Onlar, orada “hiç kelebek göremediler”

Holokost
8 Şubat 2008 Cuma

Sibel FRANKO

Onlar, orada “hiç kelebek göremediler.” Nasıl görebilirlerdi ki, sadece 7.000 kişinin barınabileceği yerde, 60.000 kişi yaşamını sürdürmeye çalışıyor, pislik, hastalık ve açlıkla savaşarak ölüme meydan okuyorlardı. Bu ortamda değil kelebeklerin, insanların bile yaşamlarını sürdürmeleri olanaksızdı. Onlar, sanki yaşamla aralarındaki pamuk ipliği inceliğindeki bağı, yarattıkları sanat eserleri ile koruyorlardı.

Terezin, 1941 yılında önce yakın çevresindeki, daha sonra nerede ise tüm Avrupa’dan gelen Yahudiler'in yerleştirildiği bir gettodur. İlk yerleşenler savaşın sonuna kadar rahat bir yaşam süreceklerine inanarak çocuk ve gençlerin eğitimine çok önem verirler. Bir taraftan hastalık, pislik ve açlıkla savaşırken diğer taraftan, resimler, şiirler, çeşitli müzik eserleri üreterek, yaşamla aralarındaki bağı güçlendirip, eğitimi aksatmazlar. Bu zor koşullara direnç gösterip yaşam mücadelesini kazanacaklarına inanırlar; ancak henüz “Gaz odalarından” haberleri yoktur. Bu hayal dünyasındaki yaşantıları doğuya nakillerin başlaması ile 1942’de kâbusa dönüşür.

Terezin Gettosu’ndan 1941- 1945 yılları arasında yaklaşık 160.000 kişi geçer. Bunlardan 33.000’i gettoda açlık ve hastalıktan hayatını kaybeder. 88.000’i ölüm kamplarına gönderilir. Aralarından sadece 3.500’in kurtulabilir. Getto’da yaşamlarını sürdürenlerin göz bebeği olan çocuklardan ise, 8.000’i doğudaki bu kamplara gönderilir; ancak 400’ü yaşam mücadelesinde galip gelmeyi başarır.

O günlerden kurtulup İsrail’e yerleşenler, özgürlüklerinin ilk yıllarında, yeni vatanları ile kaynaşma, meslek, ev, yaşam sahibi olma çabası içinde, karanlık günlerde yaşadıklarını unutmak istercesine sessiz kalırlar. Anlatacak çok şeyleri vardır, ancak bunlara kimler inanır ki? Savaşı görmemiş, Nazi zulmüne tanık olmamışlar için, onlar ölüme “kurbanlık koyun gibi” gitmişler, kaderlerine karşı direnmemişlerdir. Eichmann duruşması bu anlamda bir dönüm noktasıdır. Tüm dünya gibi, İsrail halkı da korkunç ötesi gerçekle karşılaşır… Altı milyon insanın, Avrupa’nın dört bir yanında, yalnız Yahudi kimliklerinden dolayı ölümü buldukları gerçeğini idrak etmek kolay değildir. ?oa gerçeği tüm yalınlığı ile ortaya çıkmaktadır.

1960’lı yıllarda, Terezin Gettosu’ndaki çocukların yaptıkları resimleri, yazdıkları şiirleri içeren “Buralarda Hiç Kelebek Görmedim” isimli kitabın yayınlanması ile daha önce sadece ayrıcalıklı kişilerin yollandığı varsayılan Terezin Gettosu hakkındaki gerçekler de tüm dünya tarafından öğrenilmiş olur.

Kurtuluşlarının 10. yılında Givat Hayim- Ihud Kibutzu’nu yeni yuvaları olarak kabûl eden 150 kadar Terezin gettosu kurtulanı, acı dolu o günleri, kaybettikleri ailelerini, yaşıtlarını ve hayatını kaybetmiş olanların anısını yaşatmak amacı ile gettoda bulunan eserleri biraraya getirmeye karar verirler. Toplanarak fikirlerini olgunlaştırırlar.

Savaşın sona ermesinden yaklaşık 25 yıl sonra, ekonomik olarak refah içinde oldukları ve artık geçmişleri ile yüzleşebileceklerine inadıkları dönemde Terezin Gettosu’ndan sağ olarak kurtulabilenler ve bazı gençlik hareketlerinin üyeleri biraraya gelerek, bir eğitim-kültür derneği kurarlar. Çekoslovakya Komünist Partisi'nin Yahudiler'in sadece “Yahudi” oldukları için öldürüldüklerini inkâr etmesi, Terezin şehir merkezindeki anıtta “Yahudi” kelimesinin dahi geçmiyor olması Givat Hayim-Ihud Kibutzu’nda “Beit Theresienstadt” anıtının kurulmasını hızlandırır. Sessiz bir anıt yerine tasarlanan, yaşayan, aktif  yapının kapıları 1975 yılında açılır.

Beit Theresienstadt’da sanat, edebiyat, müzik, çocuk resimleri, çocuk ve gençlik dergileri gibi ana başlıklar altında, gettoda bulunan belgelerin kopyaları bulunmaktadır. Video teypler, Terezin Gettosu’ndaki sanat eserleri ile ilgili kataloglar, müzik notalarının kopyaları gibi belgeler bizlere getto hakkında değerli bilgi veren kaynaklardır. Özellikle yeni nesillerin Holokost konusunda eğitilmesi ile ilgili çeşitli aktivitelere imkân tanınır. Günlük çalışma atölyeleri, Terezin Gettosu’nda yaşamış olanların hikâyelerinden oluşan belgeler, yıllık toplantılar, yılda iki kez yayınlanan dergi bunlardan sadece bazılarıdır.  

Beit Theresienstadt’ ın kurucuları amaçlarını şu şekilde dile getirmişlerdir: “Terezin Gettosu’ndan geçmiş ve Holokost’tan geri dönememiş olanların akraba ve yakınları olan biz, Terezin Gettosu kurtulanları, yaşamlarını yitirmiş olanların anısına ,bu kütüphane ve arşive hayat verdik. Onları anmak için bir heykel veya anıt yerine, amacı kötülükleri geleceğe taşımak olmayan, yaşanan acıları dile getirecek bir yapı meydana getirdik.

Yaşamın akıp devam ettiği, gençlerin okuyup bir şeyler öğrenebileceği, insanların oturup duvarları arasında konuşacakları bir bina oluşturmaya çalıştık. Amacımız, gettoda yaşamış olan insanların belgelerine elimizden geldiğince ulaşarak ziyaret edenlerin, daimi ölüm tehditleri karşısında bile kültürel miraslarından ödün vermeyenleri anlamalarını, gettodan geçmiş olanların kayıtlarına ulaşarak oradaki yaşam tarzını hissetmelerini ve o günleri yaşamış olanların anısına saygı göstermelerini sağlamaktır.

Givat Chaim Ichud, tesadüfen seçilmiş bir yer değildir, gettodan kurtulanların çogunlukla buraya yerleşmeleri bunun en önemli nedenlerinden biridir. Ölümü anmak için, yaşam dolu, gürültülü, ağaçlar, çiçekler, çocuklar ve çiftçilerin arasına bir anıt kurduk. Amacımız onlara olan sadakatımızı en iyi şekilde ifade edebilmektir.”

Gettoda yaşamını sürdüremeyen kelebekler, Beit Theresienstadt’ta yeşillikler ve çiçekler içinde özgür yaşantılarını huzur içinde sürdürüyorlar.

Sürdürülmesi imkânsız olan hayatımı sürdüreceğim... Üstesinden gelinmeyecek kadar saçma bir şey henüz yaratılnadı. ?imdi bile mutluluğun, yol üzerinde bir yerlerde, kaçınamayacağım bir tuzak gibi pusuya yatmış beni beklediğini biliyorum.

-          Imre Kertész