basından > 'Medeniyet barıştıran' Erdoğan'ın, anti

Perspektif
23 Ocak 2008 Çarşamba

Semih İdiz / Milliyet, 17 Ocak 2008

Başbakan Erdoğan'ın "medeniyetleri barıştırma" misyonu sadece söz değil, aynı zamanda eylem gerektiriyor. Özetle, Madrid'de düzenlenen "Medeniyetler İttifakı Forumu"nda güzel sözler sarf etmek yetmiyor. Samimiyetinizi hareketlerinizle kanıtlamanız gerekiyor.

Oysa Erdoğan'ın, Türkiye'de vahşi saldırılara uğrayan Hıristiyanların yanında görünüp kendilerine güçlü moral destek verdiğini göremiyoruz. Bu nedenle, İspanya Başbakanı Zapatero'yu "medeniyetleri barıştırma misyonu" açısından daha ehil buluyoruz.

Zira var olan sorunlara rağmen, İspanya'da Müslümanlara ve İslam kültürüne gösterilen hoşgörü ile ilginin yüzde 10'unu Türkiye'de Hıristiyanlara ve Hıristiyanlığa karşı görmek mümkün değil.

Hükümet kaygılanmıyor

Bu husus Türkiye'de dikkat çekmiyor olabilir. Ama dünyanın dikkatini çekiyor. Türkiye bugün Hıristiyanlar için "hayati tehlike arz eden bir ülke" konumundadır. Fakat bunun hükümeti kaygılandırdığını pek görmüyoruz.

Burada sırıtan bir husus daha var. O da hükümetin, İslamcı basında açıkça yansıtılan antisemitizm ile ırkçılık karşısındaki suskunluğudur. Suskunluğu bırakın, Başbakan'ın, en ırkçı ve antisemitik yazarları dış gezilerde yanına alıp kendilerine saygı göstermesi de tabii ki dışarıda not ediliyor.

Irkçılığa ve antisemitizme karşı mücadele eden ABD kökenli Musevi kuruluşu B'nai Brith'in başkanı Moishe Smith hafta başında Cumhurbaşkanı Gül ile görüştü. Utku Çakırözer arkadaşımızın haberine göre Smith, görüşme sırasında, İslamcı basında Musevileri hedef alan yayınlardan duyulan kaygıyı aktarmış.

İslamcı basının kışkırtıcı rolü

Bu kaygının Ankara'daki Batılı diplomatların çoğu tarafından da paylaşıldığını biliyoruz. Nedeni de malum. "Kurtlar Vadisi" gibi "sosyal patoloji" yayan dizilerin etkisinde olan kifayetsiz beyinlerin, bu yayınlardan "ilham alıp" neler yapabileceklerini herkes gördü. İslamcı basının Yargıtay baskını öncesinde oynadığı kışkırtıcı rol de biliniyor.

Cumhurbaşkanı Gül, Smith'e yanıt olarak, "Türk hükümeti bu yayınlara karşı çıkacaktır" demiş. Güzel de, ne zaman, nerede ve nasıl? Bu sözün nasıl hayata geçirileceğini merak ediyoruz. Kaldı ki, hükümetin antisemitizm ve ırkçılık gibi çirkinliklere karşı çıkması için dışarıdan uyarı mı gelmesi lazım?

Aralıkta kaybettiğimiz Vitali Hakko veya ülkemize büyük katkıları bulunan Jak Kamhi gibi, laik cumhuriyetimizin modern ideallerine çoğu İslamcı yazardan daha sadık olan Musevi vatandaşlarımızın duyguları o kadar önemsiz mi?

Kaldı ki, "Laik bir cumhuriyetiz" diyorsak, kimin Sünni, kimin Alevi, kimin Hıristiyan, kimin Musevi, kimin de dinsiz olduğundan kime ne?

İttifakı ulusalda da gösterelim

Başbakan Erdoğan Madrid'de, "nefret, korku ve hoşgörüsüzlüğün" de artık "küreselleştiğini" belirterek "Bilginin bu kadar kolay ulaşılabildiği dünyamızda, kültürler, dinler arasındaki mesafenin daralması beklenmeli" demiş. Güzel bir söz ama içini nasıl dolduracak, merak ediyoruz.

Duayenimiz Sami Kohen'in dün belirttiği gibi, "Medeniyetler İttifakı için öngörülen önlemlerin ulusal düzeyde de hayata geçirilmesi gerekiyor." Özetle, Başbakan Erdoğan samimi ise, bu ciddi sorunla her şeyden önce içeride mücadele etmesi ve "nefret korku ve hoşgörüsüzlük" yayan antisemit ırkçılara yüz vermemesi gerekiyor.