BİR ZAMANLAR SELANİK... (Yunanistan Sefaradlari - Selanik Cemaati)

Coya DELEVİ3- 4 yıldır, İspanya ve Portekiz`den kovulmuş olan Yahudilerin yaşamları ile ilgili eserler, araştırmalar okumaya çalışıyorum. Kuşkusuz, değişik yazarlar, tarihçiler, profesyonel araştırmacılar, Selanik hakkında sayısız eserler, makaleler yayınladılar. Okuyacağınız yazım, kesinlikle tarihi bir belgesel olma iddiasın&#

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Okuduklarım arasında öylesine renkli, öylesine sıcak yansıtılmış bölümler var ki, onları sizlere nakletmekten kendimi alamadım. 2. Dünya Savaşı öncesi, başta Selanik olmak üzere, Yunanistan’da yaşayan Yahudiler, yüz binlerle anılırdı. İber Yarımadasındayken yaşamış oldukları kent veya yörelere göre gruplar oluşturmuşlar, hatta bir kısmı, Toledo, Sevilla, Kordoba, Saragosa v.s gibi soyadları almışlardır. Bu Sefaradlar, etnografik, folklorik ve geleneksel olarak çok önemli cemaatler oluşturmuşlardır. Büyük bir özenle korudukları örf ve adetlerini, yaşam tarzlarını, ve pek tabii, lisanlarını getirmişlerdi. Özellikle, “folklorik gelenek” olarak tanımlayabileceğimiz, Sefarad Kadınının engin becerisini...
1492 de İspanya, 1536 da Portekiz’de Engizisyon ilanını takiben, Yahudiler, Osmanlı topraklarına iki dalga halinde gelmişler, geleneklerinin yanında, Kültürlerini de İmparatorluğun bir çok kentlerine taşımışlardır. İspanyol Yahudileri buralarda, klasik, duru İspanyol lisanını çok uzun yıllar boyunca korumuşlardır. Bazı tarihçilerin iddialarına göre, göçmenler, tıpkı Toledo’daki gibi temiz bir “Kastelyano” konuşmayı sürdürmeye çalışmışlardır...
Burada, ünlü yazar Michael Molhonun renkli bir anlatımla sergilediği, Selanik Sefarad’larının yaşamlarından bir, iki kesit:(1*)
“Getto’larda yaşama zorunlulukları olmadığı halde, onlar Müslüman ve Hiristiyan toplumlarından ayrı, kendi “Maalle” lerinde yaşamayı tercih etmişlerdi. Genelde,“Kortijo” denilen avlularla çevrili evlerde yaşarlardı. Bazı evlerde, mutlaka bir kuyusu olması gereken bu avluların ortasında da mutfak bulunurdu. Evlerin dış cephelerinin oldukça çirkin bir görünümde olmalarına karşın, evlerin içi aydınlık, neşeli, mavi- beyaz badanalı duvarlar  tertemizdi. Avludaki ağaçların arasından, hoş kokulu güller, yaseminler görülürdü...
“Genelde, mutfak gereçleri ve tabaklar toprak kaplardı.(çömlek gibi)... Dinsel objeler, “Şabat” şamdanlarının çoğu gümüştendi. Pişirdikleri yemekler arasında bamya, patlıcan, ıspanak, kereviz, “fijon”(kuru veya taze fasulye)v.s..”kifte”lerden ayrı, yalnızca Nisan- Mayıs ayları arasında kuzu eti yerlerdi... Sabah kahvaltısında ekmek- peynirin yanı sıra,“biskoços”,  (kurabiye)”burekas ve boyos”larla haşlanmış yumurta bulunurdu...”
Sevgili okurlar, nedense yukarıda tasvir edilen “kortijo”lu, kuyulu, beyaz badanalı tek katlı evler bana pek yabancı gelmedi. Ebeveynimin beni, 65+ önce yaz tatillerimi geçirmek için yolladıkları Dedemin, Dayılarım ve Teyzelerimin Tekirdağ’daki evlerine öyle çok benziyorlar ki!.. Bahçelerdeki güllerin bile, kokularını alıyor gibiyim...Neyse!...
Gelin adayı genç kızlara, tam manasıyla “Novya Kumplida” (Becerikli gelin) olmaları için gelenekleri, dini bayramlarda uyulması gereken kuralları,  evini ve eşini hoş tutmasını v.s öğretirlerdi. Gençlerin nişanlı kaldıkları, genelde bir yıllık süre içinde, kız anneleri “çeyiz”i tamamlardı.(2*) Oldukça renkli Selanik düğünleriyle ilgili alıntılar:
“Dini nikahtan önceki “Gelin Hamamı” tam manasıyla bir seremoniydi. Gelin, annesi, ailesi, arkadaşları, müstakbel ailesi, büyük bir kalabalık, çeyizi sergilemek için (aparar el aşugar) toplanırdı. Bayanlardan kurulu özel bir müzik grubu eşliğinde şarkılar söylenir, danslar edilirdi... Hamam seremonisinden sonra geline beyazlar giydirilir, bolca takılar takılır, tırnaklarına kırmızı cilalar sürülürdü... Gelinin yüzü, “Velo” denilen ve iki, üç küçük çocuğun alt ucundan tuttuğu uzun duvağın tülü ile örtülü olarak düğünün yapılacağı yere gelirdi. Dini mekanlarda ya da evlerde, “Huppa”nın altındaki gelinle damadı ,bir Din adamı kutsar,”Şiva Berahot”u okur... Nikahtan sonra yedi gün süren “Huppa” döneminde düğün evi ziyaretçilerle dolar, taşardı... Misafirlere sunulan kahve veya şerbetlere “Tamelas” dedikleri bir tür kurabiyeleri bandırarak yerlerdi...”(3*)
Yaz geceleri eski Selanik Kentinin Yahudi Mahallesi ayrı bir cümbüştü... Göğsü yarı açık gömleklerini, kırmızı bir “kuşak”la sıkıştırmış, ceketlerini omuzlarına atmış beyler “piyasa” yaparlardı... Ara, sıra , çizgili pamukludan, boynuna kadar iliklenmiş uzun “anteri”si ve kırmızı “fes”iyle “Mellamed”e, yani okulun hocasına rastlamak ta olasıydı... Soğuk havalarda da, kürk yakalı “kaftan”ını giyerdi Mellamed Efendi...
Selanik Yahudileri, İspanya’dan kovulmuş atalarının mirasını özenle, sadakatle korudular... Ev hanımları, ninelerinin “Andaluzya” da yaptıkları gibi, gün boyu evlerinde oturur, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmazlardı. Örneğin, çıkış nedeni bir hasta ziyareti olabilirdi... Aileden birinin ölümünde, depo edilmiş tüm sular dökülür, bu suyu asla kullanmazlardı.. (4*) Matem günleri ile ilgili bir kaç alıntı:
“Zengin aileler ölülerini gömerken ,ücret karşılığında “Yoraderos”(ağıt yakanlar) profesyoneller kiralarlardı. Bunların zengin repertuarlarındaki ağıt ve matem ezgileri, o anın   ve ailenin sosyal durumuna göre uyarlanırdı. Evlerde uzun, siyah örtülü masalarda, haşlanmış yumurta ve ekmek yenirdi...”Ellul”ayı ise, mezarlık ziyaretlerinin yapıldığı, ayetlerin ve geleneksel “Kadiş”in okunduğu dönemdi...”(5*) 
Defalarca belirttiğimiz gibi, Sefarad’lar genelde, gerek dinsel, gerekse folklorik geleneklerine hep bağlı kalmışlardır. Selanik’te “Saragosa Purimi” kutlanırdı.(Bu konuyu  belki ayrı bır metinde ele alma fırsatını buluruz.) Cuma geceleri, yani “Şabat” için, evin hanımı çeşitli yemekler yapar, gümüş ya da bronz şamdanları hazırlar, parlatırdı... Sinagog duasından dönen evin erkekleriyle birlikte, tüm aile yemek masasının etrafında, bir büyüğün okuduğu “Kidduş”u dinlerdi... Ancak sonra, salataların, özellikle balığın ve çeşitli yemeklerin oluşturduğu zengin sofraya oturulurdu. Yemekte beyaz şarap ve rakı içilirdi...
“Pesah’ta, hep birlikte şarkılar söylenir, daha sonraki dönemlerde, Şavuot’ta, kır yaşamını sergileyen Ruth’un kitabı okunur, hasat ezgileri mırıldanılırdı... Ayrıca, Sukot ve Purim Bayramları festivallerle kutlanırdı... Avraam Avinu’nun (Hz.İbrahim) ilk kutsal emri olan “Brit- Mila” törenlerinde, bebeği uyutmak için ninniler söylenirdi..”(6*)
Selanikte konuşulan Ladino, geniş Judeo- Espanyol ailesi içinde, özel bir “diyalekt”ti. 15.Asır İspanyolca ve Portekizcesi olup, zaman içinde bünyesine İbranice, Rumca, Türkçe sözcükler ve deyimler katmış, bu diyalekt  “Cudezmo” olarak anılmıştır. Tıpkı Aşkenaz’ların diyalektlerine “Yiddiş” dendiği gibi... Doğu Sefarad’ları Judeo- Espanyol lisanında oldukça önemli edebi çalışmalar yapmışlardır. 15 ciltlik “Me’Am Lo’Ez” en başlıcalarındandır. Bu eser sade, yalın anlatımı ile, geceleri, ailenin topluca okuduğu favori kitaptı...
“Balkanlar’ın Kudüs’ü” olarak anılan Selanik, en büyük Judeo- Espanyol Cemaatiydi.. Nüfusu yüz binlerle ifade edilirdi... 1943 te, Naziler bunların çok büyük bir bölümünü Ölüm Kamplarına yolladı. Çelişen rakamlara rağmen, günümüzde sayılarının çok az olduğunu biliyoruz. Bir zamanlar Selanik, Yahudilerin çoğunlukta yaşadığı, J- Espanyol’un en çok konuşulduğu kentti. Şimdilerde Selanik, atalarının mirası, asırlar boyunca konuştukları bu lisanı ölüme terketmemek için savaşıyor. Doğal olarak, lisanla birlikte geleneklerini de... Yazıma, arkadaşımız Karen Şarhon’un sözleriyle son noktayı koymak istiyorum:
“Dr. Rena Molho ve genç akademisyenlerden kurulu ekibi, Soykırım’dan kurtulabilen ve yaşları 70’in üstündeki Selanik’lilerin yaşam öykülerini belgelemektdir. Bu Cemaat, Sefarad Mirasının can damarıydı... İkinci Dünya Savaşı,binlerce insanı ölüme yollamakla kalmamış, aynı zamanda Selanik Yahudilerinin yaşattığı engin Kültürü de yok etmiştir...”

(1*)- Michael Molho: “Usos i costumbres de los Sefardies de SALONİCA.”
(2*)- Aslında bir çok Sefarad Toplumlarında, kız bebekler henüz emeklerken, çeyizleri düzenlenmeye başlardı. Bir zamanların ünlü “Çeyiz Sandığını” çok gördüm...C.D
(3*- 5*)- Felipe T.B. De Quiros: “The Spanish Jews”. Bu esrein orjinali Modern İspanyolca...
(4*)- Galata’da oturduğum dönemde, bu uygulamayı, bizzat annemin evinde gördüm. C.D
(6*)- Bu paragraftakileri, eski bir Selanik’li bayandan duydum.C.D