İsrail Devleti’ni tanımayan bir ülkede yaşayan Kübalı Yahudilerin hikayesi

1991 yılında Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Küba ABD’nin kendisine ekonomik ambargo koymasıyla büyük bir zarara uğradı. Günümüzde ise Komünist Parti üyelerinin dini cemiyetlerde aktif rol almasına izin verilirken, Yahudilik Küba’da yeniden canlanıyor

Sezin ESKİNAZİ Diğer
27 Mart 2008 Perşembe

Küba Yahudilerinin büyük bir çoğunluğu XVI. ve XVII. yüzyıllarda Brezilya’dan göç ettiler. O dönemlerde Portekizlilerin baskısından kaçan ve Küba’ya yerleşen Yahudiler, XVIII. yüzyıldan itibaren Amsterdam ve Hamburg ile ticarete başladılar. Halk tarafından sürekli antisemit tavırlara maruz kalan Yahudilerin bir kısmı Küba halkına ayak uydurarak dini geleneklerinden uzaklaştılar.

1800’lü yılların sonunda Hollanda Antilleri’nde yaşayan Yahudiler de Küba’ya yerleşmeye başladı. O dönemde Yahudilerin birçoğu 1898 yılında Küba’yı İspanyol sömürgesinden kurtaran Jose Marti’yi destekliyordu. Daha sonra yapılan İspanyol - Amerikan Savaşı’nın ardından kıdemli Amerikan Yahudileri Küba’ya yerleşerek, 1904 yılında Havana’da bir cemaat oluşturdu.

Küba Yahudileri her açıdan Küba toplumu ve ekonomisiyle iç içeydi. Şeker kamışını Madeira’dan Brezilya ve Antiler’e getirmişlerdi. Ayrıca bitkilerin tütün üretirken güneş ve rüzgardan zarar görmemesi için üretilen ve günümüzde halen kullanılan koruyucu kaplamayı ilk kez kullanan Kübalı Yahudilerdi.

İspanyol – Amerikan Savaşı sonrasında Yahudiler Küba’ya kalıcı olarak yerleşmeye başladılar. Romanya ve Doğu Avrupa’da doğmuş Amerikalı Aşkenaz Yahudiler, ABD şirketleri adına çalışmaya Küba’ya geldiler. 1906 yılında 11 Amerikalı Yahudi, Küba’nın ilk sinagogu olan United Hebrew Congregation’i kurdu. Duaların İngilizce okunduğu bu reformist sinagogla beraber Küba Yahudi Cemaati’nin ilk resmi adımı atılmış oldu.

1910 senesinden 1920’ye kadar başta Türkiye’de yaşayan Sefarad Yahudiler olmak üzere Küba’ya çok sayıda  ülkeden göç yapıldı. O dönemde kısıtlı sayıda göçmen alabilen Küba, Doğu Avrupa’dan gelen Yahudiler için Amerika’ya giden yolda bir duraktı. Birçoğu ülkede antisemitizmin az olmasından ve havaların sıcak olmasından dolayı Küba’da kalmayı tercih etti. Avrupa’dan gelenlerin büyük bir kısmı Küba’nın tekstil alanında ilerlemesini sağladı.

Yahudiler, Polonyalı olmasalar da Kübalılar tarafından “Polacos” olarak adlandırılıyordu. Bunun yanı sıra İngiliz aksanı olmayan Alman, Fransız, Macar ve Türkler de Yahudi olsun ya da olmasın bu isimle çağrılıyordu.

1930’larda Küba’da Merkez Yahudi Komitesi (Central Jewish Committee) kuruldu. Yahudiler Holokost sırasında Küba’da da kendilerine sığınacak yer aradılar. 1944 senesinde Antwerp’de yaşayan Yahudiler Küba’da sığınak bularak, buraya yerleştiler ve elmas işçiliğine başladılar. 1952 yılında Küba’da yalnızca 12 bin Yahudi yaşıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın başında ise Polonyalı Aşkenaz Yahudiler Santiago’ya geldi. Küba İhtilalinden önce şehirdeki Yahudi cemaatinin nüfusu yoğundu. Ülkede yaşayan Yahudilerin nüfusu 12 bin’den 15 bin’e  yükselmişti. Cemaatin yaklaşık yüzde 75’i Havana’da yaşıyordu. Şehirde beş sinagog, bir kaşer lokanta, bir Yahudi lisesi ve beş Yahudi ilkokulu bulunuyordu. Bu durum 1959 yılında gerçekleşen ihtilal ile değişmeye başladı.

İhtilal

İhtilal ile birlikte Küba’nın Yahudi popülasyonu azalmaya başladı. Direkt Yahudilerin hedef alınmadığı devrim sırasında cemaat halkının yüzde 90’ı Florida, Mexico, Venezüella’ya göç etti.  Bazıları Kanada hükümetinin yardımıyla İsrail’e taşındı. Birçoğu ise Havana’da kalmayı tercih etti. Bunun sebebi fakir ya da yaşlı olmalarıydı.

İhtilalin ardından meydana gelen kültürel değişimle antisemitizm düşünceler yaygınlaşmaya başladı. Antisemitizmin artması ile birlikte Yahudiler ve Hıristiyanlara büyük kısıtlamalar getirildi. Bu cemaate mensup vatandaşlar iş sahibi olamıyor ya da üniversiteye gidemiyorlardı. Fakat kendi dinlerini uygulamaları, kaşer et satın almaları serbestti.

Diğer bir yandan ise Filistinli teröristlerin yetiştirilmesi için Küba destek oluyor, kamplar için yer ayarlıyordu. Yetiştirilenler arasında Yaser Arafat’ın ile El Fetih örgütü içinde mücadele eden Abu Nidal ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Kurucusu George Habaş da bulunuyordu. O dönemde antisiyonizm ve İsrail karşıtı yayınlar da basılıyordu. Anne Frank, Isaac Bashevis Singer ve Elie Wiesel kitaplarının satışı ise yasaktı.

Bunun yanı sıra, İsrail BM’deki en büyük düşmanı olarak Küba’yı görüyordu. İsrail’e karşı ambargo koymaya yönelik yapılan oylamalarda, İsrail aleyhine oy kullanan Küba aynı zamanda ‘Siyonizmin rasizm ile eşdeğer’ olduğunu savunan ülkeler arasındaydı.

Küba diğer Üçüncü Dünya Ülkeleri ile birlikte 1973 yılından itibaren İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmaya başladı. 1970’lerde Santiago’daki sinagog ve Havana’daki Yahudi okulu kapatılsa da, ülkedeki Yahudi hayatı hiçbir zaman yok olmadı. 1980’lerde bazı Yahudi aileler geleneklerini evlerinde yerine getirmeye devam ettiler.

Azalan ve asimile olan Yahudi gençlerini bir araya getirmek için ise 1980’de Tikkun Olam İbranice Okulu kuruldu. Okul, Küba’nın sayılı Yahudi eğitimcilerinden biri olan Dr. Moises Asis sayesinde günden güne büyüdü.

Küba’da bugün

Küba’daki İsrail karşıtı düşüncelere rağmen, antisemitizm içerikli yalnızca bir saldırı düzenlendi. Körfez Savaşı sırasında yapılan saldırıda Arap öğrenciler Havana’da bulunan Adas İsrail Sinagogu’na taş fırlattı. Olayda yaralanan olmadı.

Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte 1991 yılında Küba’daki Komünist Parti üyelerinin dini derneklere katılmasına ve ibadetlerini yerine getirmesine izin veren bir yasa yayınlandı. Zor durumda kalan Küba Yahudileri 1992 senesinde ise Amerikan Yahudi Birleşik Dağıtım Komitesi’nden (American Jewish Joint Distribution Committee, JDC) destek almaya başladılar. Havana, Santiago ve Camaguey’deki Yahudi cemaatlerini canlandırmak amacıyla bölgeye hahamlar ve dini eğitimi sağlamak amacıyla öğretmenler gönderdi. Ayrıca Yahudi Cemaati’ne bağlı olarak bir bilgisayar eğitim merkezi kuruldu. JDC, Yahudi aileler için yiyecek ve özel sevkıyatların yanı sıra, sağlık servisleri ve ilaç da sağladı. B’nai Brith ve birçok uluslar arası kuruluş da Küba’daki Yahudi Cemaati’ni ayakta tutabilmek için destek oldu. İhtilal zamanında Havana’da ortodoks, konservatist ve sefarad olmak üzere üç sinagog kullanılmaya devam etti. Kaynaklara göre bugünlerde Havana’da yalnızca 600-800 arası Yahudi yaşıyor. Yaklaşık 700 Yahudi’nin son 10 yılda İsrail’e göç ettiği biliniyor. Havana’daki Yahudi okulunda yaşları 4 ile 60 arasında değişen yaklaşık 150 öğrenci okuyor. Yer darlığından dolayı dersler barınakta işleniyor. Birleşik Dağıtım Komitesi’ne göre Küba’daki Yahudi nüfusun nerdeyse yüzde 60’ı sonradan Yahudi olanlardan oluşuyor. İsrail Hahambaşısı Yisrael Meir Lau 1994 yılında Küba’yı ziyaret ettiğinde, din değiştirmenin geçerliliği olduğunu belirtmişti.

Günümüzde Küba’da herhangi bir haham bulunmuyor; fakat Santiagolu Rabbi Shmuel Szteinhendler hahambaşı olarak görev yapıyor. Szteinhendler yılda birkaç kez Küba’yı ziyaret ediyor. Küba’daki Bet Şalom Sinagogu cuma akşamları ve cumartesi sabahları olmak üzere haftada iki kez hizmet veriyor.

Havana’daki Raquel Hotel Yahudi ziyaretçilerin sıkça uğradığı mekanlardan birisi olarak biliniyor. Otelin duvarlarında Kübalı Yahudi artist Jose Luis Farinas’ın resimleri bulunuyor. Telefonun bekleme müziğinde ise Schindler's List’in film müziği çalıyor. Otelde ayrıca kaşer yemekler yeniyor.

2006 senesinin Aralık ayında Küba Yahudi cemaati 100. Yıldönümünü kutladı. Bir ay boyunca devam eden kutlamalarda, müzik, dans, partiler ve konuşmalar düzenlendi.

İsrail-Küba ilişkileri

Küba’nın geçmişteki Lideri Fidel Castro Yahudilere karşı iyimser bir tutum sergiliyordu. Antisemit davranışlara maruz kalmalarından dolayı onlara bir sempati duyan Castro, İsrail’in var olma hakkını savunuyordu. 1967 senesinde yapılan Altı Gün Savaşları sonrasında ise Castro’nun düşünceleri değişti. Castro; 1973’deki Yom Kippur Savaşı öncesindeİsrail ile olan ilişkilerini kesti. Ayrıca askerlerini İsrail’e karşı savaşmaları için Suriye’ye gönderdi.

1974 senesinde Küba Hükümeti’nin başında olan Fidel Castro, Filistin Özerk Yönetimi Lideri Yaser Arafat’ı Küba’ya davet etti. Amacı Filistinli askerleri eğitmekti. 2 Ekim 1972’de Castro BM’de yaptığı konuşmada İsrail’in Filistinlilere soykırım yaptığını iddia etti.

1980’lerin ardından İsrail ile Küba arasındaki ilişkiler düzelmeye başladı. 1988 yılında Kübalı resmi bir yetkili İsrail’i ziyaret etti. 1994’de İsrail’in Aşkenaz Hahambaşısı Yisrael Meir Lau da Küba’ya giderek Castro tarafından samimi bir şekilde ağırlandı.

Her şeye rağmen Filistinlilerle sıkı ilişkilere sahip olan Küba, Kuzey Kore hariç, İslam devleti olmayıp İsrail Devleti’ni tanımayan tek ülke.