Hayati Kafe`nin müzik kariyeri İstanbul`da başladı. 40 sene sonra hiç olmadığı kadar yoğun bir dönemde. 1961 yılında "Secretamente" adlı şarkısı, Türk `Top Ten` listelerinde iki numaraya çıktı ve 10 hafta yerini korudu. İsveçli bir işadamı, İstanbul`u ziyareti sırasında Hayati Kafe`yi keşfetti ve üç aylık bir İsveç turnesi teklif etti. O turne, halen sürüyor…
Rina BARBUT / İsveç
Hayati Kafe ve Grubu, İsveçli işadamı kendilerine turne teklifinde bulunduğunda başta inanamadılar. Onlardan önce Almanya`ya giden vardı ama İsveç`e turneye giden kimse yoktu. Dans müziği çalıyorlardı, ama repertuarlarında caz parçaları da vardı. Altı kişilik ekipten oluşan orkestranın ismi` İsmet Siral Orkestrası idi. İsveç’e üç aylığına gittiler ve 2,5 sene kaldılar. Grubun diğer üyelerinin aileleri de gitti, herkes 2,5 sene sonra döndü ama üniversite ve müzik hevesiyle ayrıca o yıllarda müziğin İsveç’te daha ileri düzeyde ilerde olması sebebiyle kaldı.
Çocukluğunuzda sizi şarkı söylemeye iten neydi ? Şarkı söylemeye nasıl başladınız?
12 yaşındayken akordeon çalmaya başladım. Okulda ise mandolin çalıyor, şarkı söylüyordum. Akordeon çalarken şarkı söylemeyi arkadaşlarımın motivasyonuyla sürdürdüm. 14-15 yaşındayken Caddebostan Gazinosu`nda ses müsabakası yapılıyordu. Yarışmaya katılana arkadaşım ikna etmeyi başarınca, ben de katıldım. İlk önce üçüncü, sonra da ikinci oldum. Böylece kendimi müzik dünyasının içinde buldum. 15 yaşımdan beri profesyonel olarak çalışıyorum. Müsabakadan sonra Maçka`da Taşlık Gazinosu`nda şarkı söylemeye başladım. Cumartesi günleri çay saati konserime bazen Gönül Yazar ve başka tanınmış sanatçılar gelirdi. 1960-62 yılları arasında Suadiye Gazinosu, Yeşilyurt Mini Kulüp, Belediye Gazinosu (Şimdiki Sheraton),İstanbul Hilton`da sahne aldım.
1967 yazında İsveç’te beş seneden sonra, iki ay süreyle Boğaz`da Kulüp 12`de şarkı söyledim.
Bu konuda herhangi bir eğitim aldınız mı?
16 yaşındayken şan dersleri ve akordeon dersi aldım.
Kendi stilinizi nasıl keşfettiniz?
10 yaşından beri Batı Müziği dinlerdim. Hep Bati Müziği söylerdim, alaturka hiç söylemedim ama dinlemeyi çok severim. O yıllarda cumartesi akşamları İlhan Gencer’i izlerdim, stilim de bu şekilde oluştu.
Albümlerinizden bahseder misiniz?
30`dan fazla single-albüm çıkarttım.Türkiye`de iki plağım var. 1964 senesinde Türk Orkestrası, sonrasında İsveç Orkestrasında çalışmaya başladım. Altışar ay arayla çıkarttığım iki albüm beklediğim sükseyi yaratmadı.1968`de Bobby Darin`in `Things`parçasının İsveççesini yaptık ve çok ses getirdi. Kariyerim böyle başladı diyebilirim…
Şarkılarınızda Türk ezgileri oluyor mu? Türkçe şarkı da söylüyor musunuz?
Müzik lisanım,şivem caz şivesi.Muhakkak ki Türk kültürünün etkisi vardır. Daha çok caz sanatçısı olduğumu söylüyorlar. Son senelerde Ladino da söylemeye başladım.
Yıllar önce bir Türkçe single yaptım. (2 şarkı) “Her şey yalanmış” şarkımı Odeon gecen sene çıkarttıkları “ Anılar “ adlı plakta tekrar kullandı.
Müzik sizin için nasıl bi tutku?
Hayatim müzik … Hayatımda ailemden sonra gelen ilk sey. Müzik her an yanımda, içimde...
Bir dönemin gençliği hala sizden bahsediyor... Bunu neye bağlıyorsunuz?
Türkiye`nin ilk rock-n-roll ve pop nesliyiz. Bizden başka yoktu.İtalyanca da söylerdim. Erol Büyükkburç ile konser verdik. . Kalipso Kralı Metin Ersoy`la da çalıştık. 8-9 lisan biliyorum ve her dilde şarkı söylerdim, sanırım bunun için unutulmadım.
Tekrar İstanbullularla buluşmayı düşünüyor musunuz?
Şu anda böyle bir planım yok.
Eğer takip ediyorsanız cemaatimizden çıkan genç şarkıcıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sefarad çok hoşuma gidiyor, Jak-Janet Esim`in performansları çok güzel, Los Paşaros Sefaradis(Karen Gerson Salhon-Izzet Bana) çok başarılı, Cenk Rofe güzel bir ses…
Gelecek ile ilgili planlarınız nelerdir?
İki sene önce düzenlediğim Ladino festivalinde sahne de aldım, büyük beğeni topladım. Ladino dilinde bir albüm çıkartmak gibi düşünce oluştu. Ayrıca geçen sene çıkarttığım son caz albümüm de çok sevildi. Ladino ve cazı birleştirebilirim. Daha uzun yıllar sahne performanslarıma devam edeceğim…
