yabanci basindan / Yahudi insaninin yeni görevi

Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü`nden Mahir Ünsal Eriş, bu haftaki sayımızda İbranice`nin ülkemizdeki kullanımını gündelik hayattan örneklerle paylaşıyor. Kendisi ayrıca İbranice eğitimi hakkındaki çalışmaları ve İbranice`nin akademik düzeydeki yerini inceliyor

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba

Avraham Burg, Haaretz, 10 Eylül 2007
Roş- Aşana, diğer Yahudi bayramlarından çok daha farklıdır. Evrensel bir düşünme tarzı ona hakimdir ve duaları sene içindekilerden farklılık gösterir. Ulusalcılık ve ulusun kollektif hatıraları bu zamanda marjinaldir; temel ruhu dışa doğrudur: “bir dua... tüm uluslar için”. Dünyanın iyiliği için dua ettiğimiz tek gündür. “Bugün dünya tasarlandı” ve “dünyadaki herkes O’nun önünden geçecek”  diye şarkı söyleriz, ayrımcılık ve ayrılık olmadan; çünkü dünyanın Yaratıcısı önünde herkes eşittir. Din ve her aşırılık açısından özgür doğan tıpkı Adem ve Havva gibi.
Yıllar içinde, Yahudi insanının tarihteki zorluklarına bağlı olarak, bayramın evrensel kimliği bulanıklaştı. Baskı altında kalmak ve bizi vahşi bir şekilde reddeden dünya adına güne odaklanmak bizim için zordu. “Yalnız başına ayakta duran bir millet” gibi davranmak bize doğal geldi ve bir zamanlar “Dünyanın bir ulusu” olan ve şimdi fazlasıyla “toprağın ulusuna” dönüşen Yahudi insanının evrensel sorumluluğunu ihmal ettik.
Bir ulusal ruhun böylesine kapanmasının sonuçları çok üzücü. Milenyumda ilk kez, dünyayı etkilemekte ön planda değiliz. Geçmişte, etkimizin olmadığı bir dönem çok ender oldu. İsa’yı örnek alalım. Onun öğretileri ve değerleri II. Tapınak zamanında Yahudilik özünden doğdu.  Avrupa Rönesans’ını yayanlar, ılımlı ve tolerans sahibi Müslümanlar’ın koruduğu, Antik Yunan’da bilgeliği ve başarıyı getiren Yahudi Marranolar’ının torunlarını kapsadılar.
Spinoza ve Moses Mendelsohn olmadan modern zamanının kodlarını deşifre etmek mümkün değil. Peki ya Marx ve komünizm, Freud ve bireysel ruh olmadan geçtiğimiz yüzyıl neye benzerdi? Aynı dönem Trotsky, Zamenhof ve diğerleri ile onların rüyalarını da içerdi.
Bunların hepsi sona erdi. Altmış yıl önce, Avrupa “öteki” sınavında başarısız oldu.  Onlara şans verildiğinde, çözümü olmayan cüzzamlılar olarak gördükleri Yahudileri’ni yok ettiler.
Günümüzde, Avrupa bir başka “öteki” sınavıyla karşı karşıya – Müslümanlar. On milyonlarca Müslüman bugün Avrupa ve Batı’da yaşıyor ve Türkiye Avrupa Birliği’ne girdiği zaman, 100 milyon civarında Müslüman bir nüfusu olacak. Soru şu, “Onlarla ne yapacağız?”. Bu, Paris güçlerinin koridorlarında duyulabiliyor; İngiltere’deki seçimleri etkiliyor; İsveç’teki din üzerine kanunları ve devleti değiştiriyor; Washington’daki Hollywood kahramanlarının stereotiplerine yansımış durumda. Batı ırkçıları da soruyorlar, “Ne yapacağız?” ve kalabalık coşkuyla yanıtlıyor: Her zaman yaptığımız gibi – savaş, sürgün, haklarını kısıtlamak. Ama İsrailliler ve Yahudiler, bu soruyu bile sormuyorlar.
Batı bir yandan sağlık ve çevre üzerine en önemli savaşlarından birini gerçekleştirirken, anlaşılabilir bir kompleks yüzünden biz yokuz. Biz olmadan cehennem ve dünya ekolojisi – aşırı tutuculuk ve aşırılık, insan hakları, uluslararası terör, kadının durumu, örtüye karşı çabalıyorlar. Uluslararası kabulümüzün her zamankinden büyük bir olduğu bir zamanda, dünyanın bizim eşsiz katkımıza ihtiyacı olduğu bir zamanda, eskiden hiç olmadığı kadar yokuz. Bu günümüzün Yahudi paradoksu. İletişimimiz, anlaşmazlıklarımız, travmalarımız, iyileşmemiz ve modern Batı ile kesişim noktalarımız, çağdaş Yahudilik, yeni rüzgâr ve heyecan verici fikirler için bazı kapılar açtı: dinde çoğulculuk, Yahudi kadınının eşitliği. Öte yandan, anlaşılabilir bir korku ile kendimizi saklıyor ve ulusal kepenkimize kapanarak geri çekiyoruz.
Dünyanın geleceği geniş bir kapsamda Batı’nın, İslam’la kaynaşmasında, Müslümanları kapsamasındaki kaabiliyetine bağlıdır, onları bizler gibi reddetmelerine değil. Böylece birlikte yeni bir dünyanın doğumuna hitap edebiliriz. George Bush’un ve diğer fundamentalist Hıristiyanlar’ın “maço” söylevleri gibi değil, İsrailli yerleşimciler ve yerel muhafazakârları gibi değil ve Batı’yla sanki kirli bir kadınmış gibi, tüm teması reddeden İslamcı tutucular gibi değil.
İhtiyacımız olan ılımlı ve özenli bir diyalog, yarı- kadın gibi, kapsayıcı ve kabullenici. Bir birleşimin diyaloğu, “dünyayı- anlayan” tıpkı çağdaş Batı Yahudiliğinin, Yahudiler ve Yahudi olmayanlar arasındaki hastalıklı tarihi kırdığı ve Hitler, destekçilerin önünden yürümeye çalıştığı binlerce yıllık kan dökmenin aksine  günümüzdeki yeni model gibi. Dünyanın hiçbir zaman olmadığı kadar bize açıldığı ve bunu karşılamak için değiştiğimiz gibi, korkularımızı azaltabilir, bayramımızın kökenini yenileyebilir ve dünya ile onun iyiliği için sorumluluğumuza dönebiliriz.
Böyle bir dünyaya kavuşmak için neler yapabiliriz – daha iyi, kiracıları ve bizler için daha az tehlike arz eden ve daha mükkemel olan? Bence, bir kurban olarak, “öteki” olarak deneyimlerimizle bağışlıyıcı olmalıyız ve neslimizin “ötekileri”ni yok yere kurban etmelerini önlemeliyiz. Modern Yahudilik, dersleri ve kurbanlarıyla, Batılı Müslümanlar ve Hıristiyanlar’ın birbiriyle tanışmak üzere basacakları bir köprü olması için teklifte bulunmalı, bir Müslüman- Hıristiyan diyaloğu yaratmalı ve Batı İslam’ını kurumsallaştırmalı.
Batı da Müslüman vatandaşlarını kucaklayabilmeli, kucaklamalı da. Onların kendilerini, dinlerini ve geleneklerini bir ışık olarak görmelerini sağlamalı – öyle bir ışık ki tolerans ve dini çoğulculuğa vesile olacak. Batıdaki birçok Müslüman, aşırı dinci terörizme karşıt. Oradaki herkes Osame bin Ladin değil, tıpkı buradaki herkesin Meir Kahane, Baruch Goldstein veya George Bush olmadığı gibi. Ilımlı Müslümanlar, kötü hiçbir şey yapmadıkları hâlde, 21.yüzyılın yabancıları, “Yahudiler”i olma çizgisindeler. 20.yüzyıldaki başarısızlığın ortakları, onları kurban edenler kadar kurbanlar da, aynı tarafta olmalılar ki bu kez sınav başarılabilsin. Eğer Avrupa ve Birleşik Devletler “Müslüman inancına sahip vatandaşları” için sınavlarında başarısız olurlarsa, bu başarısızlığın dalgaları Batıyı aşağı sürükleyecek. Aksine  başarı, mücadele içindeki Batı’ya, büyük bir çoğunlukla “tek Tanrı”ya dua eden  ortaklardan oluşan, dünya barışı için bir doğum sağlayabilir.

Çeviri: David OJALVO