Edirne, Kırklareli, Ankara, Bursa Yahudileri hakkında bir çok kitap ve yaşayanların anlattıkları ve yaşayışları hakkında bilgi veriyor. Ama Tokat Yahudileri hakkında fazla kaynak veya bilgiye rastlanmıyor. Halbuki öyle zengin, öyle kültürlü ve öyle renkli ki Tokatta yaşam. Bir zamanlar orada yaşayanların ağzından dinlemek öyle güzel ki hatıraları, yaşamın ta kendisini. Nostaljisi öyle güzel ve anlamlı... Büyükannemin ağzından Tokat hatıraları.
Annemin büyükbabası ve büyükannesi Tokatta çok büyük bir konakta yaşarlarmış. Bu konağın içinde şadırvanlar, avlular, dönüm dönüm üzüm bağları, elma ağaçları, şarap ve rakı imalat yapım yeri varmış. Büyükannemin babası hem rav, hem şarap imalatı yapan kişi, hem Şohet (kaşer et kesen kişi), Moel (sünnet yapan kişi), hem Kabalist, hem de Tokatın en yetkili din bilgini idi. İzahar Mizrahi yani annemin annesinin babası Tokattaki sinagogda çalışır, aynı zamanda evlerinin içindeki şarap ve rakı imalat yerinde yardımcılarıyla birlikte şarap üretirdi. Anneannemin anlattığına göre üzümler ayaklarla ezilir, saatlerce yıkanırdı. Üzümlerin küsbesinden de sirke üretirlerdi. Bu konakta anneanneler, dedeler, teyzeler, amcalar, halalar ve çalışanlar birlikte otururlardı. Kış gelmeden önce binbir çeşit salça, tarhana, makarna, un gibi gıda maddeleri evde hazırlanırdı. Pesah Bayramında karabiber bile evde yapılırdı. Bir Pesah hazırlığı varmış ki, dillere destan. Pesah gelmeden birbuçuk ay önce ev temizlenir, özel eşyalar ve mutfak gereçleri çıkarılır, hazırlara tüm hızıyla başlanırdı. Badem ezmeleri bile özenle evde hazırlanırdı. Büyükbaş hayvanları kesen annemin dedesi Rav İzahar sucukları da tüm Tokat Yahudileri için üretirdi. Ayrıca annemin babasının babası ise, ticaretle uğraşır, binbir çeşit baharat, tekstil, kumaş ve boya işleriyle uğraşırdı.
Tokat Yahudileri çok zengin, dinlerine bağlı ve çok renkli hayatları olanı insanlar. Rav olan ve senede üç kere Pesah, Şavot ve Sukotta İsraili ziyaret eden büyük dedem, şarapçılıkla uğraşırdı. Hanımı ise uzun elbiseler ve etekler giyinir, çocuklarına okulun yanısıra Fransızca, el işi, yemek, örgü, ev düzeni gibi konularda dersler aldırarak, hayat yolunda ilerlemelerini sağlamak için güncel bilgilerin yanısıra, hayat için gerekli olan bilgiler kültürlü olmaları gerektiğini düşünen bir hanımdı.
İstanbuldan özel ipekliler getiren Rav İzahar kızlarına bu ipeklerden renkli çarşaflar diktirirdi. O sokaktaki Müslümanlar ile Yahudileri çarşaflarından ayırd ederdiniz. Rengarenk çarşaflar içindeki Yahudi kadınları çok dikkat çekerdi. Ravın karısı Rabanit yerlere kadar uzun elbiseler giyinirdi. Haremlik ve selamlık o zamanın Osmanlı İmparatorluğunda olduğu gibi Tokat Yahudilerinde de yaygın bir görüştü. Evlilikler genelde görücü usulüyle yapılır, herkes birbirini tanırdı. Elma bahçeleri olan büyük biri evde otururlarken ve tüm sokakta Yahudilerden oluşan komşularıyla mutlu yaşarlarmış. Komşuluk, yardımlaşma, birlik ve beraberlik duyguları ön planda imiş. İngilterede Goldensgreen de olduğu gibi tüm mahalle yahudi mahallesi ve sokağı olarak anılırmış. Öyle bereketli işler yapılırmış.
İnsanlar menfaat ve art niyetleri olmadan öyle yardımlaşırmış ki, birinin neşesi herkesin neşesi, birinin üzüntüsü herkesin üzüntüsü olurmuş. Osmanlı geleneği sokağa çıktıkları zaman erkekler de fes ve şalvar giyerlermiş. Tokat Yahudileri, geleneklerine çok bağlı, dindar ve aynı zamanda çok temiz insanlarmış. Bir tek sinagogları varmış ama her Cumartesi ağzına kadar dolarmış. Öyle mutlu kutlanırmış ki bayramlar, Şabatlar. Hele yenilen yemekler; yiyenleriniz bilir ya da Tokatlı akrabası olanlar. Tokat kurabiyeleri, borekasları, tereyağı ile yapılır. Bu böreklerin tadına bakan kişiler bir daha bu tadı unutamazlardı. Ya diğer Tokat yemekleri? Tabii bu zamanda belki pişirmeyi fazla bilen de yoktur ama yiyenler, bir daha, bir daha yemek ister. Kadınların erdemli, saygılı, erkekleri dindar ne iyi huylu olan Tokatlılar da en belirgin özelliklerden biri elmacık kemikleri çıkık ve kırmızı yanaklarıdır. Tokatın yerlisi olan hem Müslüman, hem de Yahudsiler de çok elma yemekten midir, havasından mı, suyundan mıdır yanakları hep kırmızıdır. Kadınlar arasında hamama gitmek çok yaygın ve modadır. Hamamda yıkanmak saatler sürer. Anlatılana göre kadınların çok uzun olan saçlarını taramak için kadın yardımcılar tutulur. Bunun için para da verilir. Uzun ve gür saçları kadınların güzellikleri de çok meşhurdur. Yahudi kadınları genelde yeşil, ela ve kahverengi gözlü ama saçları çok uzundur.
Tokatlılar haremlik, selamlık şeklinde yapılır. Kızlar genelde küçük yaşta evlendirilirler. 16 yaşında evlenmek genelde çok yaygındır. Tüm kadınlar daha 16 yaşına gelmeden temizlik, el işleri, yemek örgün, Arapça ve Fransızcayı öğrenmiş olurlar. Bir çeyizleri vardır ki hepsi el emeği göz nuru, ilmek ilmek işlenmiş, hepsinin özel bir yeri ve hatırası vardır. Anneannem de uzun boylu yeşil gözlü, elmacık kemikleri çıkık, kırmızı yanaklı çok güzel, güzel olduğu kadar çalışkan ve hamarat bir kadındı. Bir şeyi katladığı zaman sanki ütü yapmış gibi dümdüz bir şekilde getirirdi. Bir yatak topladığı zaman, nasıl olsa bozulacak, dediğimde olsun, güzel yapılmalı der, evi misafirlerle dolar taşardı. Her gün dört beş çeşit yemek yapmış, ayrıca, kokular sürünmüş, saçları yapılmış, aynı zamanda bir davete gidecekmiş gibi bakımlı ve şıktı. Hep misafirlerin bir an önce gitmesini, anneannemin vaktini sadece bana ayırmasını isterdim. Her misafirine özenle davranır, hepsine güleryüzlü ve ikramı bol bir şekilde hizmet ederdi. İstanbula taşındığında en çok şaşırdığım, kalbini kıran, münasebetsiz bir laf eden kıskanç komşularına bile sevgi ve saygıyla davranmasıydı. Tokatta Hz. Avraamın konukseverliği insanların içine işlemişti demek ki. İstanbul Yahudilerinden farklı olarak, gördüğüm en belirgin özellik, konukseverliğin bu kadar önemli ve uygulanır olmasıydı. Hayatımda hiç Tokata gitmedim. Gitsem de orada bir cemaat yok ama sinagog ne halde merak ediyorum. Yıllar sonra gittikçe azalan Yahudiler (çoğu İsraile) taşınmış.
Tokattaki düğünler günlerce sürermiş. Öyle şenlikli olurmuş ki, davetli olanlar günlerce ağızlarından düşürmezlermiş. Hele Selihotlar hem sinagogda hem evde kutlanır, saatlerce şarkılı dualar söylenirmiş. Yazın ise tüm aile fertleriyle birlikte yaylalara gidilir, ordaki evlerde kalınırdı. Ayrıca din dersleri, İbranice dersleri alan büyükannem çocuklarına da bu bu bilgileri öğretirdi. Ayrıca anneannem ud dersleri alır, özel günlerde misafirlerini çağırır, hem çalar, hem söylermiş. Fasıl geceleri yapılır, televizyon da olmadığı için bazen sabahlara kadar, özellikle düğün zamanları ve uzun yaz gecelerinde eğlenceler yapılır, şarkılar söylenirmiş. Bu düğünlerde en yaygın olan Tokat kebabı imiş. Yıllar sonra anneannem de ailesiyle İstanbula yerleşmişler. Tokat Yahudilerinden torunlarına kalan büyükannelerin sevgi dolu yaşayışları, gelenek görenekleri ve günümüzde yok olmaya yüz tutan insanlık... Tokat Yahudileri gibi tüm İspanyadan kovulan Yahudiler ve onların torunları bizler, her zaman Sultan II. Beyazıdı ve atalarımıza yaptığı iyilikleri asla unutmayacağız...