Sara YANAROCAKBu hafta haçların gölgesinde yüzyıllarca yaşayan Avrupa Yahudilerinin İngiltere`de yeniden yapılanmalarını inceleyeceğiz. Amsterdamlı bir Yahudi olan Menasseh Ben İsrael`in ön ayak olmasıyla başlatılan girişimler sonucu Yahudiler; 1290 yılında kovuldukları İngiltere topraklarında yeniden yaşama hakkı elde ettiler
Çeviri ve Uyarlama: COYA DELEVI
Nedense bir zamanlar Çinde kız çocuklarına pek fazla değer verilmezmiş...Bundan yıllar önce, yeni doğan kızları, ya aç bırakarak, ya da Sarı Nehir Huen-Henin sularına atarlarmış. Doğrumudur değilmidir bilemem, söylentilere göre zavallıcıklar, yaşamış olduklarının farkına bile varamazlarmış...
Bu bağlamda Çinh-Li, bu kaderden kurtulabilmiş küçük bir kız... Nasıl mı? Doğar, doğmaz birileri onu, Tamara ve Nahum Rabinoviçin evlerinin önüne bırakıvermiş.Hong-Kongtaki Lu Dogay (altıncı sokak) da oturan Rabinoviçlerin hali, vakti oldukça yerindeymiş. Ve, sanırım bunu bilen Çinh-Linin annesi, minicik kızını özellikle oraya bırakıvermiş.
Bebeğin boynunda adını belirten bir kart asılıymış, tabii Çin harfleriyle...Ayrıca, Bay ve Bayan Rabinoviçin çocuğu olmasının küçük kız için büyük bir onur olacağı da yazılıymış o kartta...Çinh-Liyi ilk farkeden, evin bekçi konumundaki harika köpek Ralf olmuş, ve ne biçim havlamış olduğunu sanırım tahmin etmişsinizdir!..Ve, ilk duyan evin aşçısı, bunca gürültünün nedenini merak edip kapıya koşmuş. Arkadan evin hanımı da gelmiş, kızın boynundaki kartı alıp okumuş...
Aslına bakarsanız, Tamara Rabinoviçte Çinin kuzeyinde bir yerde doğmuş, çocukluğunu bu ülkede geçirmiş. Sonraları İsraile gitmiş, Bay Nahumla evlenmiş, ve uzun yıllar orada yaşamışlar, Gabriel adını verdikleri bir oğulları olmuş...6 Gün Savaşında Rabinoviçler biricik evlatlarını yitirmişler...Tamara çok acı çekmiş, ve onu dindirmek isteyen Bay Nahumun ısrarıyla Hong-Konga gelip yerleşmişler...Her yıl, oğullarının ölüm yıldönümünde, Yeruşalayimdeki Herzl Tepesindeki askeri mezarlıkta bulunan kabrini ziyaret edip, dua ederlermiş...
Neyse, biz kaldığımız yere dönelim, yani Ralfın küçük kızı bulduğu saatlere... Rabinoviç çifti, Çinh-Liyi görür, görmez bağırlarına basmışlar...Hatta bununla yetinmeyip, küçük kıza, oğulları Gabrielin anısına, ikinci bir ad vermişler...Yani bundan böyle, bebeğin adı Çinh-Li Gabriella Rabinoviç olmuş...Biraz uzunca bir isim ama, çok şık ne dersiniz!?.. Gabriella o evde sevgiyle, özenle büyümüş, o da anne, babasını çok sevmiş...Ama, nedense onu içten, içe tedirgin eden, üzen bir durum varmış...Çünkü onlara benzemediğini farketmiş, ve kesinlikle bu durumu, yani Rabinoviçlere benzememeyi kabullenemiyormuş. Öyle ya! Annesi sarışın ve mavi gözlüymüş. Oysa kendi teni fildişi renginde, gözleri çekik ve saçları simsiyahmış...Zavallı küçük kızın sorunu cidden pek büyükmüş!...
Ama, buna karşılık, kusursuz bir İbranice konuşur, ve durmadan, kendi, kendine: Ben anneme benziyorum! der dururmuş. Gerçekten küçücük bir bebek olduğu yıllarda annesine benzediği söylenebiliyordu. Ama, sadece Avrupalı çocukların devam ettiği yuvaya gitmeye başladığında, herkes onunla alay etmeye başlamış: Sen Tamara ve Nahumun kızı değilsin, sen Çinlisin. Eğer bize inanmıyorsan, git aynaya bak!..
Bu sözler üzerine Çinh-Li umutsuzluğa kapılmış, ve ağlayarak Tamaranın kollarına atılmış: İma, İmale, ben Gabriel Hagiborun (kahraman Gabriel) kardeşiyim, ben senin Yahudi kızınım, değil mi? diye sormuş.
Tamarada küçük kızı kollarına almış, okşamış ve: Evet bebeğim, sen benim kızımsın. Sen Gabrielin kardeşisin ve sen Yahudisin, deyip küçük kızı avutmuş...Bir süre Çinh-Li kimliğiyle ilgili sorunlarını unutmuşsa da, zamanla eski tedirginliği gene başlamış. Her aynaya baktığında, açık tenli, mavi gözlü ve sarı saçlı olmadığını görür, üzülürmüş...Ve, ne yazık ki yalnız üzülmekle kalmamış, hastalanmış, yataklara düşmüş...Öyle ki annesi, kentin en ünlü doktorlarını çağırmış. Çinh-Li, Tamaranın kızı olmadığı olgusunu kabul etmiyor, durmaksızın ölmek istediğini yineliyormuş. Bu duruma çok üzülen Tamara:
Ben seni o kadar çok seviyorum ki, öz kızım olsaydın, ancak bu kadar severdim, demiş ve eklemiş Biz seni yetimhaneye vermedik, seni bağrımıza bastık. Sen, elinden geldiğince, oğlumuz Gabrielin acısını dindirdin. Çinli de olsan, bizim kızımızsın, ve sende Yahudi kalbi var... Küçük kız bunun ne anlama geldiğini tam olarak anlamamakla birlikte, bir Yahudi kalbi taşıması onu son derece mutlu etmiş. Bunun ne olduğunu annesine sormuş. Annesi de: Yahudi kalbi merhametli, iyilik ve yardımseverdir. Ama, böyle niteliklere, yalnız Yahudiler değil, diğer uluslar da sahiptir. Bunun kanıtı da sensin. Ayrıca, her zaman, herkesin de iyi kalpli olduğu söylenemez. Sen, bebeğim, çok iyi kalpli bir çocuksun.
Ne var ki, Çinh-Li, Tamaranın sözlerini algılayacak yaşta değildi, o çok küçüktü. Üstelik, o Yahudi Kalbinin bir nesne, bir obje olduğunu zanediyormuş. Dolayısıyla o nesneye sahip olmadığını düşünerek, üzüntüsünden yeniden hastalanıp, yataklara düşmüş, ölmek istemiş...Tabii yeniden, Hong-Kongun en iyi doktorları çağrılmış...Çağrılmış ama, hiç bir işe yaramamış...
Ve...öykü bu ya, bir gece, Tamaraya uykusunda bir Melek görünmüş. Bu, çok özel bir Melekmiş...Taa Yeruşalayimdeki Herzl Tepesinden geliyormuş...Belki de Tamaraya görünen, oğlu Gabrielin ruhuydu...Bilemeyiz...Şu bir gerçek ki, bu özel Melek, çok güzel bir mesaj getiriyormuş, Çinh-Linin yaşama dönmesi için...:
Bir armut iriliğinde, altından bir kalp döktürün. Üstüne İbrani harfleriyle Ben iyiyim, merhametliyim yazdırıp, küçük kıza hediye edin. Tahmin edebileceğiniz gibi, aynen böyle yapılmış. Yani Bay ve Bayan Rabinoviç, Çinh-Li Gabriella için, armut iriliğinde altından bir kalp hediye etmişler. Küçük kız, geceleri hep onula uyumaya başlamış...
Evet, küçük Gabriella belki annesine benzemiyormuş. Onun gibi sarı saçları, mavi gözleri yokmuş...Evet, annesine benzemiyormuş ama, o kesinlikle bir şeyden eminmiş: Çinh-Li, artık, herkesin görebileceği, elleriyle dokunabileceği, altından gerçek bir Yahudi kalbi olan, tek Çinli küçük kızmış...
Kaynak: Contes Juifs
Noémi Sinclair-Kharbin