosma, sokakta hanımefendi” olan kadın hayranlarındanım. Kimse alınmasın üzerine de almasın lütfen.

Planlı beraberlikler, hesaplı ilişkiler, ucu açık hayaller ve karşılaşılan gerçeklerle dolu bir kitap. Hayallerin hafifliği yanında gerçeklerin yükü, belki de ağırlığı var “Kadın Doğmak Kadın Olmak’ta”.

“Aşk korkaklara göre değil” diyor Esin Acıman. “Sevmekse anı biriktirmekle başlar” diye ekliyor. Terk edilen bir erkeğin yaralı bir aslan olduğuna da yer veriyor. Gücünü kaybetmiş olsa da yine de aslandır diyor. Heybetli fakat güdümü olmayan bir aslan.

Kitapta cinsellik de var tabii. Bence seks erkekler için hedef, kadınlar için sonuçtur. Acıman da “Yalnızlıkla başa çıkamayan kadın için erkek bir hedef haline dönüşüyor” diyor. “Ortalık koca arayan kadın kaynıyor. Sen hiç karı arayan erkek tanıdın mı?” diye de soruyor. “Kadınlar avcı değil avdır” diye unutanlara hatırlatıyor. Katılmamak elde mi?

Aşk ve cinselliğin olduğu sayfalarda kıskançlığa da yer var. Doğululara göre sevgiyle kıyaslanıyor kıskançlık. Batı dünyasında ise güvensizlik ve yetersizlik duygusuyla bağdaşıyor. Bu konuda doğulu mu batılı mısınız siz karar verin.

Aldatan erkek olunca kadının bilmesi mi daha iyi bilmemesi mi? Ben hâlâ karar veremedim. Bir evliliği yürütmek için illa bir çaba gerekiyor mu? O zaman zorlama olmuyor mu? Zorla bir şeyi yaşatmaya çalışmak olmuyor mu? Onu da bilemiyorum. Bilmemek işime geliyor da ondan.

Doğru bildiğim yazmak bir tutkudur, aşktır, bazen erkek bazen de kadındır. Esin Acıman’a yazar dünyasına hoş geldin diyorum. Kadın doğmayan ve olmayanlar için yine de kitabı okuyun ve onların dünyasını tanıyın derim. Kadınlar mutlaka kendilerinden, erkekler de kendi kadınlarından bir şey bulacaktır.

Bölüm başlarında Attila İlhan’dan Can Yücel’e, Nazım Hikmet’ten kendi şiirlerine de yer vermiş Esin Acıman.

“Ateş mi güçlü?

Su mu?

Korku mu güçlü?

Ben mi?” diye sorduğunda, kitabının sonuna gelirken, “Sen güçlüsün, sen!” dememek için kendimi zor tuttum.

“Hayatını kimse senden almamalı, çünkü hayatın sadece senin” demeyi de unutmuyor. Sırada “Erkek Doğmak Adam Olmak” adlı bir kitabı varsa şimdiden bir adet sipariş verilmiş bilsin.