Sinemaya dair bir güzelleme

Eli Kebudi Küçüktüm, annemin elimden tutarak evimize yürüme mesafesinde olan sinemaya, sinemama beni götürüşünü dün gibi hatırlıyorum. Bir nevi aile fertlerinin, dayı, amca, hala çocuklarının buluşma noktasıydı sinema, küçük memleketimde.

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Film başlamadan önce alınan yiyecekler film başlayıncaya kadar bir güzel yenir ve film başladığında karanlık içindeki kocaman aydınlık bir bölgeden görsel hafızamızı zenginleştirecek kareler akmaya başlar ve biz film seyrine koyulurduk.
Zaman geçtikçe sinema, annemin beni elimden tutarak götürdüğü yer olmaktan çıkıyor büyüyordum ve zamanımın büyük bir bölümünü filmler hakkında bilgiler edinerek ve sinemaya giderek geçiriyordum.
Hangi filmde kim oynuyor? Nasıl bir film? Yönetmeni kim? Konusu ne? Nerede geçiyor? Sorularına vermem gereken cevaplar benim için keyifli bir zaman geçirmece eylemi oluyordu. Bu cevaplar zamanla birikiyor ve geniş bir bilgi hazinesi haline geliyordu filmlere, olaylara,   kişilere ve mekana dair…
Her film izleyişimde, farklı coğrafyalarda kendimi buluyordum. Kimi zaman filmin başrol oyuncusunu kendime yakın hissediyor, kimi zamansa filmdeki ezilen karakterlerden biri oluyordum. Bu benzetmeler, içinde bulunduğum psikolojik duruma göre değişiyordu.
Filmdeki olaylarla hem filmi anlamaya çalışıyor hem de kendime bir şeyler katmak hoşuma gidiyordu. Her film bir yolculuktu benim için, sinema ise bu yolculuğu gerçekleştirdiğim vagonun ismi.
Bu yolculuk her defasında kendi iç dünyama olan bir yolculuğa dönüşüyor.
Zaman ve mekan kavramlarının üzerine basarak vurgulayan bir sanat dalıdır sinema. Her filmde adı geçen mekanlar ve film karakterlerinin içinde bulunduğu tarihsel süreç izleyiciye doyumsuz bir seyir zevkinin yanında geniş bir bilgi kaynağı da sunar.
Aynı zamanda bir çeşit dildir sinema, bir duruşu temsil eder beraberinde yansıttığı olaylar mutlaka insanların başına gelen vakalardan etkilenmiştir. Savaşlar, barışlar, aşk önemli birer kaynaktır sinema için.
Bağımsızdır aynı zamanda sinema, dokunulmazlığı vardır ve olaylar karşısındaki tavrını hiç çekinmeden dile getirebilir, insanların dile getirmeye cesaret edemediği kelimeleri kareler halinde aktarabilir aynı zamanda. Kısacası sanat dalları içinde, rahat durmayan ve mutlaka sataşacak bir yer arayan hırçın bir çocuktur sinema, dokunulmazlığı içindeki hırçın çocuktan ötürüdür.
Bir serüvenin parçası haline gelmenin en güzel ve kolay yoludur sinema. Seans araları verip kendi gerçek serüvenimize dönmek, ardından tekrar ve tekrar bu serüvenin bu keyifli yolculuğun bir parçası haline gelmek karanlık ve sessiz sinema salonlarında. Bir filmin egemenliğinde serüveni yaşamak ve kendimize bir şeyler katarak çıkmak seanslardan, ardından filmin kattıklarıyla yan yana yürümek bu keyifli serüvenin en güzel yanı olsa gerek…