Diaspora Yahudileri

Sara YANAROCAKBu hafta İslam yönetimi altındaki İspanya Yahudilerinin genel olarak hayatlarını ve bu yüzyıllar içinde sergiledikleri yüksek kültür gelişimini, devlet idaresinde pay sahibi olduklarını gözlemleyeceğiz

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
İSLAM ÜLKELERİ (3) Magribi İspanya
M.S. 711 yılında Arap ordu komutanı Tarık bin Ziyad, ordusunu, Cebelütarık üzerinden geçirerek İspanya’ya girdi. Zaten “Cebelütarık” ismi onun adından dolayı o yere verilmiştir. Arapça Jebel-  al-  Tarık (Tarık Dağı) tamlamasından gelmektedir.
Magribiler, Arapların ve Berberi kabilesinin karışmasından doğmuş olan bir kabiledir. Magribiler Kuzey Afrika’da bulunan kabileleri fethederek onları da İslam dinine döndürmüşlerdir.
Tarık, İspanya’ya ulaştığı zaman o dönemde orada hüküm süren Vizigotların ciddi bir savunması ile karşılaşınca hayal kırıklığına uğradı. Bu savunma İber Yarımadası’ndan başlayıp, Pirene Dağları’na kadar onun yolunu kesti. Bununla başa çıkamayacağını anlayınca, kuzey kıyılarında kalıp, yeni bir İslam idaresi kurdu. Böylece Bağdat’a bağlı Ummayed Halifeliği’nin başkenti Kordoba oldu.
Magribi İspanyol hükümdarlığı, o dönem Avrupa’nın en aydınlanmış ve kültürlü ülkesi haline geldi. Bu dönemin huzurundan yararlanan Yahudiler de rahatça yaşayıp, yükseklemeye başladılar.
Dinlerini değiştirmek zorunda kalan “konverso”lar, yeniden Yahudi dinine döndüler. İslam ülkelerinin diğer topraklarında ve Kuzey Afrika’da yaşayan Yahudiler Kordoba’ya göç edip yerleştiler. Daha önce ağır vergiler altında ezilen Yahudiler, burada refah içinde yaşayıp zenginleşirken, her çeşit işte çalışmak hakkını da elde ettiler.
Babil’deki Gaonlar ve dini akademilerle sürekli yakın ilişki halindeydiler. Kordoba ve çevre kasaba ve şehirlerde de çok önemli okullar açtılar. Bu okulların içinde en düzeyli olanı çok değerli bir din bilgini olan Isaac Alfasi’nin başkanlığını üstlendiği, Güney Kordoba’daki Lucena kasabasında açılan dini okuldur.
10. yüzyıldan itibaren, Yahudi kültürü en önemli rönesansını yaşamış, İspanya’daki din bilginleri ve okulları ile birinci sıraya çıkmıştı. Yüzyıllar boyunca bu ünvanı kaptırmayan Babil diasporası ikinci plana düşmüştür.
Ondan sonraki iki yüzyıl boyunca Yahudiler sadece kendi dinlerinin ve kapasitelerinin üzerine çıkmakla kalmamış, aynı zamanda ülkedeki Arap hayatının ve kültürünün içinde de saygın bir yere sahip olmuşlardır.
Bu bölgedeki cemaat, o dönemde yetkin bir sima olan ve halifeyle çok yakın ilişkiler kurmuş ve ona danışmanlık eden doktor Hisdai İbn-  Shaprut’un başkanlığında yaşıyordu.
11. yüzyılın ilk yıllarında Magribi İspanya bir patlama yapmış ve sınırlarını oldukça genişletmişti. Arap ve Berberi yönetimleri ele geçirmişti. Oralarda yaşayan Yahudi cemaatleri bundan etkilenmemişler, tersine daha önemli ayrıcalıklar elde etmişlerdi. Çok özgür ve huzurlu yaşıyorlardı. Hatta bazı bölgelerde elit tabakaya yükselmişler, sarayda görevli olarak çalışmaya hak kazanmışlardı. Birçok Müslüman hükümdar, Yahudileri danışman ve para finansmanı konularında kullanıyordu. Cemaat yönetimi de demokratik bir biçimde seçimlerle yapılıyordu. Bu dönemin en önemli kişilerinin başında Samuel ha-  Nagid gelir. Kendisi 1030-  1056 yılları arasında Granada’daki Berberi kralının baş veziri ve askeri kumandanıydı.
Magribi İspanya’nın bu en güzel döneminde Katolik İspanyolların gerçekleştirdiği Reconquista (Yeniden Fetih), Yahudiler için bir dönüm noktası oldu.
1085’te Kastilya ordusu, Toledo’yu fethederek dikkate değer bir zafer elde etti. Böylece Arap birliği karşısında bir Vizigot başkenti kurulmuş oldu.
Tehlikeyi gören Müslüman devlet yöneticileri Kuzey Afrika’daki din kardeşlerinden yardım istediler. O dönemde Kuzey Afrika, Berberilerin fanatik bir mezhebi olan Almoravid’ler tarafından yönetiliyordu. İspanya’ya girerek 1086 yılında İspanyol ordularını yenilgiye uğrattı. Ondan sonraki 50 yıl boyunca “reconquista” olduğu yerde saymak zorunda kaldı.
İlk başlarda ülkeye gelen, İslam Almoravid’ler Yahudi’lere çok kötü davranmaya başladılar. Ama zamanla Endülüs’teki huzurlu atmosfere uyum sağlayarak Ummayed Halifesi gibi onlar da Yahudilere iyi davranmaya başladılar.
1146 yılında, Hıristiyanlar tarafından başlayan kıpırdanmalar, bu kez Fas’ın Atlas Dağı’nda yaşayan Almohad’ların yardımı ile bastırıldı. Almohadlar, günümüzde İran yönetiminin benzeri olan aşırı köktendinci bir topluluktu. Almohad Hanedanı ondan sonraki yüzyıl boyunca ülkeyi yönetti. Bu dönem Yahudiler için çok kötü dönemlerdi. Yahudi hayatı önemli ölçüde zarara ve rahatsızlığa uğramaya başladı. Yahudiliği uygulamak tamamen yasaklandı. Sinagoglar ve Talmud eğitimi veren öğretim kurumları kapatıldı. Yahudilere Müslümanlığı kabul ettirmek için baskılar başladı. Büyük bir Yahudi topluluğu bu baskılardan kurtulabilmek için, çelişkili bir biçimde yeniden Hıristiyan İspanya bölgelerine yerleşmeye ve o dönemde orada kendilerini daha emniyette hissetmeye başladılar.
Yahudiler bu arada önemli bir şey daha keşfettiler; İspanya’da yaşayan her iki dine mensup devlette de zaman zaman iyi ve kötü dönemler yaşanabiliyordu. Onlar da bu durumlarını dikkate alarak yaşamlarını bir biçimde sürdüreceklerdi.

devam edecek...