Dünü, bugünü ve yariniyla 2007 seçimleri

David OJALVO, David ROMANO, Haymi BEHAR22 Temmuz 2007 seçimleri AKP`nin başarısı, sol kanadın yenilgisi ve merkez sağın çöküşüyle sonuçlandı. Akıllarda birçok soru işareti ve beklenti eşliğinde AKP ile yeniden, yeni bir döneme giriyoruz...

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba
Türkiye, 23 Temmuz sabahına kimilerinin beklediği, kimilerinin şoke olduğu ama en çok da anketlerin tahminleri tutturduğu bir sabaha uyandı. AKP %46,4 CHP %20,8, MHP %14,5 ve bağımsız milletvekililleri %5,2 oy aldılar. AKP geçerli 35 milyonun yaklaşık 16,3’ünü alırken, CHP 7,3 milyon kişi tarafından desteklendi. Her kadar CHP oy oranını arttırmış görünse de bun da DSP’nin seçimlerden çekilmesinin etkileri yadsınamaz. Demokrat Parti çerçevesinde sağın bileşememesi, seçimler öncesi Erkan Mumcu’yu, seçimlerin ardından Mehmet Ağar’ı siyasi arenanın dışına itti. Erken seçimlere vesile olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Ağustos ayı içinde yeniden gerçekleşecek. Bir yandan sandık bir kez daha referandumla yaklaşırken, AKP önümüzdeki 5 yıl için iktidarda. Geleceğe dair birçoğumuzun içinde hissettiği kaygılar ve yanıtlarını aradığımız sorulara değinmeden önce, AKP’yi başarıya götüren seçim sürecini yeniden gözden geçirelim:
- DYP ve ANAP’ın Demokrat Parti olarak sağda tam olarak birleşememesi, merkez sağda bir boşluğu doğurdu.
- 27 Nisan’da yayınlanan genelkurmayın bildirgesinin AKP’ye olan olumsuz etkisi, seçmen kanadında AKP lehine bir tepkiye dönüştü.
- Cumhuriyet mitinglerinin ardından CHP’nin oy potansiyelini doğru değerlendiremedi; mitinglerin “partiye destek olma” anlayışıyla karıştırıldı; böylelikle %30 oy beklentisi yerine %20’yle sonuçlanan hayalkırıklığı oldu. Laiklik tartışmalarının gölgesinde” ya CHP, ya AKP” şeklinde bir görünüm oluşurken, bir “alternatifsizlik” doğdu.
- CHP’nin sınırlı sayında ilde propoganda yaptı, halka somut proje sunamadı, halkın sorunlarına tam olarak inemedi. Buna karşılık AKP  her ilde ve etkin propogranda çalışmaları gerçekleştirdi.
- CHP söyleminde Avrupalı anlamda siyaseten “sosyal-demokrat” kimliğin ifadesi olmadı, bu parti daha çok devletçi ve kültürel hassasiyetlere mesafeli bir yaklaşım sergiledi. Bu nedenle Güneydoğu illeri başta olmak üzere, CHP otuz ilden milletvekili çıkaramayı başaramadı. Oylar AKP’ye kayarken CHP seçmenlerden de beklediği güçlü desteği alamadı. Baskın Oran ve Ufuk Uras gibi bağımsız adayların söyleminin CHP’nin solunda kalması özellikle büyük illerde bu partiye bağımsızlar ve AKP lehine oy kaybettirdi.  AKP’ye oy vermeyen %53.5’lik çoğunluk solu alternatif olarak görmedi.
- Ekonomi tek bir hükumet bünyesinde istikrarlı devam etti, iş dünyasında güven doğdu. Halk bu güvenle istikararın sürmesini istedi.
- Cumhuriyet Gazetesi laik ve demokrasi adına tam anlamıyla taraf olurken; ağırlıklı olarak satan gazeteler AKP’yi destekleyen bir çizgide yayın yaptı.
Seçimlerin sonucu bizlere birtakım konuları ve etmenleri yeniden değerlendirme fırsatını verdi. Öyle ki,
• AKP’nin ABD ve AB ile ilgili politikaları halk tarafından onaylanmakta denilebilir; Türkiye’deki ABD ve AB karşıtlığının yeniden değerlendirilmesi anlamlı olabilir.
• Geçmiş seçimlere bakıldığında geleneksel olarak oyların %60’ının sağ partilere gittiği gözlemlenebilir. (1999 – Fazilet Partisi, MHP, DYP, ANAP’ın toplamı.  2002 – AKP, SP, MHP, DYP, ANAP’ın toplamı %60’a yakın bir oy oranı ediyor). Bu seçimlerde de AKP oyunu yine bu %60’lık kesimden aldı. Merkez sağın yeniden yapılanması ve yenilenmesi gerektiğinin önemi kanıtlanmış oldu. 2007 seçimleriyle, seçmenlerin bir bölümü AKP’ye “merkez partisi” kimliğini atfetti.
• AKP aleyhindeki yolsuzlukluk iddialarının halk tarafından benimsenmedi. Seçmen, gelişmiş demokrasilerde büyük skandal olarak kabul edilecek bu dosyaları önemsemedi.
• 5 milyon 720 bin geçerli oyun kullanıldığı İstanbul’da semtler arasında ilginç farklar oluştu. Türkiye’nin en büyük kentinin ekonomik ve kültürel olarak üst düzeyde bulunan semtleri CHP’yi tercih etti. Kentin orta ve yoksul kesimlerinin tercihi ise AKP’den yana oldu. CHP 32 ilçeden sadece 6’sında 1. parti oldu. Etiler, Gayrettepe, Bebek,Teşvikiye gibi semtlerde her 10 kişiden 6’sı CHP’yi tercih ederken, bu durum Esenler, Sultanbeyli, Bağcılar, Gazi Osman Paşa gibi ilçelerdeki semtlerde AKP lehine ortaya çıktı.
• Saadet Partisi ve “Milli Görüş” ideolojisi %2.4 oranında oy aldı. Halk kimi partilere atfedilen Yahudi kökenli bağlanılara ve siyonist komplolara önem vermemiştir.
• CHP, Ege Bölgesi’nde sahip olduğu gücü  büyük oranda yitirmiş görünüyor. Uzun vadede CHP Anadolu’nun sadece Batı’sına değil, Doğu ve Güneydoğu’suna da yeniden erişebilmelidir. Halka ulaşabilmeli, iktidardaki partinin karşısına hem CHP, hem de diğer partiler, gerçek bir alternatif olarak çıkabilmelidir.
• Özellikle Telsim’in satılmasının ardından, Genç Parti’nin etkisi kaybolmuştur. GP, DSP, ANAP ve DP’den parçalanan oylar ve artan terör olaylarının da etkisi MHP’nin yeniden meclise girişinde katkıda bulundu.
• Seçim öncesi düzenlenen anketlere güven arttı, anketlerin gerçekçi sonuçları yansıttığı ortaya kondu. Öte yandan anketlerin bazı partilerin barajın altında kalacağını göstermesi, oyların sapmasına ve barajı aşan partilere yığılmasına neden olabilir. Ankete göre oy verme” anlayışının önüne geçilebilmeli ve %10’luk baraj da ele alınarak “manipülatif” değil, daha gerçekçi bir demokratik seçim için çalışılma yapılmalıdır.
Elbette seçimlerin ardından birçoğumuzun kafasında yeni sorular filizlendi. Avrupa ve dünyanın birçok saygın gazetesi seçimleri farklı biçimde yorumladı. The Guardian “Kansız Devrim”, NewYork Times “AKP’nin zaferi İslam Dünyası için de esin kaynağı olur”, Le Monde “AKP her istediğini yapamayacak” derken, bizler de kendi perspektifimizi sunmak istiyoruz.
Seçimlerin ardından teşekkür konuşmasıyla birlikte Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği yolunu yeniden hatırlattı ve “oy veren herkese teşekkür ederek” bütünleyici bir konuşmayla yeni dönemi açtı. Kısa vadede Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşecek ve Mayıs’ta olduğu gibi bir “kriz” doğma olasığı çok düşük bir olasılık gibi görünüyor. Hükumetin kurulması ve yeni yasama yılının başlamasıyla hepimizi yeni bir dönem başlıyor. Türkiye – AB, ABD, İsrail ve diğer dünya ülkeleriyle ilişkilerde yeni adımlar atılacaktır.
- İsrail Büyükelçisi Pinhas Avivi’nin veda ederken teşekkür ettiği üzere Türkiye, Ortadoğu’daki barış sürecine katkısı artarak devam edebilir.
- ABD, 2008 Kasımında yeni bir başkanlık seçimlerine hazırlanıyor; Türkiye-ABD ilişkileri kısa vadede Irak politikaları ve uzun vadede ABD’nin seçimleriyle şekillenecek.
- AB reform paketlerinin uygulanmaya devam edilmesi, daha aktif bir rolün üstlenilmesi, önümüzdeki 5 senede gerçekleşebilir.
- Ekonomide istikrar ve milli gelirin artması AKP’nin seçim sürecindeki en büyük vaatlerindendi; bu vaatlerin gündelik yaşama yansımasını birlikte hissedeceğiz. Uzun vadede üretime dayalı sanayi dönüşümü sağlanması önem taşımaktadır.
- Yerel seçimler orta vadede gerçekeleşecek. Bu süreçte CHP, DP ve diğer siyasi partiler etkin bir biçimde yapılanmasını güçlendirmeli ve kalıcı projeler geliştirebilmeli.
Kasım 2003 saldırılarının ardından Ocak 2004’te “Türkiye’deki Musevi Cemaati güvenlik endişesi duymasın. Onalar Musevi dünyasının bize emanetleridir”, 2005’te “Musevi düşmanlığı sapkınlıktır”, diyen ve Amerikan Yahudi Kongresi’nden “Cesaret Ödülü” alan Başbakan Erdoğan, önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye için en önemli isimlerden birisi olacak. Bu yılın başında suikastle öldürülen Hrant Dink’in ardından azınlık kesimin güvenliği ve Türkiye’de “düşünce ve ifade özgürlüğü” önemini fazlasıyla koruyan konuların liste başında. Yeni atılımların yapılacağı ve ülkemizin çağdaş medeniyet seviyesine uzandığı yolda, yeni meclis ve iktidarın “medeniyetler birliği”ni pekiştirdiğini görebilme temennisiyle...