NATO bölünüyor mu?

Bükreş ve ardından Soçi’de yapılan iki zirve, ABD ile Rusya arasında gerginlik yaratırken, NATO’nun kendi içinde ne kadar bölünmüş olduğunu gözler önüne serdi. Oybirliği ile hareket eden NATO, bölgedeki güç dengesini bozmama adına Ukranya ve Gürcistan’ın MAP yolunu tıkadı

Yasmin KASUTO Diğer
16 Nisan 2008 Çarşamba

Nisan başında Romanya’nın başkenti Bükreş’te gerçekleşen Nato Zirvesi ve hemen ardından, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı George W. Bush’u biraraya getiren Soçi Zirvesi pek çok önemli konuyu masaya yatırırken, NATO’nun değişen çehresine de ışık tuttu. Soğuk Savaş döneminde doğan NATO, Balkanlarda 1990’larda başlayan etnik soykırım ve 11 Eylül 2001 terör saldırılarının ardından değişim sürecine girdi. 1995 yılında sadece 16 ülkenin ittifakından oluşan NATO, 1997 Madrid Zirvesi’nin ardından Çek Cumhuriyeti, Maceristan ve Polonya’yı, 2002 Prag Zirvesi’nde ise Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya ve Slovenya’yı bünyesine katarak, dar çemberini genişletti. Bu genişlemede hiç şüphesiz Soğuk Savaş sonrası dünyada artan tehditler büyük rol oynadı. Terör, kitle imha silahlarının çoğalması, aşırı gruplar ve çöken devletler, NATO davetiyelerini arttırdı.

Bugün NATO, insani yardımdan, barış güçlerinin konuşlandırılması ve Afganistan’daki gibi askeri operasyonlara kadar çok kapsamlı faaliyetlerini sürdürüyor. Bükreş Zirvesi, Arnavutluk ve Hırvatistan’a kucak açarken, Yunanistan’la isim anlaşmazlığına giren Makedonya’ya kapıyı aralayamadı. MAP’e (Katılım Eylem Planı) kabul edilmesi planlanan Ukranya ve Gürcistan ise aralık ayında dışişleri bakanları zirvesine kadar bekletilecek. En baştan beri bu iki ülkenin üyelik sürecini başlatmaktan yana olan ABD Hükümeti, Rusya’dan gelen baskı ve ittifak içindeki bölünme sonucunda geri adım atmak zorunda kaldı. Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya 2012 yılına kadar yerleştirmeyi planladığı füze kalkanı projesi için NATO desteğine ihtiyaç duyan ABD, Rusya ile olan ilişkisini dengede tutmaya çalışıyor. İnce bir ip üzerinde cambazlık yapmaya çalışan ABD, bir tarafta radar ve erken uyarı sistemi için destek ararken, diğer taraftan da Ukranya ve Gürcistan’ın üyeliğine karşı çıkan Rusya’ya taviz vermek zorunda kalıyor. Batı ve güney komşusunun NATO üyesi olmasından rahatsızlık duyan Rusya, bölgede dengelerin değişmesinden korkuyor. Rusya NATO üyesi olmamasına rağmen, Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya ve bazı diğer müttefik üyelerini tedirgin ederek, bir yerde sahip olmadığı veto hakkını kullanmış oldu.

Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990’ların başında NATO, Moskova’ya bir söz vermişti. Sovyet askerlerinin Doğu Avrupa’dan çekilmesi karşılığında ittifak, Batı Almanya’nın ilerisine doğru genişlemeyecekti. Ancak değişen koşullar sebebi ile NATO sözünü tutmayarak batıdan ve güneyden genişlemeye devam etti. Geçtiğimiz ocak ayında üç üst düzey Ukranyalı yetkili ile birlikte Devlet Başkanı Viktor Yushchenko ve Başbakan Yulia Tymoshenko, NATO’ya bir mektup göndererek, Ukranya’nın Bükreş Zirvesi’nde MAP’e dahil edilmesini talep etti. ABD, Kanada ve dokuz Doğu Avrupa ülkesi Ukranya’nın üyelik talebini olumlu karşıladı. Ukranya, 2004’teki Turuncu Devrim’in ardından Kosova, Afganistan ve Irak da dahil olmak üzere neredeyse tüm NATO görevlerine asker gönderdi. Ukranya, NATO üyesi olmayan ancak tüm ittifak görevlerine tam destek veren tek ülke konumunda.

NATO standartlarına uygun Ukrayna

NATO tarafından 1999 yılında yürürlüğe giren MAP, muhtemel üye ülkelerin NATO standardına ulaşması için politik, ekonomik ve askeri reformları tamamlamasını talep eder. Demokratik değerler ve market ekonomisi MAP’in ön koşulları arasında. Politik kriterler göz önüne alındığında, Ukranya’da tam üç kez özgür ve adil seçimler yapıldığı görülüyor. Son sekiz senede ülke ekonomisindeki büyümeye bakıldığında ekonomik reformlar da NATO standartlarıyla örtüşüyor. Sovyet dönemi sonrasında, askeri alanda da kendini yenileyen Ukranya, bugün kendini tehdit eden güvenlik sorunlarıyla baş edebilecek durumda. Ukranya’nın, NATO yolundaki en büyük engeli, yeterli halk desteğine sahip olmaması. Yapılan anketler, ülke nüfusunun %25 ile %33’ünün NATO üyeliğini desteklediği, %50’sinin ise karşı geldiğini gösteriyor. Slovakya ve Slovenya da MAP’e katıldıklarında, NATO üyeliğine halk desteği zayıftı. Her iki ülke MAP dönemini, desteği arttırmak için kullandı.

Rusya, Ukranya’nın üyeliği ile bölgedeki dengelerin bozulmasından korkuyor. Komşusunu nükleer silahlarla saldırmakla tehdit eden Moskova ayrıca, Ukranya’nın NATO’ya girmesi durumunda Kiev’e tahsis edilen doğalgazı keseceğini de belirtti. Ukranya, kullandığı doğalgazın %75’ini Rusya ve Orta Asya’dan temin ediyor. Asya’dan temin edilen doğalgaz yine Rusya boru hattından Ukranya’ya erişiyor. Enerji, Rus Hükümeti için sadece stratejik bir silah değil, aynı zamanda bölgedeki liderliğini korumak için kullandığı politik bir güç. Rusya, sahip olduğu enerji kaynakları sayesinde, Ukranya’daki politik kuvvetleri bölmeyi hedefliyor.

XIX. yüzyıldan kalma “büyük güç” anlayışına sahip olan Rusya, etrafını kuvvetli komşulardan ziyade zayıf olanlarla çevirmek istiyor. Bu sebebten ötürü ittifaka katılan Ukranya’da, NATO üslerinin yer almasından endişe ediyor. Ancak Ukranya Devlet Başkanı Yushchenko, NATO’ya katıldıkları takdirde, ne NATO üslerinin ne de NATO nükleer silahlarının bölgede konuşlanmayacağını açıkladı. Putin’e yakın bazı kaynaklar, Ukranya ve Gürcistan’ın MAP’e alınmaması durumunda, Rusya’nın havasahasını Afganistan’a giden NATO uçakları için açık tutacağını belirtti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, çıkarlar çakışmadığı sürece NATO ile işbirliği içinde olabileceğini açıkladı. Ukranya, doğu bölgelerin Rus etkisinde kaldığı, batı kesimin ise Avrupa cephesine yakın olduğu bir ülke. Kendi içinde zaten bölünmüş olan Ukranya, Rusya tehditi de baş gösterince MAP’in kapısından içeri girmeyi başaramadı.

Halk desteğini arkasına alan Gürcistan

Ukranya ile birlikte NATO kapısını çalan Gürcistan da beklediği misafirperverliği bulamadı. Yoldaşının tersine, Gürcistan’da halk NATO’ya üyeliği destekliyor. Geçen ocak ayında ülkede yapılan referandum, ülke halkının %77’inin NATO üyeliğine destek verdiğini gösterdi. Gürcistan birliğe verdiği desteği, Irak’a yolladığı 2000 askeri ile kanıtlasa da, yaşadığı bazı iç politik sorunlar, ona da MAP kapısını kapattı. NATO’nun Gürcistan’ın üyeliğine yeşil ışık yakması durumunda, ülkenin ayrılıkçı bölgeleri Abhazya ve Güney Osetya’nın ülkeden koparak, bağımsızlığını ilan etme olasılığı başta ABD olmak üzere tüm NATO üyelerini tedirgin ediyor. Ocak ayında yapılan referandumda, Gürcistan Devlet Başkanı Mikhail Saakashvili, bu iki bölgeyi dışlayarak, halk oylamasına dahil etmedi. Tarihi bir hata olarak kabul edilen bu karar, Saakashvili’nin Abhazya ve Güney Osetya’yı, Gürcistan’ın dışında tuttuğunu gösterdi. Fiili olarak bağımsız, hukuki olarak Gürcistan’a bağlı bu iki bölge, ülkenin NATO üyeliğine sıcak bakmıyor. Nüfusun çoğunun Rus pasaportuna sahip olduğu ayrılıkçı bölgeler, Moskova’dan destek alıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a göre, Gürcistan NATO üyelik kartını, bu iki bölgeyi tekrar kontrolü altına almak için kullanıyor. Gürcistan’ın NATO yörüngesine kaymasından korkan Rusya, böyle bir olasılıkta iki bölgenin tamamen Gürcistan’dan kopmasını destekliyor. Sırbistan’nın müttefiği Rusya, Kosova’nın bağımsızlığını desteklemeyerek, bu kopmanın bölgedeki diğer ayrılıkçı grupları tetikleyeceğini açıklamıştı. Gürcistan’nın müttefiği Washington ise, Kosova’nın bağımsızlığı için verdiği desteği, bu iki ayrılıkçı bölge için vermeyeceğini açıkladı.

NATO’nun 5. Maddesi, ittifak üyelerinden birine yönelik yapılan saldırıyı, tüm üyelere yapılmış sayar. Bu durumda, Avrupalı müttefiklerin Gürcistan’a MAP yolunu tıkamasına şaşmamak lazım. Gürcistan’ın NATO’ya girmesi, Abhazha ve Güney Osetya’da, Rus ile Gürcü askerler arasında çatışmaların çıkmasını kaçınılmaz kılar. NATO’nun böyle bir durumda 5. Maddeyi uygulması, Rusya’yı karşısına alması anlamına gelir. Bu olasılık da bölgedeki dengeleri sarsar.

Letonya Devlet Başkanı Valdis Zatlers, Ukranya ve Gürcistan’ı MAP’e almamanın sadece iç sorunları ertelediğini, eylem planı olmadan, gerekli değişikliklerin de yapılamayacağını belirtti. Zatlers, NATO’nun bu iki ülkeyi bekletmekle, kaçınılmazı geciktirdiğini de sözlerine ekledi. Sonuçta Arnavutluk için MAP süreci tam dokuz sene sürdü. Ukranya ve Gürcistan için de MAP yolu açılabilirdi ancak perde arkasında dönen uluslar arası çıkar oyunları bu sürece engel oldu. Putin, NATO’nun Kosova’nın bağımsızlığını desteklemesi ve ardından ABD’nin füze kalkanı projesi ile karşısına çıkmasından dolayı zaten yeteri kadar rahatsız olmuştu. Onu rahatlatmanın tek yolu Rusya sınırını NATO müttefiklerinden uzak tutmak olacaktı.