Suriye ile ABD arasındaki buzdağı Annapolis Zirvesinin ardından erimeye başladı. Bush Hükümetinin, Suriyeyi geçen ay Marylandde gerçekleşen zirveye davet etmesi, Ortadoğu üzerinde ılımlı rüzgarların esmesine ve ümitlerin yeniden yeşermesine yol açtı. Konferansa katılan ülkelerin çoğunu Dışişleri bakanları temsil etti. Suriye zirveye pek az kişinin tanıdığı Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal al- Mekdad ile katıldı. Zirveye katılan Suriye, ABDye önemli bir sinyal yolladı. Şam, Arap ittifakının içinde yer alarak, şer ekseninin dışında tutulmak istediğini sözle olmasa da doğrulamış oldu. Annapolis Zirvesi, Ortadoğu bilmecesinin parçalarını biraraya getirerek, yalnızca İsrail- Filistin sorununa değil, Suriye ve Lübnannın da bilmece üzerindeki önemine ışık tuttu.
ABD- Suriye ilişkisi Şubat 2005te Lübnan eski Başbakanı Refik Haririnin öldürülmesi ile iyice kötüleşti. ABD, bu saldırıdan Şamı sorumlu tutarak, Suriyeye diplomatik boykot başlattı. Suriye Büyükelçisini geri çeken ABD, Şamı Lübnandaki istikrarı bozmakla, ihtilalci güçleri Iraka yollamakla ve ABD ile İsrail karşıtı olan Hizbullah ve Hamasa destek vermekle suçladı. O dönemde Lübnanda askeri birliği bulunan Suriye, suikast olayında parmağı olmadığını beyan etti. Mayıs 2007de ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile Suriye Dışişleri Bakanı Valid al- Moallemin Mısırda yaptıkları 30 dakikalık görüşme, Washington ile Şam arasında son iki senede gerçekleşen en önemli üst düzey diplomatik temas olarak değerlendirildi. Rice, Şamdan Iraka geçen yabancı militanların durdurulması konusunda Suriyeden destek beklediklerini açıkladı. Bu görüşmeden birkaç ay sonra, 6 Eylülde İsrail jetleri Suriyenin kuzeyinde inşaat aşamasında olduğu tahmin edilen bir nükleer santrali bombaladı. Saldırı karşısında açıklama yapmayan Suriye, üç hafta sonra ABD tarafından Annapolis Konferansına davet edildi.
Golan Tepeleri konusunun Annapolis gündeminde yer alması şartıyla konferansa katılacaklarını belirten Suriye, Annapolis Zirvesinde Golan Tepeleri konusunu hatırlatmayı başardıysa da, Amerikalı ve İsrailli yetkililer, Suriye ile barış görüşmeleri için zamanın erken olduğuna dikkat çekti. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Filistinlilerle yapılacak barış görüşmeleri sonucunda, Batı Şeriadaki yerleşimlerin boşaltılması ve Küdüsün Filistinlilerle paylaşılması konularının masaya yatırılacağını, barış yolunda verilen tavizler için kendisine karşı çıkan bir kesimi ikna etmek zorunda kalacağını belirtti. Olmert, bu durumda Golan Tepelerindeki 12 bin ile 15 bin arasındaki İsrailli yerleşimciyi çıkarmanın imkansız olacağını, Suriye ile barış masasına oturmak için doğru zaman olmadığını sözlerine ekledi. ABDli yetkililer, bahar ayında Rusyada yapılacak zirvede İsrail ile Suriye arasındaki barış görüşmelerine öncelik tanınacağını açıkladı.
Yıllardır Suriyeyi terörizme verdiği destekten dolayı suçlayan ABD, hangi nedenlerden ötürü bu ülkeye Annapolis kapısını açtı? Bush Hükümeti neden son anda farklı bir politik manevra ile Ortadoğu sorununa yaklaştı? Lübnan, ABD ve Suriyenin yakınlaşmasından nasıl nasibini alacak? Diğer Arap ülkeleri Suriyenin Annapolise davet edilmesi konusunda ABDye niye ısrar ettiler? Tüm bu sorular, Ortadoğu bilmecesinin daha yerine oturmamış parçaları.
ABD Hükümeti, Suriyeyi, diğer Arap ülkeleri ile aynı şemsiye altında toplayarak, bir Arap Cemiyeti kurmayı, ve İranı bu toplumdan uzaklaştırmayı hedefliyor. İranla yakın temasta olan Suriyeyi, Arap ülkelerine özellikle de Suudi Arabistan tarafına çekip, İranı yalnızlığa terk etmek istiyor. Lübnan, Hamas ve Suriye ile sınırı olmayan İrannın, Suriyenin yardımı olmadan bu bölgelerdeki gruplara ulaşması çok zor. Suriye, İrandan uzaklaşıp, Suudi Arabistana yakınlaşırsa silahların Lübnandaki Hizbullaha ulaşması oldukça güç olacak; çünkü Suriyeye silahlar İran tarafından yollanıyor. Hamas ve diğer Filistinli gruplar da Hizbullah ile aynı teknede. İrannın yardımı çok önemli ancak bu grupların İsrail ile Tahrandan savaşması imkansız. Son dönemde Hamas ve diğer terör grupları, İran tarafından planlanan Annapolis karşıtı konferansa katılmamakla Suriyeyi memnun etti. Suriye ayrıca İrannın Iraktaki Sünni ve Baathist kesimi gözardı ederek, Şiilere verdiği desteği kesmesini istiyor. Irakta birlik ve egemenliğin esas alınmasını savunan Suriye, İrannın aksine ülkede federe bir devletin kurulmasına karşı çıkıyor. İrannın müttefiği ancak Tahrannın kuklası olmadığını dile getiren Suriye, İrannın yalnızca Lübnan ve Golan Tepeleri konusunda kendisine destek vermesini istiyor.
Son aylarda olumlu sinyaller veren Suriye, ABD destekli Irak hükümeti ile daha yakın bir ilişki içine girdi. Pentagon ve ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Suriye sınırından Iraka geçen yabancı militanların sayısında yüzde 25 ile 30 arasında bir düşüş olduğunu kaydetti. Suriyenin bu transit yolunu Arap militanlara kapatması Bush Hükümetinin beklentilerinin başında geliyor.
Ortadoğu bilmecesinin en önemli parçalarından biri olan Lübnan, hiç şüphesiz ABD- Suriye yakınlaşmasından büyük ölçüde etkilenecek. 24 Kasımdan beri boş kalan devlet başkanlığı koltuğu, 10. kez seçimlerin ertelenmesi ile yine doldurulamadı. Annapolis Konferansının ardından, Lübnandaki Batı destekli 14 Mart Hükümeti, daha önce karşı geldiği Genelkurmay Başkanı Mişel Süleymannın adaylığına yeşil ışık yaktı. Şii Hizbullahın başını çektiği muhalefete yakınlığı ile tanılan Süleyman, gerçekte hükümetin tercih ettiği bir aday değildi. Ancak Bush Hükümeti, Süleymanın adaylığını onaylayınca, Batı taraftarı hükümet de olası bir krize yol açmamak için muhalefete boyun eğdi. Suriyenin Lübnan işgali sırasında Şam ile birlikte çalışan Süleyman, Başer Esadın favori adayı.
ABDnin Lübnandaki müttefiği Dürzü lider Valid Jumblat ile Sünni lider Saad Hariri, Süleymanın cumhurbaşkanlığı koltuğu için Şam ve Washingtonla dostluk kurduğuna dikkat çekti. Bu yakınlaşma karşısında ihanete uğramış hisseden 14 Mart Hükümetinin de Süleymannın adaylığını onaylamaktan başka çaresi kalmadı. Suriye karşıtı hükümet, güç dengesinin muhalefet ve Suriyeden yana olduğunu istemeden kabul etmiş oldu. Suriyenin Lübnandaki otuz senelik varlığı sona erdiyse de Şamın Annapolis Zirvesine davet edilmesi, ülkenin Lübnandaki partiler üzerinde halen etkisi olduğunu gösteriyor. Annapolis Zirvesinde, Suriye ile Lübnan konusunda bir anlaşmaya varılmadığını açıklayan Bush Hükümeti, 14 Mart Hükümetinin kaygılarının yersiz olduğuna dikkat çekti. Suriyenin ABD ile yakınlaşmasından rahatsızlık duyan pek çok Lübnanlı, iki sene önce yaklaşık 30 bin askerini Lübnandan geri çeken Suriye Başkanı Başer Esadın yeni manevralar ile Lübnanı yine etkisi altına almasından korkuyor.
Birleşmiş Milletlerin 2005de öldürülen Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri için başlattığı soruşturma ise halen devam ediyor. Cinayetten sorumlu tutulan Şam, Lübnandaki yeni cumhurbaşkanın BM soruşturmasını durdurmasını isteyecek. BM Müfettişi Serge Brammertzin son raporunda, herhangi bir ismin yer almaması ve bugüne kadar mahkemeyi sürdürebilmek için gerekli paranın ancak toplanması ise meçhul cinayetin aydınlatılmasını zorlaştıracak gibi.
ABDnin, İran tehditi karşısında, Suriyeyi Ortadoğudaki müttefiklerinin arasına katmaya çalışması, bölge çıkarına uygun bir strateji olarak görünse de, Suriyenin bu yeni ilişkiye ne kadar gönül verdiği meçhul. Arap dünyasının, İrana karşı birleşip, İsrail ile yakınlaşması, dünyada Filistin ve Arap- İsrail çatışmasının daha az tartışılmasına yol açabilir. İsrailin Suriye ile barış planlarına daha az önem vermesi ise Suriyenin 1967 yılında kaybettiği Golan Tepelerini geri almasını zorlaştırabilir. Suriyenin Arap- İsrail çatışmasını Hizbullah, Lübnan ve Hamas olmadan canlı tutması imkansız. Bu durumda Şamın elindeki tek pazarlık payından vazgeçmesi ise biraz hayal.