Diaspora Yahudileri / İSLAM ÜLKELERİ (2) - Arap İmparatorluğu

Sara YANAROCAKGeçen hafta başladığımız İslam idaresindeki Yahudi diasporası serüvenine bu hafta Kudüs`ün Hz. Ömer tarafından fethedilmesi ve önemli din bilgini Saadiah Gaon`dan söz edeceğiz

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Hz. Muhammed’in M.S. 632’deki ölümünden sonra Müslümanların idaresi yakın akıl dostu ve kayınpederi olan Hz. Ebubekir’e verildi. 632- 634 yılları arasında 2 yıl halifelik yapan Ebubekir zamanında, bütün Arap Yarımadası İslam idaresi altına alındı.
2. halife olan Hz. Ömer (634- 644) büyük Arap İmparatorluğu’nun mimarı olarak tarihe geçmiştir. Ordusunun komutanları bütün Pers İmparatorluğu fethettikten sonra Filistin, Suriye, Mısır ve Bizans topraklarını da ellerine geçirdiler.
Ummayad hanedanının 90 yılı boyunca, (661- 730) imparatorluğun başkenti Şam şehri oldu. İmparatorluk çok etkileyici bir biçimde genişlemeye başladı. Doğu’da Hindistan’ın en sonuna kadar, batıya doğru Kuzey Afrika’yı, Bizans’ı ve Vizigotlar’dan aldığı İspanya’ya kadar büyüdü.
750’den itibaren, Arap halifelerinin diğer bir hanedanı olan Abbasiler, güçlendiler, böylece bütün İber Yarımadası ve yakın doğuda Orta Asya dahil her yer Arap İmparatorluğu’na dahil oldu.
762 yılında Abbasiler,  imparatorluğun başkentini Dicle nehrinin yanındaki Bağdat’a taşıdılar. Bu imparatorluk 500 yıl boyunca hükmünü sürdürdü. Nihayet Asya steplerinden gelen Atlı Moğol Akıncılar tarafından 1258 yılında imparatoluk yıkıldı.

Kudüs’ün Halife Hz. Ömer tarafından fethedilmesi
M.S. 638 yılında Kudüs İslam ordusu tarafından kuşatıldı. Böylece kutsal topraklar üzerindeki Bizans idaresi son buldu. Halife Hz. Ömer, şehre olan hürmetinden ötürü, atından indi ve şehre yürüyerek girdi. Hıristiyan halka dokunulmadı ve dinlerini, ibadetlerini ve serbestçe sürdürmelerine izin verildi. Hz. Ömer Hıristiyanların koyduğu yasağı iptal ederek, Yahudilerin kendilerine yasaklanan Kudüs kentine geri dönmelerine izin verdi.
Böylece Yahudiler, asırlar sonra, Atalarının başkentine yeniden gelebildiler. Müslümanların bu kent üzerindeki hükümdarlıkları Haçlı Orduları’nın 1099  yılında şehre gelip almasıyla son buldu. Ülke yeniden Hıristiyanlaştı. Müslümanlar ve Yahudiler kılıçtan geçirildiler.

Saadiah Gaon
Saadiah ben Joseph (882- 942), kendi döneminin en parlak ve önemli Yahudi kişiliklerinden biridir. Kendisi Babil’de bulunan Talmudik Sura dini akademisinin başkanıydı.
Aynı zamanda cemaatin iki Gaon’undan biriydi. (Gaon ruhani lider anlamına gelmektedir.) Diğer gaon ise Pumpedita dini akademisinin başkanlık görevini sürdürüyordu. Babil’deki sürgün Yahudi cemaatinin esas başkanı ise Reş Galuta ünvanı ile (Sürgündeki prens) saray hayatı biçiminde bir hayat sürdürür, halifenin sarayına ve huzuruna kabul edilme onuruna sahip olurdu.
930 yılında Saadiah Gaon, isyankar bir Yahudi din adamı ile görüş farklılığına düştü. David ben Zakkai adlı bu kişi Halacha (Din kanunları) kurallarına uymayı reddetti. Sadece Tora kurallarına uyacağını bildirdi ve yandaşlarıyla birlikte cemaati ikiye böldü. Uzun yıllar süren bu ikilik sonunda halifenin sarayına kadar ulaştı. Halife iki taraf arasında zoraki de olsa bir başıboşluk tesis etti. Bu olay sırasında Reş Galuta, Halifenin solundaki koltukta otururken, Saadiah Gaon beyaz cüppesi içinde halifenin tam karşısında ayakta durarak problemlerini anlattı.
M.S. 7. Yüzyıl’a kadar henüz İslam idaresi yokken Babil’de büyük bir cemaat oluşturan ilk Diaspora cemaati özelliğini taşıyan Babil Yahudi Cemaati, İslam dönemi sırasında da tartışmasız olarak Yahudi cemaatlerinin arasında en önemli olanıydı. Babil, Yahudilerin en önemli din ve kültür merkeziydi. Yahudiliğin en önemli yapıtlarından biri olan Babil Talmud’u oradaki din bilginleri tarafından yazıldı. Ayrıca İspanya’ya kadar yayılan Arap imparatorluğunun her yanına dağılıyorlardı. Babil diasporası, Yahudiliğin merkez noktasını oluşturuyordu. Sürgündeki prens, resmi olmayan yönetici olarak tüm Yahudilerin hükümdarı sayılıyordu.
Babil Talmudu dini uygulamalar için kullanılan en önemli Yahudi hukuku kitabıydı. Yahudi günlük hayatı, bu kitabın yönergelerine göre düzenleniyordu. Gaon’ların responsaları (kuralları) iman kurallarıydı. Sadece 8. yüzyıldan itibaren Karay mehebine mensup Yahudiler bu kurallara uymuyordu.
Abbasi halifelerinin hüküm sürdükleri dönemler olan 11. ve 12. Yüzyıllarda da Yahudiliğin merkezi hala Eski Babil Sürgünü cemaatiydi. Arap diasporasındaki diğer merkezler dinlerini serbestçe uygulayabilen Mısır, Kuzey Afrika ve İspanya Yahudi cemaatleriydi.

devam edecek...