Peres`in kaleminden Türkiye

İsrail ve Filistin uzun bir aradan sonra ABD’nin ev sahipliğinde Annapolis, Maryland’de biraraya gelerek barış sürecine ivme kazandıracak çıkışı bulmaya çalıştı. ABD Yönetimi’nin girişimleriyle Türkiye dahil çok sayıda ülkenin gözlemci olarak katıldığı zirvede aralarında Suudi Arabistan ve Suriye’nin de katıldığ&

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, resmi Türkiye ziyaretinin ardından İsrail’in Haaretz Gazetesi için hazırladığı blogunda Türkiye hakkındaki izlenimlerini  kaleme aldı

Türkiye Ziyaretim
Dışişleri bakanlığı görevini yürütürken, büyükelçilerimizden bana telgrafdan daha çok şiir yollamalarını rica ederdim.
Bazen, bir şiirde diplomatik bir telgraftan daha çok bilgi vardır.  Sadece bilgi değil, umutta.
Türkiye ziyaretim için ayrılmadan önce, Türk şair Cahit Sıtkı Tarancı tarafından yazılmış bir şiire rastladım.  İlk iki kıtası şöyle idi:

“Memleket isterim / Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; / Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim / Ne başta dert ne gönülde hasret olsun; / Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.”

Türkiye’nin, şimdiden bu tür bir yaşam sürdüren bir ülke olduğundan emin değilim ama, kesinlikle bu vizyona erişmenin yönündedir.  Şiir, bu kaderi başarmak için yüz yıldan fazla süregelen bağlılık ve ithaftan bahseder. 
Kemal Atatürk yirminci yüzyılın başında, ileri görüşüyle geleceğin “bilim ve bilgiye” bağlı olduğunu söylemiş, hayatımızda mutluluğu elde etmenin yolunun sadece kendimize değil, bizden sonra geleceklere de hizmet etmekten geçtiğini anlatmıştı.
Atatürk halifeliği yıkıp, bir cumhuriyet yaratmıştır.  Din ne kadar önemli olursa olsun, bilimden daha önemli olmadığına karar vermiş ve geleneksel din ile modern bilimin illa da birbiriyle ters düşen konseptler olmadığına karar vermişti.  Atatürk alfabeyi değiştirdi, ülkenin kıyafet ve hayat tarzını değiştirerek modern Türkiye’yi yarattı.
Sonuç olarak, Türkiye dünyadaki en gelişmiş Müslüman ülkedir.  Türkiye Avrupa Birliği’ne katılmayı, ve bir o kadar modern ve demokratik  olmayı hedefliyor.  Avrupalılar, Müslümanların ve Müslüman partilerin olduğu, fakat İslam Devleti olmayan bir ülkeye kapılarını kapamakta hatalılar.  Biz değişik olan için hoşgörüsü olan, ayırım ve bölünme gibi eskiye ait düşüncelerin olmadığı bir dünyada yaşıyoruz.  Şu anda 1,5 milyar Müslüman ve 1 milyar 250 bin Hristiyan bulunmaktadır.  Eğer müslüman tarafında, dinler arası uzlaştırma sağlayabilecek bir ülke varsa, o ülke Türkiye’dir. 
Türkiye, dinci hegamonya yaratmaya çalışan İran’ın tersine, içinde ve dünyada politik ahenk arayan bir ülkedir.  İki alternatifimiz vardır; biri özgürlük ve demokrasi örneğini oluşturan Türkiye, öbürü nefret ve karanlığı besleyen İran’dır.  Ahenge saygı duymalı, hegamonyadan korkmalıyız. 
Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkileri açık, iyi ve tamdır ve Türkiye barış sürecinde yer almayı istemektedir.  Bunu yaparak, Türkiye özgürlüğü kucaklayıp, diğer ülkelere örnek teşkil etmektedir.  Bu gerçeğe Türkiye ziyaretim sırasında şahit oldum ve çok duygulandım.
Türk ve İsrailli sanayicilerin, Filistinli sanayicilerle beraber Batı Şeria’da bir sanayi parkı kurması tarafımızca kabul edilmiştir.  Bu yüzlerce kişiye iş imkanı sağlayacak bir inisyatiftir. Ben bir işin, tüfekten daha önemli olduğuna inanıyorum.  Benimle birlikte, Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbas da Türkiye’ye davet edilmişti ve her ikimiz de, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte bu anlaşmanın barışı teşvik edeceğine ve taraflar arası ekonomik, politik ve dini ilişkileri daha iyiye götüreceğine inanıyoruz. 
İkimizin de Türkiye Parlamentosu’na hitap edebilmesi, tarihinde Türk olmayan sadece sekiz kişiye bu hakkı sağlayan parlamentoda, eşsiz bir olaydır. 
Bir gayri müslim olan benim için, ağırlıklı Müslüman olan Türk Parlamentosu’nda İbranice konuşmak, çok nadir ve dokunaklı bir tecrübe idi.  Bu, barış yolunda birçok önyargının yıkılabileceğinin ve barış için gerçek bir anlaşmaya varılabileceğinin mümkün olduğunu ispatladı.