Cumhuriyetimizin Necîb Evlatlari - 1

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı`nın eski başmüfettişi, Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim görevlisi Süleyman Doğu`nun Cumhuriyet`in 84. kuruluş yıldönümüne ithaf ettiği “Türkiye Yahudileri” üzerine eleştirel bir yaklaşım getirdiği metni bu hafta ve önümüzdeki sayıda yayınl&#

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bene- Yisrael özgürlüğünü Tanrı’ya borçlu bir kavimdir. Onlar babaları Halil- Ullah Avraam  ve Yitsak’ın adlarını hürmetle anarak kutsamayı ve barışı yeğlemiştir. Talmud’ un1 “Şalom Alehem”2 pasajına dayanmaları da bu yüzdendir. Tora(h)3 kendisini destekleyenler için bir hayat ağacı olmakla kalmayıp, Aşem’ in mübarek adı gereği “Kale” gibi tahkim edilmiştir. Bu tahkimat “Şabat gününü kutsal kılmak için hatırla ve koru”4 emri uyarınca “Baruh Ata, Adonay, Mekadeş Aşabat”5 Kiduşu (kutsama duası)’ na dayandırılmıştır. Yahudi halkı öğrenmeyi Tora(h)’ ın ışığında geleneklerine dayanarak sürdürmüştür.Tora(h), Zion’dan çıktığı için, ve bugün Beit HaMikdash6  olmadığı halde kutsallığını yitirmeyen Eretz Yisrael’e7   daima özlem duymuş; Shabbat bir an bile olsa unutulmamıştır. Onlar “Babil ırmakları kıyısında Zion’u andıkça ağladılar”8, Yerushalayim9  kapılarında sağladığın kurtuluşla sevindiler; Keren Kayemeth10 ile andılar. O kadar ki, “Sophia” –Sofya-  kavramının Paganist Helen kültürüne ait bir miras olması yüzünden Hahamların bu kültür ile teması bir zamanlar yasaklamış11 olmaları bile göz ardı edilmemiştir. “İslam öncesi Yahudilik Hindu Hindistan’da ve Çin’de köreldi. Müslüman yönetimi altında imanları uğruna şehit olmak zorunda bırakılmadılar. Yahudi Alaha ile İslam’ın şeriat anlayışı arasında var olan yakınlıktan, Rabbinik ve İslam hukuku arasındaki olası bağlantılardan pay çıkardılar”12… Bize sabır ve sadakati öğrettiler. Tarihin lanetlediği ve infaz ettiği din zulmü Yahudi halkının arasından çıkmamıştır (Lewis, Baskı: 1994). Evrensel bir sorun olduğu halde bölgesel çözümler aranmış ama onlar söylenmemiş ne varsa kurumuş gözyaşlarında gizlemesini bilmişlerdir.
Türkiye Yahudileri’nin “İsmail’in Memleketi” olarak adlandırdıkları topraklardaki hayatı Tsror ha- hayim (yaşayanların meşalesi)13 olmuştur. Bu topraklar özde kendi mülkleri olmadığı için ihtilaflarını izâle- i şûyû yoluyla halletmeyi hiç düşünmemişlerdir. Sefarad (İspanyol) Yahudileri’nin, 1492’de Osmanlı topraklarına yerleşmeleri ile Romaniyotlar (Bizans Yahudileri) ve Karayim Yahudileri de güç kazandılar. Bu gelişmeler ile, yerleşim öncülüğünü elinde tutan Frankolar da (İtalyan Yahudileri) ticari imtiyazlar sayesinde giderek Osmanlı’nın ekonomik ve politik müttefikleri konumuna yükseldiler. Hahambaşılar, Milletbaşı sıfatı ile Sefaradların Osmanlı egemenliğinde ulaşabileceği en ulvi görevli statüsü ile şereflendirildiler.14 Osmanlı Yahudileri (Millet- i Sadıka) 1856 tarihinden sonra Hahamname Tüzüğü15  ile yeni bir örgütlenme modeline geçerek faaliyetlerini sürdürmeyi tercih etmiştir ki 1906- 1907 nüfus sayımına göre Osmanlı topraklarındaki sayıları hiç de küçümsenmeyecek bir düzey olan 560 bine ulaşmıştır.16 Yine bu sayımın yapıldığı yıllarda Haham topluluğunun öğretim alanındaki hakimiyeti, “Alyans”17  tarafından eğitilen laik öğretmenlerin atanmaları ile el değiştirmeye başlamıştır.
 Son Osmanlı Hahambaşısı Manisa doğumlu “Hayim Nahum”un18 daha 1918 yılında Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında arabuluculuk görevi için zamanın Sadrazamı İzzet Paşa tarafından görevlendirildiği ve bu görevinin 1919 yılından itibaren Mustafa Kemal’in yanında sürdürüldüğü görülmüştür. Hahambaşılıktan istifasından (30 Mart 1920) sonra, 1922 yılında Ankara Hükümetinin verdiği bir görevle gelecekte imzalanacak bir barış antlaşmasına ortam hazırlamak için Kemalist propaganda etkinliğini üstlenmiştir.19 Türk heyetlerine danışman sıfatı ile yurtdışında eşlik etmekle kalmamış, Türkiye’nin menfaatlerini Lozan Konferansı’nda savunmak görevi de O’na düşmüştür. Daha sonraki tarihlerde bile Türkiye ve İngiltere arasındaki ilişkilerin düzeltilmesine yardımcı olması için Nahum Efendi’ye başvurulduğunu görüyoruz. İstanbul’da Ulusal Yahudi Konseyi’nin ve akabinde Doğu Siyonist Federasyonu’nun kuruluşuna şahitlik eden Nahum Efendi 1925 yılından itibaren Mısır ve Sudan Hahambaşılığı görevlerini üstlenmek zorunda kalmıştır. Özellikle 1928 yılından sonra yeni Türk ulus devleti, bütünleşmeden yana olan, kendi yurtları gibi gördükleri topraklara hizmet etmek için çırpınan, devlet yönetme yeteneğine sahip Yahudileri görmezden gelerek devlet çarkından uzak tutmaya özen göstermiştir. 1923 öncesi İkdam Gazetesi “Vatanın gözünde Ahmet, Mehmet ile Haim Nahum arasında hiç fark yoktur”20 diyerek Yahudilerin sadakatini överken, dönemin Türkleştirme politikaları kapsamında öncelikle Müslüman olmayanların devlet memuriyetine son verilmekle kalınmamış, yabancı statüsündeki şirketlerde istihdam edilen personel de işten çıkarılmış ve bazı mesleklerin sadece Türk tabiyetinde bulunanlar tarafından icra edilebileceğine dair kanun hükümlerine işlerlik kazandırılması cihetine gidilmiştir.21 
1922 Aralık’ından itibaren artarak devam eden Yahudi düşmanlığı, kampanyaya dahil olan bazısının elinde etkisini 1923 yılında Edirne, Tekirdağ, Uzunköprü ve Babaeski başta olmak üzere Yahudi tüccarların yaşadığı kentlerde ticari boykot uygulamaları, bu kentlerden kovulmaları için gösteri ve girişimler olarak kendini göstermiştir. O kadar ki, 1923 yılının Aralık ayında İstanbul / Çatalca’da ikamet eden Yahudilerin evlerine, Balkanlar’dan gelen Müslüman göçmenleri yerleştirmek üzere polis tarafından el konulmuştur.22 Bunun ile de yetinilmeyerek, Yahudi okullarında istihdam edilen Fransız uyruklu öğretmenlerin işlerine son verilmesi nedeniyle bu okulların önce öğretmensiz bırakılması, Fransızca eğitim tedrisatı yapılamaz hale getirildikten sonra da başta tarih, coğrafya olmak üzere bazı derslerin Türk öğretmenler tarafından verilmesi hususunun Maarif Vekaleti tarafından zorunlu hale getirilmesi, Yahudi öğretmenlerin de işten uzaklaştırılması akabinde Bakanlık tarafından atanan öğretmenlerin ücretlerinin cemaat mensupları tarafından (eski ücretin 3 katı olarak) ödeneceğinin tebliğ edilmesi cihetine gidilmiştir. Ayrıca, okul müdürleri, Türk dili ve edebiyatı dersinden girdikleri sınavda başarısız oldukları gerekçesiyle görevden alınmıştır. Menemen olayında; irticâî cânilerin, şehit Asteğmen Kubilay’ın kesik başını asmak için kullandıkları ipi sattığı iddası ile Hayim oğlu Yosef’in idamı tasvip görür. Rabbi Yohannan Bene- Zakkaria’nın “Talmud için savaş seçenek değil felakettir” öğüdü göz ardı edilir. Geliniz geçmişi yeniden inşa ederek onurları ile utanmadan yaşayanlar için yanılgıları yıkalım. Bu toprağın acılarına şahit oldukları halde gerekli ihtimam gösterilmez. Musevi Cemaati siyasal sükûnetin nabzını ölçen bir unsur olduğunu, bedeninin Türkiye coğrafyasına, ruhları Zion- Yisrael’e ait bulunduğu gerçeğini vurgulayalım.
1920’li yılların haşin esintisiyle bir yandan Yahudi okulları Türkçe öğrenime geçmeye mecbur bırakılırken diğer yandan da Lozan Antlaşmasının 42. maddesi çerçevesinde azınlıklara (bu arada Yahudilere) aile hukuku alanında tanınan serbestlik bir türlü sindirilemediği için, genç cumhuriyetin necip evlatları kendilerine tanınan imtiyazlardan feragat etmek üzere baskı altında tutulur. Sinogoglarda ibadet sırasında asırlar boyunca İbranice güfteli Osmanlı bestelerini terennüm ettikleri Tisha B’av’da İbranî kinot’unu icra etmelerine hürmet gösterilmez. Halbuki onlar “Tef ve dans ile”, lir çalarak, on telli santur ile “O’na övgüler sunun!” emrine uydular.23  Nizami davranmayanlar, ulusal birliğin ırk ile ilgili bulunduğuna inananlar açısından Türklüklerini tamamlamamış addedildiler.

devamı haftaya…


(1) Sefer Tora’nın tefsiri, sözlü şeriat birikimleri.
(2) Barış üzerinize olsun – Şabat, 119/b; Talmud’dan naklen.
(3) Tanah (Eski Ahid): Tevrat’ın ilk beş kitabı; Aşem’in
     (Tanrı’nın) buyrukları
(4) On Emir’in dördüncüsü.
(5) Mübareksin Sen Aşem, Şabat’ı kutsayan –
     Şabat Akşam Kiduşu’ ndan
(6) Kral Süleyman Mabedi
(7) Büyük İsrail;Tanrı’nın beslediği topraklar, Bene- Yisrael’in Tanrı ile birlikte mücadele ettikleri topraklar
(8) Mezmurlar, 13. Mezmur Kitab- ı Mukaddes Şirketi, 1986, İstanbul
(9) Kudüs/Jerusalem; Siyon Kızı (İbranice)
(10) Ebedî Armağan, Sabah Kiduşundan
(11) Hagia Sophia, by W. Eugene Kleinbauer, Anthony White, Henry Matthews; 2004,.London,
(12) Lewis, Bernand, The Jews of Islam,1984, USA(Circinnati, Ohio Hebrew Union College’daki teblğden derleme
(13) Bkz. Tevrat I, Sam.
(14) CZA, Z3/66, 01.06.1927 tarihli yazışmadan – Siyonist Arşiv -  .
(15) Estamparia del Jurnal Israelit, 1865/5625 numaralı neşri.
(16) Stanford Shaw: The Ottoman Census System and Population, International Journal of Middle Eastern Studies (9), 1978
(17) Alliance Israe’lite Universelle = Dünya Yahudi Birliği,
      Paris.
(18) Benbassa Esther. Son Osmanlı Hahambaşısının
       Mektupları. Milliyet Yay., 1998 (Çeviren İrfan Yalçın.
(19) a.g.e., s.50 vd.
(20) Avner Levi. Türkiye Cumhuriyeti’nde Yahudiler.
       İletişim Yay. 1996
(21) Ayhan Aktar. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Uygulanan
       Türkleştirme Politikaları. Tarih ve Toplum Der. 1996
(22) Bkz. Avner Levi a.g.e., 1922 / Aralık İleri Gazetesi’nden
(23) Mezmurlar,14.,149, 15. Mezmur
(*) Fotoğraflar: Stanford J. Shaw’ın ‘The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic, New York University Press, 1991’ adlı kitabından alınmıştır.