Karasu ailesinin ve yoğurdun hikayesi

Hazırlayan : Karel VALANSİAvrupa / Fransa Blair`den Brown`a tam destekİngiltere`de, on yıllık başbakanlığının ardından, 27 Haziran`da görevinden ayrılacağını ilan eden Tony Blair, İngiltere tarihinin en başarılı maliye bakanlarından biri olarak nitelediği Gordon Brown`ın İşçi Partisi liderliğini ve başbakanlığı

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Derleyen: Reneta Sibel YOLAK

Selanik'te 1900'lerin başında bir Yahudi aileye gün aşırı bir tepsi yoğurt bırakan Türk mandracı, dünyanın en büyük sanayi gruplarından birinin esin kaynağı olacağını aklına getirir miydi? İşte Karasu ailesinin öyküsü.

O dönemde 80 bin Yahudi ve 20 bin kadar Sabetaycı'nın yaşadığı  Selanik'te
Karasu'lar önde gelen ailelerden biriydi. Izak Karasu tıp öğrenimini tercih etti. Muayenehane açtı. Evlendi. Bir oğlu oldu. Adını Daniel koydu. Sonra iki de kızı dünyaya gelecekti. Balkan Savaşları'nda Selanik’e düşünce, yani Yunanistan tarafından işgal edilince, Yahudi toplulukta büyük bir panik patlak verdi. Çoğu Avrupa yollarına düştü. (Kalanlar 30 yıl sonra, Hitler orduları Yunanistan'ı işgal edince toplama kamplarına gönderilecekti.) Yunanlılar'ın Selanik'e girmelerinden kısa bir süre sonra Izak Karasu, eşi ve oğluyla birlikte İspanya'ya göç etti. Tam 420 yıl sonra, kovuldukları topraklara geri dönüyorlardı. İlginç ayrıntı; İspanya 1492'de Yahudiler'i topluca sürmüş ama vatandaşlıktan çıkarmamıştı. Karasu ailesi Barselona'ya yerleşti. Yıl: 1912. Önce adını Latin alfabesine uyarladı. Izak olan adını Isaac olarak değiştirdi. Karasu ise Carasso haline geldi. Sonra bir muayenehane açtı. Çok az hastası vardı, ailesini geçindirmek için zeytinyağı ticaretine de girişti. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da müthiş bir yoksulluk dönemi başladı. İspanya da bundan nasibini aldı.
En çok ilaç sıkıntısı çekiliyordu. Tam da o günlerde Barselona'da çocuklar arasında salgın halinde bağırsak hastalıkları görülmeye başlandı. Gözleri yaşlı anne-babalar kucaklarında bir deri bir kemiğe dönmüş yavrularıyla diğer doktorlar gibi Isaac Carasso’nun muayenehanesine dayanıyor, "Kurtar çocugumuzu" diye yalvarıyorlardı.
Ama diğer doktorlar gibi Carasso'nun da elinden pek bir şey gelmiyordu. Gözünün önünde ölüp giden çocukların acısıyla uykusunun kaçtığı gecelerin birinde, bir ses yankılandı belleğinde: "Yoğurtçu geldi. Kaymaklı yoğurtlarım var." İrkildi. Selanik'te gün aşırı evlerine bir tepsi kaymaklı yoğurt bırakan Türk satıcının sesiydi bu.
Ve "Eureka" çığlıklarıyla hamamdan dışarı koşan Arşimed gibi yataktan fırladı. "Tabii ya" dedi, "Tabii ya." Selanik'te bağırsak hastalıklarının tedavisinde yoğurt kullanıldığını anımsamıstı. Günde üç öğün birer kase yoğurt yediriyorlardı hastaya ve birkaç günde sağlığına kavuşuyordu. Yoğurdun nasıl yapıldığını biliyordu.
Hemen ertesi gün, evinin bodrumunu hazırlamaya koyuldu. Orası artık mandraydı. Birkaç çiftlikten topladığı sütle yoğurt imalatına girişti. Yıl:1919.

İlaç yerine yoğurt
Ancak bir sorun vardı. Avrupa'da yoğurt bilinmiyordu. Evet, 1500'lerin ortalarına doğru Kanuni Sultan Süleyman bağırsak enfeksiyonuna yakalanan dostu Fransa Kralı I. François'ya bir yoğurtçu göndermisti. Ne var ki, kral iyileşince yoğurtçu sırlarıyla birlikte Istanbul'a dönmüştü. Kayıtlarda öyle yazıyordu. Isaac Carasso, ürettiği şeyin Balkanlar'da ve Anadolu'da yaygın bir tüketim maddesi olduğunu nasıl anlatabilirdi? Çareyi yoğurdunu ilaç olarak kabul ettirmekte buldu. Ve Carasso'nun yoğurdu eczanelerde satılmaya başlandı!
Hasta çocuklarda etkisi çok çabuk ortaya çıktı. Doktor meslektaşları ona bir tavsiyede bulundular: Paris'teki Pasteur Enstitüsü'nden fermante edilmiş laktik getirtirse, yoğurdun ömrünü uzatabilirdi. Sözlerini dinledi. Böylece pastörize yoğurt doğacaktı. Ama Isaac Carasso bu buluşun önemini pek kavrayamayacaktı. "İlaç" tutunca, Isaac özel ambalajlar yapmayı akıl etti. Kapakları porselen cam kaseler. Sıra artık ilaca patent almaya gelmişti. Onun için de bir ad koymaya. Bir ışık çaktı; neden oğlunun adı olmasın? Yani minik Daniel'in? Yaşadıkları Barselona'nın yaygın dili Katalanca'da küçük Daniel'in ya da "Daniel'cik"in karşılığı çok hoştu doğrusu: "Danon!" Ancak bu özel ad olduğu ve marka namıyla tescil edemeyeceği için sonuna bir "e" ekledi. Hoşgeldin "Danone” yoğurtları! Yoğurtçuluk çok kısa sürede Isaac'in asıl mesleği haline gelince oğlunu, Daniel'i onun "tahsili"ni yapmek üzere Fransa’ya gönderdi.
Onu Marsilya'da ticaret lisesinde okuttu. Işin pazarlama, satış, muhasebe bölümünü bilimsel olarak öğrenmesi için. Ardından Paris'te Pasteur Enstitüsü'nde bakteriyoloji stajı yaptırdı İşin üretim aşamasına hakim olabilmesi için Daniel öğreniminden sonra Fransa'da kaldı, çünkü babası, Isaac Carasso vefat etmişti. 6 Şubat 1929'da, Paris'te 18. bölgedeki bir dükkanda "Danone Yoğurtları Paris Şirketi" kapılarını açtı. Onu 1932'de Levallois-Perret'te ilk fabrika izledi. Danone imparatorluğu işte böyle doğdu. Bugün öyle bir imparatorluk ki, 5 kıtada koşturuyor. Cirosu 15 milyar euro'nun üstünde. 100 bin kişi çalıştırıyor. Sütlü ürünlerde dünya birincisi: 18 ülkede (Türkiye dahil) 48 fabrikası var. Şişe suyunda dünya ikincisi: 13 ülkede (Türkiye dahil) 97 fabrikası var. - Bisküvi ve tahıllı kahvaltı ürünlerinde dünya ikincisi: 21 ülkede 53 fabrikası var.
İmparatorluğa -babasının sayesinde- adı verilen Daniel Carasso, Daniel'cik, Danone hala hayatta. 99 yaşında. Barselona'da yaşıyor. Uzun yaşamasının sırrı mı? Herhalde söylemeye gerek yok; her gün birkaç kase yoğurt! Ve Daniel'in kulaklarında -babasının anlattığı- Selanikli yoğurtçunun evlerinin kapısını çalarken seslenişi yankılanıyor: "Yoğurtçu geldi. Kaymaklı yoğurtlarım var..."