Museviler

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı`nın eski başmüfettişi, Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim görevlisi Süleyman Doğu`nun Cumhuriyet`in 84. kuruluş yıldönümüne ithaf ettiği “Türkiye Yahudileri” üzerine eleştirel bir yaklaşım getirdiği metni bu hafta ve önümüzdeki sayıda yayınl&#

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yaman Törüner / Milliyet,  1 Ocak 2008
Musevilik, en eski tek tanrılı din olarak biliniyor. Hem Müslümanlıkla hem de Hıristiyanlıkla birçok ortak noktası var. Musevilik, dini inanç ve vecibelerin yerine getirilmesini yeterli görmeyip bu dini bir "yaşam biçimi" olarak kabul etmeyi öngörüyor. Dolayısıyla, belli şeyleri kabul etmek ve uygulamakla (bizim dinimizde bu mümkün ve bu yüzden Müslümanlık rahatça yayılabiliyor), Musevi olunamıyor. Bu nedenle, bazı istisnalar olmasına rağmen, genellikle Musevi doğuluyor ve bu dine sonradan girilmesi neredeyse olanaksız veya çok güç oluyor.
Sonuçta, dünyada sayıları 13- 15 milyon kişiyi geçmeyen Museviler, bir bakıma "uzak akraba" sayılabiliyor ve bu nedenle de bütün ülkelerdeki Museviler birbirlerine hem saygı duyuyor hem de destekliyorlar. Yani, Musevileri tam bir "dünya vatandaşı" sayabiliriz.
Museviler, kendilerini "Allah'ın seçilmiş insanları" olarak görüyorlar. Mutlaka, cennete gideceklerine, kötülük yapanlarının bile sadece cennetin alt kademelerine gönderileceğine inanıyorlar. İsa'nın da Yahudi doğmuş ve sünnetli olması, Hıristiyanların bazılarının da Musevileri yüceltmesine yol açıyor. Museviler, şu anda dünyadaki "en elit" kişileri barındıran din olarak kendini gösteriyor. Gerçekten de, Musevilerin her konuda gösterdikleri başarı, sadece birbirlerini tutmuş olmakla açıklanamaz. Musevilerin hemen hepsi, iyi eğitimli, çalışkan ve varlıklı kişiler. Her Musevi, İsrail kadar kendi yaşadığı toprakları da vatan olarak benimsiyor ve o ülkenin çıkarı için çalışıyor.
İnanca göre, Musevilik Fırat ve Dicle nehirleri arasında doğdu. Ur şehrinde yaşayan İbrahim Peygamber bu dini oluşturdu. İbrahim Peygamber'in çocukları Mısır'da köle oldular. Musa, Mısır'daki kölelere önderlik edip Kızıldeniz'i geçmelerini sağladı ve onları "Musevilere vaat edilmiş topraklara" götürdü. Bu "exodus" sırasında, Musa'ya Musevi dininin temel kuralları olan "10 Emir" gönderildi. Musa'dan sonraki liderlerden en güçlüsü, Kudüs'teki "Tapınak"ı yaptıran Süleyman'dı.
Tarihte birkaç kez yıkılmış olan bu tapınak, halen ayakta olmamasına rağmen, Musevilerin en önem verdikleri değer sayılıyor. Süleyman, liderliği sırasında, içine Türkiye'nin güneyindeki bölgeleri de alan "vaat edilmiş topraklar"ı dolaşmış.

Türkler 3 kez kucak açtı
1948 yılında İsrail devleti kurulana kadar, Museviler çeşitli ülkelerde azınlık olarak yaşadılar. Halen, İsrail'de 5 milyondan fazla Musevi yaşıyor. Yahudilerin, ilk çağlardan beri Filistin'de yaşamış oldukları biliniyor. İsrail devletinin kurulmasına yol açan Siyonist hareket, 19. yüzyılda Theodor Herzl tarafından başlatıldı.
Halen, dine sıkı sıkıya bağlı ortodoks Museviler azalırken, muhafazakâr ve reformist Museviler artıyor. Artık, kadın din liderleri (rabbi) bile var. Bugün, Hebrew Torah'ın(Tevrat) okunması ve sinagoglarda yapılan seremoniler, her Musevinin kendi yaşadığı ülkenin diliyle gerçekleştiriliyor. Yani, bizdeki gibi, kendi dilimizin dışındaki bir dille dua edilmiyor; dinin gerekleri yerine getirilmiyor.
Yüzyıllar boyunca, çoğu Hıristiyan olmak üzere birçok devlet Yahudileri, devlet düzenleri için bir tehlike olarak gördü. İspanya, Fransa, İtalya ve 5- 6 milyon Yahudiyi soykırıma uğratan Almanya bunlara dahil. Türkler, tarihte 3 kez Musevilere kucak açtı.
Şimdi, Arap dünyası içinde "Yahudi düşmanlığı" gittikçe büyüyor. Bu sorun, 21. yüzyılda da dünyanın en önemli sorunlarından biri olarak kalacak gibi.