Günlük ekmeğiniz Le Pain Quotidien`de

Bundan iki yıl önce, bol yağışlı bir Londra sabahı, bir arkadaşımla birlikte dükkânların açılmasını beklerken, Starbucks dışında bir yerde kahvaltı etmeye karar verdik ve tesadüfen Le Pain Quotidien (Fransızca`da günlük, taze ekmek anlamına geliyor) diye bir yere girdikAylin YENGİN

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Muhteşem bir dekorasyonu ve sıcacık bir ortamı olan bu mekânda en çok hoşuma giden şeyler, diğer müşterilerle paylaştığınız uzun tahta masaları, ev yapımı reçelleri ve fincanlarda değil de, kâselerde sunulan kahveleri olmuştu. Sonradan öğrendim ki, meğer burası 16 yıl önce, Belçikalı şef Alain Coumont tarafından kurulan çok ünlü bir zincirmiş. Türkiye’deki ilk şubesini Kanyon’da açan LPQ’in (kısaca öyle deniyor) sekiz ülkede tam 63 şubesi var.
Özellikle ekmekleriyle ünlü bu zincirin en önemli özelliklerinden biri, istisnasız tüm ürünlerinin organik olması: portakalından zeytinyağına, ekmeğinden reçeline kadar… Türkiye’de organik olarak bulamadıkları tek şeyse şeker, onu da yurt dışından ithal ediyorlar. LPQ’de oturup kahvaltı etmeye vaktiniz yoksa eğer, baget, buğday, zeytinli, fındıklı, üzümlü ya da tahıllı gibi yedi çeşit organik ekmeklerinden istediğinizi alıp evinize de götürebilirsiniz. Ekmek fiyatları 75 YKr ile 9 YTL arasında değişiyor.
Bizler vakti olan kesimiz! Ne de olsa günlerden pazar ve bütün hafta deliler gibi çalışıp mükellef bir kahvaltıyı hak ettik. Ekmeğimizi seçtik, masamıza yerleştik, yanımızda oturanlara “Günaydın,” dedik ve masanın üzerinde hazır bekleyen çeşit çeşit ev yapımı reçellerle, tereyağı ve peynirlerle nefis bir kahvaltı etmeye başladık. Önümüze konulan “kâselerden” elimizi yakmamaya çalışarak latte’lerimizi yudumladık. LPQ Kanyon’un dekorasyonu da tıpkı Londra’daki gibi; sanırım her ülkede aynı sıcak ve doğal havayı korumaya çalışıyorlar. Masa ve sandalyeler çam ağacından, reçel kavanozlarının dizili durduğu, duvardaki kiler-dolaplar da öyle. Ortada “paylaşımlı” kocaman bir masa var, etrafta da ikişer ya da dörder kişilik küçük masalar.
Kapıdan içeri girer girmez, karşınıza çıkan, tatlıların sergilendiği büfe, gerçekten görülmeye değer: tam bir renk cümbüşü! Chocolate Bomb Tart, Chocolate Espresso Tart, Meyveli Tart, Fıstıklı Tart, Armutlu Tart, Karamelli Tart, Brownie, Brioche, Bademli Meringue… İnanın abartmıyorum, tatlı çeşitleri bunlarla bitmiyor. Zaten tatlı siparişi vermeye kalktığınızda, garson sizi bu renk cümbüşüne yönlendiriyor: “Gidin, kendi gözlerinizle görün ve iştahınızı en çok kabartanı seçin,” şeklinde. Tatlı fiyatları 1.75 YTL ile 6.00 YTL arasında değişiyor.
LPQ’in mönüsü yalnızca ekmek+peynirden ve tatlılardan oluşmuyor tabii. Kendi üretimleri olan ekmeklerle yapılan spesiyal sandviçlerin (tartines diyorlar) yanısıra, özel soslarla hazırlanan salataları ve ana yemekleri de var. İlgimi çekenler arasında: Ton Balığı Tartine (Közlenmiş biber ve zeytinli bir sosla), Kuru İncir & Keçi Peynirli Tartine ve Avocado ile servis yapılan Somonlu Tartine’i sayabilirim.  Son olarak da LPQ’in Spesiyalleri’nden birkaç örnek vermek istiyorum. Akdeniz Tabağı dedikleri, enginar, peynir ve zeytin ezmesiyle tatlandırılmış bol yeşillikli bir salata, Toskana Tabağı’nın tek farkı ise, içinde enginarın yerine gün kurusu domates olması. Kişler’den gravyer peyniri ve mantarlı Sebzeli Kiş’i önerebilirim.
Ekmekleri, peynir çeşitleri, reçelleri, taze sıkılmış meyve suları ya da tartları… Hepsi bir yana LPQ Kanyon’un en çok nesini sevdim biliyor musunuz? İçeride kesinlikle sigara içilmeyişini; etrafta duman değil gerçek bir kahve kokusu oluşunu!`