Irak bölünüyor…?

-11 Eylül olayından sonra dünyada birçok dengeler değişti. On dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda yapılan savaşlar ülkeler arasında olurdu. Ancak yirmi birinci yüzyılın başlarında yaşanan 11 Eylül olayı sistemin değiştiğinin habercisi. ‘Yeni Dünya Düzeni` ile ilgili araştırmalar yapılırken uluslararası kamuoyu kendini bir and

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
11 Eylül’de yaşanan dehşetin ardından dünya kamuoyu desteğini alarak önce Afganistan’a daha sonra da Irak’a savaş açan ABD, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’na kıyasla uluslararası ortama hakim olan temel eğilimlerin değiştiğini açıkça ortaya koydu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ilişkilerin şekillenmesinde fikir önderliği yapmış olan H.J. Morgenthau’ya göre uluslararası ilişkilerde temel unsur devletti. Devletlerarası ilişkileri ise “ulusal çıkar” ve “ulusal güç” kavramları belirlerdi. Ancak günümüz politikalarında yaşanan olaylar sonucunda savaşların devletlerarasında yapıldığı kavramı değişti. Artık savaşlar devlet ile uluslararası meşruluğu olmayan terör grupları arasında olmaya başladı. Bu yeni oluşan zemin ABD’nin Irak’a karşı başlatmış olduğu savaşta “demokrasi yolunda teröre son” kampanyası ile belirginlik kazanmış oldu. Bir devletin bir başka devlete terör başlığı altında başlatmış olduğu mücadelede de ulusal güç ve ekonomik çıkar aradığı açıkça ortada. ABD’nin Irak’ta başlattığı savaşın ve açtığı onca yaranın gizli perde arkasında yalnızca Saddam Hüseyin’i devirip kimyasal ve biyolojik silahları bulmasının yanı sıra bu menfaatler açıkça görülüyor.
Amerikan dış politikasının vazgeçilmez fikir adamlarından Henry Kissenger, 2004 yılında yaptığı bir açıklamada Irak’ta seçimleri Şiilerin kazanması sonucunda bir Şii teokrasisi kurulacağını belirtmişti. Nitekim, Şiiler seçimi kazanıp hükümeti kurduktan sonra Irak’ta Sünnileri dışlayan bir politika izlenmeye başlandı. Kissenger, Şiilerin başa gelmesi ile Irak parçalanabilir tezini ortaya sunmuştu. ABD bir taraftan Irak’ta Şiilerin siyasal iktidarı üzerinde tutması gerektiğini savunarak bir altyapı oluşturmalarına destek verirken diğer taraftan “Şiiler iktidar olursa Irak parçalanır” söyleminden vazgeçmiyordu. ABD’de son dönemde Senatonun Irak’ın Şiiler, Suniler ve Kürtlerden oluşan üç bağımsız bölgeye ayrılmasını destekleyen bölünme planını gündeme getirmesi Arap Dünyasını ve Türkiye’yi alarma geçirdi. Irak’ta bağımsız bir ‘Kürt Devleti’nin kurulması Türkiye için kabul edilmez iken, petrol rezervlerinin Şii hakimiyeti altında toplanması Arap Dünyası açısından mümkün değil. Amerikan senatosunda yayınlanan bu bildiri ve işgalden sonra atılan tüm adımlar Irak’ın zamana yayılmış bir parçalanma süreci içine sokulduğunun açık ifadesidir.
Irak’ın üçe bölünme düşüncesi yeni bir fikir değil. ABD’deki dış ilişkiler komitesinde görevli emekli profesör Leslie Gelb, Amerika'nın Delaware Eyaleti senatörlerinden Joseph R. Biden ve Chatham House'da görev yapan Ortadoğu uzmanı Dr. Gareth Stansfield 2006 yılında hazırladıkları bildirgede mezheplerin temel alındığı federal bir yapı, hatta Irak'ın üçe bölünmesi için gayret göstermişti. Ancak bu rapor Bush tarafından reddedildi. Bush Hükümeti’nin bu önergeyi reddetmesinin arka perdesinde ekonomik çıkarlar yatıyor. Güney Irak’ta olası bir Şii devletin kurulması, kesinlikle ABD ekonomik çıkarlarına ters düşüyor. Güney Irak’ta olası bir Şii devletin kurulması halinde İran buraya kolaylıkla müdahale edebilir ve petrol rezervlerine el koyabilir. İran’ın böyle bir ekonomik gücü ele geçirmesi ABD’nin işine gelmez. Diğer taraftan Kuzey Irak’ta oluşacak bir Kürt devleti yalnız Türkiye’nin değil İran ve Suriye’nin de işine gelmez. Çünkü bu oluşum komşu ülkelerdeki Kürt azınlıkları da cesaretlendirerek harekete geçirebilir. Bu da hiçbir ülkenin milli çıkarları ile örtüşemez. Güneyde savaş halinde olan Türkiye için olası bir Kuzey Irak Kürt Devleti’nin kurulması Türk askerinin bu bölgeye de sıçramasına neden olur. Bu durum ABD’nin hiç işine gelmez. Uzun zamanda Irak’ın bölünme sürecinin son safhası da 15 Ekim 2005’de kabul edilen ve anayasada yer alan bir kanunla Kerkük’te 2007 sonunda yapılacak referandum. Bu  referanduma göre Kürt ve Türkmen ailelerin sınır dışı edilmesi engellenecek ve Kerkük’ün sınırları genişletilecek. Referandumun zamanında yapılıp yapılmayacağı ise merak konusu.
Sonuç olarak Irak’ın üç farklı küçük devlete bölünmesi pek olası görünmüyor. Irak için federal bir çözümün mantığa uygun olup olmadığı ise bu tür bir çözümün hayata nasıl geçirileceğine bağlı. Irak halkının çoğunluğunun böyle bir çözümü kabul etmediği, ayrıca etnik ve mezhep temizliklerine rağmen ülkedeki bölgelerin de kendi içinde homojen olmadıkları ayrıca mezhepler arası siyasi güç kavgalarının da ciddi boyutlarda devam ettiği gerçekleri bugün için geçerli. Bu gerçekler geçerliliğini korumaya da devam edecek. Bu nedenle gerek ABD Senato’sunda sunulan rapor gerekse de 1990’larda Bosna’da yaşanan dehşeti çözmek için ortaya atılan güç paylaşımı düzenlemelerini andıran Biden Bildirgesi soruna bir çözüm yaratacak nitelikte değil. Arap Dünyası’nın da en büyük endişesi, Irak’ın bölünmesi halinde etnik çatışmalar, iç savaş ve sınır ötesi operasyonlar ortaya çıkabilir. Bu tarz bir çatışma elli yıldır Ortadoğu’nun vazgeçilmez sorunu olan İsrail- Filistin meselesinden bile daha kanlı bir şekle bürünebilir.
Bugün üzerinde durulan asıl konu ise, Irak'ın çöküşe uğraması durumunda felaketin bölgeye yayılmasını önlemek için Ortadoğu sorununa uygun yeni bir güvenlik paketinin oluşturulmasıdır. Bunun için Irak sorununun çözümüne ülkeye komşu ülkelerin de katkıda bulunması kaçınılmaz olmuştur. Ancak buna rağmen komşu ülkelerin Irak'taki taraflara etkisi yine de oldukça sınırlı.
Bu bağlamda, İngiliz uzmanlar da Irak sorunun çözümü kapsamında belki de en önemli üç soruya cevap bulmayı başaramadı: Mezhep içi çatışmalar nasıl sonuçlandırılabilir? Bugüne kadar federal bir devlet yapısına en çok karşı çıkan grup olan Sünniler, böyle bir devlet yapısının, Şiilerin hâkimiyetindeki merkeziyetçi bir devlet yapısına oranla, kendilerine daha fazla siyasi güç garanti edeceğine nasıl ikna edilebilirler? Birbiriyle kavgalı mezheplerin soruna siyasi bir çözüm bulma gayreti göstermeleri için, hangi yola başvurulmalı?
Irak bölünme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Irak’ın kuzeyinde bir terör örgütü vardır. Bu sorun Türkiye’nin içiyle ilgilidir ve onun sınırındaki Irak’la ilgilidir. Kuzey Irak’ta Türkiye’deki terör sorunu, Türkiye’deki terör sorunu ile Irak’ın bütünlüğü konusundaki sorunlarımız birbirinden ayrılabilir mi? Ayrılamaz. Bu kendi içinde dokusal sorunları çözerken gerçekten Türkiye’nin çok sağlıklı, çok tutarlı politikalar üretmesi ve bunları uygulaması da kaçınılmaz bir durumdur.