ŞALOM 60. yilinda…

29 Ekim 1947`de kurucusu Avram Leyon ile yayın hayatına başlayan gazeteniz Şalom, 60. yılını kutluyor. 7 Ekim Pazar günü gerçekleşecek etkinlikte konusunda uzman kişilerin söz alacakları bir panelin ardından, müzik dinletisi ve fotoğraf yarışması sonuçları açıklanacakEster YANNİER

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
60. yıl etkinliklerini bir yazı dizisi halinde sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu bağlamda ilk söyleşimizi paneli yönetecek olan Şalom’un geçmiş dönem başyazarlarından Rina Eskenazi ile gerçekleştirdik.

Söze şöyle başlayayım: Bize değer kazandıran şeyler, yaptığımız işlerdir.
Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe “kültür” denir. Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur, onu diğer toplumlardan farklı kılar; toplumun yaşayış ve düşünüş tarzıdır.
Kültür görecelidir. Yani her toplumun kendine özgü kültürü vardır
Hiç kimse, tek bir kültürün içinde yalıtılmış bir şekilde yaşayamaz.
Bir arada bulunan kültürler, az veya çok, karşılıklı olarak değişmektedirler.
Kültürel alışverişler her zaman tek yönlü bir süreç değildir. Bu bakımdan asimile olan grubun ve temsil ettikleri kültürel özelliklerin tümüyle yok olduğunu düşünmek yanlıştır. Grup varlığı bazı öğeler korunarak sürdürülebilir

Eğer bir cemaat daha geniş bir cemaate katılmak için kendi kültürünü bir kenara bırakırsa kendisi de kaybeder, geniş cemaat de kaybeder.

Kültürler çapraz döllenme ve sürekli bir akış durumu içindedir; bu süreçte çok verimli birçok değiş tokuş ve etkileşim meydana gelir.
Demokratik kültürleşme, her kültürün temsilcilerinin diğer kültürleri kendi tarihî ve değerler sistemi içinde kabul etmesidir.
Avrupa Antlaşmaları, Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşme Strasbourg,  1.2.1995
Çoğulcu ve gerçekten demokratik bir toplumun, sadece ulusal azınlığa mensup her ferdin etnik, kültürel, dilbilimsel ve dinsel kimliğine saygı göstermekle kalmayıp bu kimliğin dile getirilmesi, korunması ve geliştirilmesi  için elverişli şartları oluşturmasını da sağlaması gerektiğinin altını çizmiştir. Bir hoşgörü  ve diyalog ortamı oluşturulmasının, kültürel çeşitliliğin, bir toplumun bölünmesinin değil, bölünme için  değil,  zenginleşmenin kaynağı ve etkeni olmasını sağlamak için gerekli olduğunu vurgulamıştır.
“Kültürel Farklılıklar” globalleşmiş yeni dünyamızın renkli bir mozaiği olarak hoşgörüye muhtaç olan  bir kavram. İnsanların, mensup oldukları toplumlara paralel “Dinî ve Millî,” hatta örf, adet, gelenekler açısından doğal olarak kazandıkları “Bakış açıları”na, bir de şahsî görüşleri eklenince, tabiidir ki yaşayış biçimleri, güncel olaylara bakış açıları farklı olacaktır. Bu konudaki ahengi temin edecek yegâne “Gerek ve Yeter Şart”, farklılıklara “empati” ile yaklaşabilmektir.

Panel: farklı görüşler, eğilimler…..

 ABD Başkanlarından Thomas Jefferson1787’de:
“Gazetesiz bir hükümet mi yoksa hükümetsiz gazeteler mi, karar bana bırakılsaydı hiç kuşkusuz ikincisini yeğlerdim” demiş
Gazetecilik Ekip İşidir.
İçinde bulunduğumuz dünyada yayın organları bir toplumun akciğeridir... Buradaki bir kısıtlama, bir kirlenme, tüm toplumu etkileyecektir.
Bu sene Şalom’un kuruluşunun 60. yılını kutlayacağız. 60 yıllık  bir yayın hayatı kolay geçen bir süre değildir. Çok az gazete 60 yıl hiç ara vermeden devam edebilir. Bu amaç uğruna çalışan  gelmiş geçmiş tüm Şalomcuları en başta Avram Leyon’u kutlamak isterim.  Tabii bu mutlu olay için mutlaka bir entelektüel etkinlik yapılmasını düşündük.  Sesimizi  büyük topluma duyurmak için bunu vesile bildik. Cemaat olarak kendimizi dış toplumla çok özdeşleştirdiğimizi, ancak kendimizi tanıtacak hiç denecek kadar etkinlik yapıldığını düşünüyorum.
Konuşmacı konukları seçerken neleri dikkate aldınız? Ortak bir konu mu seçtiniz, yoksa kendileri mi seçtiler?
Konuşmacılarımı çok dikkatle seçtim. Hem bizden olmalarını, hem bizim dışımızda da bize bir şeyler verebilecek konuşmacılar seçmeye gayret ettim. Konuşmacılardan bir tanesi Türkiye kökenli olan Prof. Dr. Esther Benbassa’dır. Kendisi halen  Modern Avrupa Medeniyeti Araştırmaları Merkezi’nin (CNRS) müdürü, Paris- IV Sorbonne Üniversitesi Yahudi Tarihi bölümü öğretim üyesi ve Yüksek Öğretim Okulu Modern Yahudi Tarihi  kürsüsü başkanı. “Genç Türk” romanı ile ülkemizde de tanınan ve bu romanla  Fransa’da "Alberto Benveniste Ödülü"nü Prof Dr. Benbassa’dan alan  Moris Farhi ikinci konuşmacımız. Farhi, İstanbul’da Robert Lisesini bitirdikten sonra İngiltere’ye giderek Tiyatro okumuş Academy of Drama’yı bitirmiş olmasına rağmen yazarlığı tercih etti.

Şalom Gazetesi’nin hakikatten dünyada bir imaj olduğunu gösteriyor. Her ikisi de Şalom’u takip ediyor ve böyle bir olaya katılmaktan gurur duyacaklarını ifade ettiler.

Diğer bir konuşmacımız klinik psikolog olan Prof. Dr Elda Abrevaya. Dünya çapında tanınan  Abrevaya, Türkiye’deki psikiyatri günlerini düzenliyor. Prof Dr. Abrevaya, Paris Üniversitesi’nden mezun. Profesör olduktan sonra  17 yıl yaşadığı Porto Rico’da psikiyatrinin gelişmesine öncülük etti. Psikanaliz atölyesini kurdu. Kendisi Yahudi olmanın psikolojik boyutlarını inceliyor.
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr Edhem Eldem günün dördüncü konuşmacısı. Türk Tarih Vakfı kurucu üyesi olmasının yanı sıra Türkiye’de tarih araştırmaları üzerine sayılı profesörlerden biridir. 19.yy sonu 20 yy ilgili tüm belgeler onun elinden geçer dolayısıyla İstanbul kültürünü derinlemesine bilir.
Panelin konu başlıklarını öğrenebilir miyiz?
Panel; “Doğu ile Batı arasında sıkışmış bir kimlik: Dünümüz, Bugünümüz ve Yarınımız”  başlığını taşıyor
İlk konuşmacımız  Prof. Dr. Esther Benbassa  “L'identité Sépharade, une identité Européenne avant l'heure” (Sefarad Kimliği: Erken bir Avrupa Kimliği) üzerine bir söyleşi sunacak daha sonra soruları cevaplayacak. Konuşma dili Fransızca ama simültane çeviri yapılacak. Bunu takiben yapacağımız panelde panelistlerimiz Moris Farhi MBE  “Marriage Made in Heaven? Countries and Their Minorities” (Cennette bir Evlilik? Ülkeler ve Azınlıkları), Prof. Dr Elda Abrevaya “Acıyla coşku arasında: Yahudi olmak” ve Prof. Dr Edhem Eldem
“19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında İstanbul’un Yahudi cemaati” başlıklı sunuları ile katılacaklar. Panelistlerimiz sunumlarını yaptıktan sonra, dinleyicilerin sorularını yanıtlayacaklar. 
Panel’in oturum başkanlığını kim yapacak?
Panel’in oturum başkanlığını ben yapacağım. Bu kadar derin bilgileri olan konuşmacıları nasıl yönlendireceğim konusunda oldukça heyecanlıyım. Bunun için de konuşma metinlerini daha önceden elimde olması talebinde bulundum.
Şalom ilk kez 29 Ekim 1947’de yayınlandı. Kutlama neden aynı tarihte gerçekleşmiyor?
Gönül 29 Ekim’de olmasını isterdi. Ancak bu ay içerisinde cemaat içi faaliyetlerin yoğunluğunu göz önüne aldığımızda tek uygun Pazar gününün 7 Ekim olduğuna karar kıldık.
Tarihi konuşmacılara bildirdiğimde hepsinden olumlu cevap geldi, çok sevinerek katılmaları beni heyecanlandırdı. Esther Benbassa ve Moris Farhi’nin bu gün için özel olarak  yurt dışından katılmaları da ayrıca sevindirici. Zira bu, Şalom Gazetesi’nin hakikatten dünyada bir imaj olduğunu gösteriyor. Her ikisi de Şalom’u takip ediyor ve böyle bir olaya katılmaktan gurur duyacaklarını ifade ettiler.

Konuklara önerim…

Panel sonrası gün nasıl devam edecek?
Panel sonrası Ramada Oteli’nin üst katında müzik dinletisi eşliğinde  bir kokteylimiz olacak. Ardından  “Barış” konulu fotoğraf yarışmasının ödül töreni yapılacak ve müzik…

Bu paneli yönetiyor veya ilgili olmasaydım da, eski bir Şalomcu olarak mutlaka ve mutlaka katılırdım, gurur duyardım. Herkesin orada olacağına yürekten inanıyorum.
Uzun soluklu bir program olduğunu düşünüyorum. Konuklara önerileriniz olacak mı?
Çok uzun soluklu bir program olacak ama; katılımcılar akşam saatlerine değin orada kalmak zorunda değil. Beğendiği konuşmacıyı da dinleyebilir, sıkıldığı zaman gidebilir-  ki hiç zannetmiyorum-  ama bence orada bulunan entelektüel faaliyetimizden kolay kolay kopamayacak gibi bir his var içimde. Çünkü tüm konuşmacılarımız konularına çok hakim ve konuştukları zaman ayakta alkışlanıyorlar.
Amaç her ne kadar güzel bir olayın kutlanması olsa da bizler açısından en önemlisi geçmişten bu güne kısa bir dönem için bile olsa tüm bu gazeteye emek vermiş tüm Şalomcuları bir arada görebilmek. Günümüz iletişim çağı olsa da bu her zaman mümkün olamayabiliyor. Özellikle bu günde Şalom bağını canlı tutabilmemiz için ne önerirsiniz?
Bence tüm Şalomcuların bu güne katılmaları asli bir görevdir. Bu paneli yönetiyor veya ilgili olmasaydım da, eski bir Şalomcu olarak mutlaka ve mutlaka katılırdım, gurur duyardım. Çünkü bu gazetede çok kişinin, çok gencin, çok yaşlının emeği geçti. Herkesin orada olacağına yürekten inanıyorum. Bu etkinliğin duyurulması lazım. Her hafta söyleşilerle cemaate tanıtmak lazım. Cemaat bireylerinin de olaya ilgi duyacaklarını düşünüyorum. Zira Şalom, cemaatin bir çok ailesinin evine giriyor. Ayrıca cemaat mensupları bu olaya zaten gelmeli diye düşünüyorum.  Görevimiz geniş topluma sesimizi duyurmak. Bu bir gazetedir, bir cemaat organı değil. Yani diğer büyük gazetelerde yazan köşe yazarları ve tüm gazetecilerin de  gelmeleri gerekir. Eğer biz bir gazete isek, gazeteye saygı gösterilir. Gazetecilerin yanı sıra üniversite rektörlerine, tarih profesörlerine ve sosyologlara da davetiye göndereceğiz. Her kesimden  katılım olacağına inanıyorum.
Etkinliğin Şalom’un 60. yılını kutlanmasının yanında Yahudi cemaatinin büyük topluma tanıtılması gibi bir görev taşıdığını söylüyorsunuz…
Cemaat zaten Şalom’u biliyor. Şalom’u tanımayan bir  toplum var. Türk Yahudilerini entelektüel olarak kendilerinden daha düşük gören bir topluluk da var. Maalesef ki, Yahudi denildiği zaman akla entelektüel gelmiyor, ticaret ve tüccar geliyor. Ama kitap yazanlarımız, gazete çıkaranlarımız gelmiyor. Bu yönümüzün de öne çıkmasını istiyorum. Bu amaçla üç konuşmacımız da  Yahudi. Ayrıca dinleyicilerin de soracakları güzel sorularla beni destekleyeceklerine inanıyorum. Bu bir imaj savaşı olacak. Büyük toplumdan ne kadar çok katılım olursa o kadar mutlu olacağım.