Şimon Peres: hümanist, bilge, barişçil bir devlet başkani

TBMM`de konuşan ilk İsrailli Devlet Başkanı olan Şimon Peres, altmış yılı aşkın bir süredir siyasi yaşamın içinde yer alıyor. Ülkesinin kuruluşunda etkin olan, henüz yirmili yaşlarında önemli görevlere gelen ve uzun siyasi bir süreçten sonra devlet başkanlığına seçilen Peres`in yaşam öyküsünü aktarı

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba
Zengin bir siyasi kariyere sahip Devlet Başkanı Şimon Peres, farklı bakanlık görevlerinde bulunmuş, başbakanlık yapmış, İsrail askeri endüstrisinin kurucuları arasında yer almış, Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüş bir kişi.
Aslında Şimon Peres’in siyasi kariyerini anlatmak, kuruluşundan itibaren İsrail Devleti’nin siyasi yaşamının bir özetini yapmak anlamına geliyor.
Shimon Perski, 1923 yılının 2 Ağustos günü Polonya’nın küçük bir kenti olan Wisniewo’da doğdu. Babası İtzhak odun tüccarı, annesi Sarah kütüphaneci ve Rusça öğretmeniydi. 1934’de Perskiler, oğulları Shimon ve Guershon ile Tel- Aviv’e yerleştiler.
Shimon, Ben Shemen’deki ziraat lisesinde yatılı öğrenim gördü. Bu topraklara hızla uyum sağladı, başta Ben Gurion olmak üzere tüm Siyonist liderlerin yaptığı gibi İbrani ismi aldı Perski soyadını Peres olarak değiştirdi. Kurucuları arasında yer aldığı Ürdün vadisindeki Aloumot Kibbutzu’nda ahırlarda çalıştı, çobanlık yaptı. 1945’te Sonia Gelman ile evlendi, çiftin üç çocukları oldu.

YİRMİLİ YAŞLARDA BİR SİYASETÇİ
1947’de Yahudilerin bir devlet kurmasına muhalefet eden Araplara karşı bir savaş hazırlığı yapılmaktadır. David Ben Gurion, organizasyon alanındaki başarısını duyduğu henüz 24 yaşındaki Şimon Peres’e, Hagana’da çok önemli bir görev verir; askerleri ve silah satın alımını yönlendirecektir. 1953’te Savunma Bakanlığı genel müdürlüğüne getirildiğinde henüz 30 yaşında değildir. 50’li yıllarda Şimon Peres, İsrail askeri endüstrisinin kurulması için yoğun çalışmalar yapar.
1959’da İşçi Partisi Mapai’dan milletvekili seçilir, Knesset’e girer, savunma bakanı yardımcısı olur. Ben Gurion o dönemde başbakan ve savunma bakanıdır.
60’lı yıllar daha karmaşıktır; 1963’te Ben Gurion hükümetten ayrılır yerini Levy Eshkol’e bırakır. Eshkol ile anlaşmazlığa düşen Ben Gurion 1965’te Mapai’dan ayrılarak Rafi’yi kurar. Rafi’ye katılan Peres ile Moshe Dayan geniş bir taraftar grubu ile Mapai’ın eski liderlerine karşı karşılıklı suçlamalara dayanan bir mücadele başlatırlar. 1967 savaşının patlak vermesi ve Moshe Dayan’ın savunma bakanlığına acilen çağrılması ile ortam sakinleşir. 1968’de Rafi mensupları yeni işçi partisi Avoda’yı kurarlar. İsrail işçi hareketinin düşman kardeşleri arasında bir barış ortamının kurulması için çaba harcayan Şimon Peres 1969’da Golda Meir başbakanlığındaki hükümete katılır.

RABİN’E RAKİP
1973 Kipur Savaşı sonrasında Golda Meir görevinden istifa ettiğinde Şimon Peres’in onun yerine geçmesine kesin gözüyle bakılır. Oysa İşçi Partisi,6 Gün Savaşı’nda genelkurmay başkanı olan İtzhak Rabin’i tercih eder. Bu Peres ile Rabin’in ilk mevki çekişmesi olacaktır.
Peres 1974’ten itibaren Rabin hükümetinde savunma bakanı olarak görev yapar, diğer yandan parti içinde ve dışında çalışarak rövanşını hazırlar. 1977’nin Şubat’ında Rabin ile Peres İşçi Partisi başkanlığı için bir kez daha karşı karşıya gelirler ve Rabin bu mücadeleden yine galip çıkar.
15 Mart’ta Haaretz gazetesinde yayınlanan bir haber ortalığı karıştırır; Rabin’in Washington’da İsrail elçiliği yaptığı dönemde eşi Lea adına ABD bankalarının birinde bir hesap açtığı ortaya çıkar. İtzhak Rabin istifa etmek zorunda kalır. Haaretz’e bu haberi Şimon Peres’in sızdırdığı düşünülmektedir. 10 Nisan’da Peres genel seçimler arifesinde acilen İşçi Partisi başkanlığına getirilir. 43 yaşındaki Peres bu kez başbakan olabilecek miydi?
17 Mayıs 1977 seçimleri sonucunda dengeler değişir; İsrail tarihinde ilk kez İşçi Partisi parlamentoda çoğunluğu sağlayamaz. Likud Partisi Lideri Menahem Begin hükümeti kurar.
Muhalefet lideri olan Şimon Peres karşısında, Begin’in teklifini kabul ederek dışişleri bakanı olan, Rafi’den çalışma arkadaşı Moshe Dayan’ı bulur. Dayan, Begin ile Mısır Başkanı Enver Sedat arasında imzalanan barış anlaşmasının başlıca mimarlarındandır. İşçi Partisi bu girişime destek olurken, siyasi anlamda ciddi muhalefet yapar.
Menahem Begin’in istifası ile İtzhak Şamir Likud lideri olur. 1984 seçimlerinde sağ ile sol oylar arasında eşitlik vardır. Ulusal birlik hükümeti kurulur, başbakanlık ve dışişleri bakanlığı görevleri dönüşümlü olarak yapılacaktır. İşçi Partisi’nin iki numarası İtzhak Rabin savunma bakanı olur. Şimon Peres 13 Eylül 1984’te ilk kez başbakan olarak göreve başlar. “Genç kurt” artık genç değildir, 60 yaşını geçmiştir. Moşe Dayan, Levy Eshkol, Golda Meir, İgal Alon, David Ben Gurion gibi siyasetin ve ülke tarihinin dev isimleri öbür dünyaya göçmüş, Menahem Begin evine kapanarak öldüğü 1992 yılına dek suskunluğunu korumuştur.
Şimon Peres başbakan olarak aldığı bazı önlemlerle halkın desteğini kazanır. Rabin ile birlikte 1982’de işgal edilen topraklardan güvenlik şeridi dışında Tsahal’i geri çeker, tırmanan enflasyonu durdurmayı başarır. 1986’da yerini dönüşüm icabı İtzhak Şamir’e bırakır, kendisi dışişleri bakanı olur. Bu görevi sırasında Ürdün Kralı Hüseyin ile Londra’da gizli bir görüşme yapar.
1988 seçimleri sonrasında yeniden ulusal birlik hükümeti kurulur. Şamir başbakan, Peres maliye bakanıdır.1990’da ABD’nin Filistinlilerle görüşmelere başlanmasını önermesi üzerine kriz yaşanır, sağ karşı çıkar, Peres’in yaptığı bir konuşma sonrasında sol çekilir, koalisyon hükümeti son bulur. İtzhak Şamir yeni hükümeti kurar, Peres muhalefet başkanıdır. Şamir başkanlığındaki bu hükümet barış görüşmelerini kabul eder, 30 Ekim 1991’de Madrid Konferansı gerçekleşir.
İşçi Partisi liderliği seçimlerinde bu kez İtzhak Rabin seçilir. 1992 genel seçimlerini İşçi Partisi kazanır, Rabin başbakan, Peres dışişleri bakanı olur. Bu dönemde siyasiler, memurlar ve akademisyenlerden kurulan komisyonlar Yaser Arafat’ın başını çektiği FKÖ ile gizlice görüşmeler yaparlar. Peres ile Rabin ileride Oslo süreci olarak adlandırılacak gelişmelerden haberdar edilirler.

PERES VE YENİ ORTADOĞU
O sıralarda Şimon Peres “Yeni Ortadoğu” düşüncesini ortaya atar. Peres naif görünen bu söylemi ile ilim ve bilimin gücü karşısında silahların güçsüz kalması gerektiğini, ekonomik işbirliği sayesinde siyasi anlaşmazlıkların son bulacağını ileri sürüyordu. “Huzurlu bir Ortadoğu isteyenlere bu şansı tanıyalım dünyadaki bütün iyi niyetli insanların geleceğe yönelik bu projeye katkıda bulunmalarını sağlayalım” demekteydi.  Ancak “Yeni Ortadoğu” bölgedeki bazı İslam ülkeleri tarafından Yahudi tüccar ve işadamlarının Arap dünyasının ekonomisini eline geçirme çabası olarak algılandı. “Yeni Ortadoğu” bazı ülkelerde heyecanla karşılanırken, bazı ülkelerde antisemit önyargılarla bir paranoyaya dönüşür.
1994’te İtzhak Rabin, Şimon Peres ve Yaser Arafat, İsrail- Filistin barışına katkıları nedeniyle Nobel Barış Ödülü’nü alırlar. Aynı yıl İsrail- Ürdün barış anlaşması imzalanır.
Barış görüşmeleri Hamas’ın 1994 ile 1995’te İsrail’e yönelik terör saldırıları ile gölgelenir. İsrail kentlerinde patlayan canlı bombalar nedeniyle her gün onlarca can kaybı verilir, halkın güvenliği tehlikeye girer. İsrail’in aşırı radikal kesiminin hükümete karşı öfkesi 4 Kasım 1995’te Başbakan İtzhak Rabin’in katledilmesine yol açar.

“LOOSER”
1996 seçimlerinden, Peres’in “looser” imajına karşı Binyamin Netanyahu gibi genç, yakışıklı ve karizmatik bir liderle Likud Partisi zaferle çıkar. Aynı yıl Peres, “Ortadoğu halklarının barış ve huzuru için bir altyapı” oluşturmayı amaçlayan ‘Peres Barış Merkezi’ni kurar. Bu merkez dünya liderleri tarafından destek görür. Bu arada Peres siyasi yaşamdan elini çekmez. Fakat İşçi Partisi parlak bir askeri kariyere sahip Ehud Barak’ı Peres’e tercih eder. 1999 erken seçimlerinde Barak başbakan olunca Peres’e pek önemli olmayan bir bakanlık verilir.
2000’de devlet başkanlığı makamına aday olur. Fakat Peres’e takılan “looser” lakabı bir kez daha kanıtlanır. Oysa herkes onu destekleyeceğini vaat ediyor, basın onun kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu. Gizli oylama sonucunda Knesset, devlet başkanlığına Likud’un adayı Moshe Katsav’ı seçer.
Peres kendini yenilmiş mi hissetti? Havlu mu attı? Tabii ki hayır… O uygun zamanı bekleyecekti. Camp David’deki barış görüşmelerinin başarısızlığı, ardından İntifada’nın patlak vermesi Barak’ı zayıflatır. Barak başbakanlık görevini bırakır, siyasetten çekilir. Peres İşçi Partisi’ni, Ariel Şaron başbakanlığındaki koalisyon hükümetine sokar, kendisi de başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı görevine gelir. Fakat anlaşmazlıkların süregeldiği İşçi Partisi liderliğinden ayrılır.

PERES -  ŞARON İŞBİRLİĞİ
İşçi Partisi barış girişimlerinin askıya alınması nedeniyle hükümetten ayrılır. 2003 seçimleri İşçi Partisi için hezimet olur. Karşı kampların iki lideri Peres ile Şaron, Gazze’den tek yanlı çekilme programını birlikte gerçekleştirmeye çalışarak, hem İsrail siyasetinde, hem de İsrail ile Filistinliler arasında bir uzlaşma sağlarlar. Gazze’den çekilme 2005 yılının Ağustos ayında gerçekleşir.
2005’in Kasım ayında İşçi Partisi liderliği seçiminde Peres yeniden kaybeder, Amir Peretz parti başkanı olur. Bu arada geri çekilme sonrasında, Likud Partisi bünyesinde Binyamin Netanyahu’nun başını çektiği iç muhalefet oluşur. Şaron’un kurduğu yeni parti Kadima’ya Ehud Olmert, Tzipi Livni gibi Likud’un ağır toplarının yanı sıra İşçi Partisi’nden de katılımlar olur, bir süre sonra da Şimon Peres Kadima’ya katıldığını açıklar.
Ariel Şaron beyin felci geçirince Ehud Olmert Kadima’ya geçici başkan olur. 28 Mart 2006 seçimlerinden Kadima birinci parti çıkar. Kurulan Ehud Olmert Hükümeti’nde Şimon Peres bölge ekonomisinin gelişmesinden sorumlu başbakan yardımcısı olur.
2007 Haziran ayında Peres, devlet başkanlığına yeniden adaylığını koyar. Karşısında Likud’un adayı Reuven Rivlin ve İşçi Partisi adayı Colette Avital vardır. Peres bir kez daha “ezeli mağlup” damgasını mı yiyecekti? Hayır… Bu kez öyle olmaz, Knesset onu 15 Temmuz günü yedi yıllık bir süre için devlet başkanlığına seçer.
Birkaç yıl önce 80. yaşını kutlayan İsrail’in 9. Devlet Başkanı Şimon Peres’in bu göreve çoktandır layık olduğu konusunda herkes hemfikir. 60 yıl gibi uzun bir süre İsrail siyasetinde etkin olmuş bu kişi açısından devlet başkanlığı makamı yaldızlı bir emeklilik olarak nitelendirilebilir.
Dünyada saygın ve yapıcı kişiliği ile tanınan Şimon Peres, bu onurlu görevi süresince çağdaşlaşma, Yahudilik, bölgesel diyalog ve işbirliği alanlarında, en önemlisi de “Barış”ın sağlanmasında etkin olmaya devam edecek.
Bu yazıyı sonlandırırken ‘hümanist, bilge, öngörülü, barışçıl’ sıfatları ile tanımlayabileceğimiz Devlet Başkanı Şimon Peres’in aklımızda yer etmiş bazı ifadelerine yer vermek istiyorum.
“Her pazarlıkta pencereleri kapamaktan ve kapıları sonuna kadar açmaktan kaçının.”
“Demokrasi ilk aşamada eşit, daha sonraki aşamada farklı olabilme hakkıdır.”
“Barışı getirecek olan şiddet değil,  bilim, teknoloji ve diyalogdur.”
“İyimserlerle kötümserler aynı şekilde ölürler, farklı şekilde yaşarlar. Ben iyimser olarak yaşamayı tercih ediyorum.”