Şam’da gerçekleşen Arap Birliği Zirvesi pazar günü sona erdi. Üye ülkeler, İsrail ile ilişkilerinin bu ülkenin tutumuna bağlı olacağını belirttiler. Zirvede İsrail-Filistin meselesinin yanı sıra Irak ve Lübnan da tartışıldı
Suriye’nin başkenti Şam’da gerçekleşen ve iki gün süren Arap Birliği Zirvesi geçtiğimiz pazar günü kapanış bildirgesiyle sona erdi. Zirvenin kapanışında yayımlanan Şam Deklarasyonu’nda Arap ülkelerinin İsrail ile barış stratejilerini gözden geçirecekleri belirtildi. Deklarasyonun üslubunun, 3 hafta önce yapılan Arap Birliği dışişleri bakanları tarafından onaylanan kararla benzerlik taşıdığına dikkat çekildi. 2002 yılında gerçekleşen Arap Birliği Zirvesi’nde İsrail ile “normal ilişkiler” sürdürme kararı alan devletler, Şam Deklarasyonu’nda ise Arap-İsrail barışının “İsrail’in tutumuna bağlı” olacağının altını çizdiler.
Zirve sırasında söz alan Filistin Özerk Yönetimi (FÖY) Lideri Mahmud Abbas, İsrail’in tutumundan şikâyet ederek, İsrail’in Gazze’ye yönelik kısıtlamalarının ve saldırılarının barış ortamının oluşmasını engellediğini belirtti. Abbas, İsrail’in uyguladığı politikalarla Batı Şeria ve Gazze’yi birbirinden ayırmaya çalıştığını ve bunun sonucu olarak Filistinlilerin bölünmüşlüğünü vurgulayarak barışın hiçbir zaman elde edilemeyeceğini düşündüğünü iddia etti.
Abbas, ayrıca Yemen’in Hamas ile El Fetih arasındaki görüşmeler için yaptığı arabuluculuk teklifine çok olumlu baktıklarını, bu görüşmelerden çıkacak her sonucu ve kararı uygulayacaklarını belirtti. Abbas, FÖY’ün Hamas kontrolünde olan Gazze’yi hiçbir zaman gözden çıkarmadığını, bütçelerinin %56’sını Gazze için harcadıklarını belirterek, 2007 yılında Batı Şeria’da 73 bin kişiye maaş öderken Gazze’de 77 bin kişiye maaş ödediklerini açıkladı.
Diğer taraftan, söz alan Hamas Sözcüsü Abbas’ın bu sözlerinin gerçeği yansıtmadığını dile getirdi. Hamas adına konuşan Taher a-Nunu, FÖY’ün Hamas kontrolü altında çalışmayı kabul ettiği için binlerce kamu görevlisinin maaşını ödemediğini iddia etti. Hamas yetkilisi Salah Bardewel de Abbas’ı, İsrail ve A.B.D. baskısı altında kalmakla suçladı. Bardewel, “Abbas, A.B.D. ve İsrail’in onayı olmadan karar alabilme yeteneğini kaybetti” dedi.
Zirvede Irak’taki durum da tartışıldı. Şam Deklarasyonu’nda Irak’taki kargaşaya son verilmesi ve sivillerin korunması istendi. Deklarasyonda ayrıca, bu ülkedeki yabancı varlığına son verilmesinin hızlandırılması çağrısında bulunuldu.
Şii Devlet Başkan Yardımcısı Adil Abdül-Mehdi, Irak'ın topraklarında yaşanan terörizm kınanmadığı için bildiriyle ilgili çekinceleri bulunduğunu açıkladı. Zirve sonunda Irak yayımlanan bildiriyi onaylamayı reddetti. Diğer üye ülkeler ise bildiriyi onayladılar.
Zirvenin tartışılan diğer bir konusu da Lübnan oldu. Ancak Zirve boyunca, geçtiğimiz kasım ayıdan beri devlet başkanı bulunmayan Lübnan konusunda kayda değer bir gelişme kaydedilemedi. Kapanış bildirgesinde, Arap liderler Lübnan’da devlet başkanı adayı olarak Genelkurmay Başkanı Mişel Süleyman'a destek verdiklerini bir kez daha belirttiler.
Deklarasyonda ayrıca Lübnan'a yardım edilmesi, bu ülkenin güvenliğini, birliğini, istikrarını ve refahını korumak amacıyla siyasi krizin çözümlenmesi için Arap Birliği Genel Sekreteri’nin Lübnan'daki partileri uzlaşmaya ikna etmeye yönelik çabalarının desteklenmesi konusundaki Arap girişiminin arkasında olunduğu belirtildi. Lübnan Hükümeti ve muhalefeti Süleyman'ın adaylığını kabul etmiş, ancak muhalefetin yeni kabinede veto yetkisinin olup olmaması gerektiği konusunda anlaşamamışlardı.