Menajerlik Komedisi ve Profesyonelleşme

Cem MENASEDünya`da futbol, milyon Dolarların döndüğü ve sadece birkaç senede çok sıfırlı rakamlara ulaşılabilecek bir sektör oldu.

Spor
9 Ocak 2008 Çarşamba
Tribünlerden gelen gelirler, maç yayınları, futbolcu satışları, forma satışları büyük uluslararası holdinglerin bütçesiyle kıyaslanacak takımlar oluşturmaya başladı. Koç holding, Sabancı holding, Borusan gibi dev şirketler yaptıkları işleri profesyonellere emanet ederken Türkiye’de kulüpler bütçeyi başkanların sözleriyle harcıyor ya da lisanssız amatörlere devrediyor.Avrupa’da ise işler, şirketleşme adı altında profesyonelce yapılıyor. Menajerlik sistemi denen önemli olay, bizde henüz bulanık bir rüya. Bunda hem futbolcuların, hem kulüplerin hem de Futbol Federasyonu’nun payı var. Bu kadar önemli bir hatanın önüne geçmek için ciddi bir uygulama da yok. Kulüpler için bir şart koşulmuyor. Profesyonelleşme adına ilk adım, eğitim. Her dala ait kurs var, menajerlik sistemi için yok. Kaleci, golcü, defans, her mevkii için insanlar kursta öğrenim görüyor. Menajerlik için sadece ”Ben menajerim” demek yeterli oluyor. Lisan bilmeyen menajerler futbolcularla kulüplerin bağ kurmasını sağlıyor. Bunların kontrol altına alınması şart. Bunları yapacak en iyi isimler de bence efsane olmuş futbolculardır. Mesela; Rıdvan Dilmen. Böyle insanlar hem futbol hayatları boyunca dil öğrenirler, hem kulüplerin nasıl işlediğini bilirler, hem de futbolcuların nasıl duygular içinde olduğunu tahmin edebilirler. Aynı zamanda da zeki olurlar. Bu yüzden efsanedirler. Peki neden bu insanlar menajer olmuyor, spor yazarı oluyor? Futbolumuzu evrenselleştirecek en önemli insanlar yorum yapmakla yetiniyor. Geçen sene yönetici Sinan Vardar: "Fenerbahçe yönetimi Rıdvan Dilmen'i genel menajer yapmalı." demişti. Aynen katılıyorum. Profesyonelleşme adına en önemli işleri yapan Fenerbahçe’nin bile Tuncay Şanlı’nın satışında lisanssız menajerlerle iş yaptığı ortaya çıktı. Middlesbrough'un, Tuncay’ın menajeri Erdinç Şehit'i, FIFA belgesi olmadığı gerekçesiyle kabul etmediği ve parasını göndermediği basın yoluyla ortaya çıkmıştı. İngiliz kulübünün, her şeyin yasal olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini belirterek, "Bize FIFA lisansı bulunan bir menajerin hesap numarasını verin, parayı gönderelim." mesajını yolladığını okumuştuk gazetelerden. Bundan dolayı güç durumda kalan Şehit'in, FIFA belgesi bulunan bazı isimlerle flört halinde olduğu söylenmişti.
Uluslararası anlamda Türkiye’nin resmi 44 menajeri var. Amatör olarak ise yüzlerce..Fakat bu sistem Avrupa’da yerleşmiş durumda. İngilizlerin hassasiyetinin sebebi de buradan geliyor. Bununla ilgili olarak resmi menajerler, İngiltere gibi ülkelerde kulüplerin büyük bir denetim içinde bulunduklarını, bu nedenle usulsüz bir çalışma içinde olamayacaklarını belirterek, "Kulüpler ve yöneticileri, her kuruşun hesabını vermek zorundalar. Asla istedikleri gibi hareket edemezler." diye konuşuyorlar.
Bu, tüm kulüplerimizde gündemde olan bir konu. Örneğin, Galatasaraylı futbolcular Hasan Şaş ve Hakan Şükür, Fenerbahçeli Ümit Özat ile Selçuk Şahin gibi futbolcuların menajerliğini yapan Ankaragücü'nün eski futbolcusu Mehmet Soykök. Eski bir futbolcunun menajerleri olmasından kaynaklanan yararı gördüklerinden eminim. Kendisi, Türkiye'de birkaç futbolcu ve kulüp yöneticisi tanıyan herkesin menajerliğe soyunduğunu, bu kişilerin hem futbolcuları, hem kulüpleri, hem de ülkeyi zarara uğrattıklarını belirtiyor. Anlattığına göre “Ayağına futbol topu bile değmemiş insanlar, berberlik, kasaplık gibi mesleklerini bir tarafa bırakıyor, simsarlık yapmaya başlıyorlar. Muhatap oldukları insanlara da kendilerini “menajer” olarak tanıtıyorlar. Aracı oldukları transfer işlemlerinden kazandıkları parayı ceplerine atıp, ortaya çıkacak problemlerde ise sorumluluk kabul etmiyorlar. Daha da kötüsü, bazı kulüp başkanları bu insanları daha çok ciddiye alıyorlar.”
Bütün bu kulüp gaflarının yanı sıra futbolcuların da düşünmediği bir şey var. Futbolcular profesyonel menajerler ile sadece transfer konuşmazlar. Onlar aynı zamanda arkalarında bir kuvvet, bir dost olurlar. Bu konuyu Soykök, bir futbolcuyu temsil etmenin ciddi bir iş ve bilgi gerektirdiğini, menajerliğini yaptığı Hasan Şaş, Hakan Şükür, Ümit Özat, Selçuk Şahin gibi futbolcuların sadece transfer işlerini yürütmediklerini, ayrıca onların futbol yaşamları boyunca “öbür yarıları” olduklarını ve tüm mutlulukları ile sıkıntılarını birlikte göğüslediklerini de ekliyor.
Futbolcuların ikinci yanlışları da sadece parayı düşünerek prensipleri ve geleceklerini düşünmeden “Beni daha fazla paraya kim satarsa, o benim menajerim” mantığı. Bu futbolcular Soykök’ün de belirttiği gibi kısa vadede kazansalar da uzun vadede kaybediyorlar.
Tabiî ki Futbol Federasyonu’nun da bazı yanlışları var. Bunların başında sürekli kulüplerin tarafını tutan ve menajerlere güven vermeyen bir tutum içinde olmaları geliyor. Bu tutum menajerlerin güvensiz kalmalarına ve lisans almamalarına neden oluyor. Yani yanlışlar, doğruları götürüyor.
Buna karşın Avrupa’da menajere saygı üst düzeyde. Kulüpler doğrudan menajerle temasa geçiyor. 44 menajerden biri olan Hakan Azman’ın da belirttiği gibi, orada herkes hakkını alıyor. Avrupa'daki bazı menajerler yılda 2- 3 milyon Euro vergi veriyor. Türkiye'de ise lisanslı menajerler iş yapamıyor. Lisanssız iş bitirenler daha çok kazanıyor.
Aynı zamanda oradaki futbolcu da, profesyonel düşünceye sahip. Avrupalı futbolcular menajerlerinden habersiz adım atmıyor. Kendisine transfer teklifi gelen futbolcu menajeriyle görüşülmesini söylüyor. Oysa bizim futbolcularımız duygusal : “Bir an önce bitsin, ortada kalmayayım.” mantığıyla hareket ediyorlar.
Bunu, FİFA’da görüyor. Yasal olarak menajerler, kulüplerle anlaşarak, futbolcular adına da anlaşmalar yapabilir. Futbolcu temsilcisi sayılırlar. Fakat Türkiye’de kulüpler de futbolcular da, transfer görüşmelerinde, hiçbir yetkisi bulunmayan kişileri muhatap kabul ediyor. Oysa FİFA’nın kuralları var. Örneğin, Fransa'da bir transfer için bir kulübe gittiğinizde, görüşmede yanlarında mali polis bulunuyor. Avrupa'da lisanssız menajerlerle görüşen kulüpler, uyarıdan tutun da para cezasına kadar çeşitli cezalara çarptırılıyor. Yalnız baktığınız zaman Türkiye’de hiçbir kar tanesi kendini çığdan sorumlu hissetmiyor, hissettirilmiyor. Azman da bunu belirterek belki de tüm bu anlattıklarımı özetliyor; “Türkiye'de işler ahbap- çavuş ilişkileri içinde yürütülüyor.”