Diaspora Yahudileri

Sara YANAROCAKOrtaçağ`da diasporada yaşayan Yahudilerin en büyük açmazlarından biri onlara atılan kan iftiralarıydı. Bu iftiraların sonucunda yüzlerce Yahudi katliamlar sonucu öldürüldü. Kan iftiraları 20. yüzyıla kadar tüm hızı ve dehşetiyle devam etti

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Haçların Gölgesinde Kan İftiraları
Ortaçağ’da diasporada yaşayan Yahudilerin en büyük açmazlarından biri onlara atılan kan iftiralarıydı. Bu iftiraların sonucunda yüzlerce Yahudi katliamlar sonucu öldürüldü.
Bu iddialar İskenderiyeli Yunanlıların zamanında başlamıştı. M.S. 1. yüzyılda Appion’un antisemit yazılarından birinde Yahudilerin her yıl pesah öncesi bir hıristiyan çocuğunu kaçırıp Bet Ha-Mikdaş’a götürdüklerini; etlerini şişle delerek kanını akıtıp onu öldürdüklerini; ardından elde edilen kanla pesah matsa hamuruna katıp, matsaları o şekilde pişirdiklerini, onun etini yediklerini anlatan, hayal ürünü iddiaları vardı.
Bu iddialar sadece Yahudilere zarar vermekle kalmıyordu. Gülünç bir biçimde Hıristiyanlara da dokunuyordu. Her yıl bu asılsız iddiaları yaratmak için, Hıristiyan ailelerin bebekleri ellerinden alınıyor, öldürülüyorlardı. Bebekleri ellerinden din uğruna alınan bu aileler perişan oluyorlardı. Dertlerini ise Roma ve Yunan idaresine anlattıklarında ise bir sonuç elde edemiyorlar, aksine onlar da töhmet altına giriyorlardı. Bazıları ise bu işi gönüllü olarak yapıyorlar, ardından pişman olup suçlarını itiraf ediyorlardı.
Ortaçağ’daki ilk kan iftirası 1144 yılında İngiltere’nin Norwich kentinde vukubuldu. William adında bir İngiliz çocuğun cesedi derisi yüzülmüş bir halde bir ormanda bulundu. Tam Paskalya arifesinde bulunan cesedi gören hıristiyan gençlik galeyana gelerek Yahudilerin evlerine saldırdılar ve Yahudileri, aynı İsa gibi çarmıha gerdiler. Pesah döneminde geçen bu olayda geri kalan Yahudiler, şehrin valisi tarafından korunmak üzere bir kaleye kapatıldı. Böylece toplu bir katliam önlenmiş oldu. Öldürülen küçük Hıristiyan’ın bedeni Norwich Katedraline gömüldü. Şehit ilan edildi ve onunla ilgili birçok mucize öyküsü dilden dile dolaştı.
Yahudilikten dönme bir papaz olan peder Theobald geleneksel kan iftiralarının bir tanesinin daha hazırlayarak, Yahudileri yeni bir belanın içine attı. Onun iddiasına göre Yahudi cemaatlerinin yöneticileri her yıl Fransanın Narbonne şehrinde toplanarak gelecek yılki pesah için nereden ve nasıl hıristiyan çocuklar kaçırıp öldürüceklerine dair kararlar veriyorlardı. Bu öykü Yahudilere iki biçimde yüzyıllarca kötü yansıdı. Birincisi her yıl Pesah döneminde Yahudilerin bu cinayetleri gerçekleştirdiklerine dair olan inanç pekişti, ikincisi ise Hıristiyan dünyasının arasında “Siyon Önderlerinin Protokolleri” adlı gerçek dışı yayınlar elden ele dolaşmaya başladı. Böylece antisemitizm dilden dile değil elden ele yükselmeye başladı. İngiltere’de bundan ayrıca sekiz kan iftirası daha gerçekleşti. Yahudilerin 1290 yılındaki kovuluşlarından önce gerçekleşen bu iftiraların en önemlisi 1255 yılında Lincoln’da oldu. 8 yaşında bir Hıristiyan çocuğu cesedi Pesahtan hemen önce Yahudi mahallesindeki evlerden birinin kuyusuna atılmış olarak bulundu. Evin sahibi Copin adında bir Yahudiydi. Hemen tutuklandı. İşkence gördü ve çektiği acılar sonucu dayanamayarak itirafa zorlandı. İtirafında pesah hazırlıkları için çocuğu kaçırdığını ve öldürdüğünü söyledi. Kral 3. Henry onu ölüme mahkum etti. Halkın önünde idam edildi. Lincoln Yahudi cemaatinden 9 kişi daha tutuklandı. Londra kulesine hapsedildiler. 18 kişi ise sınır dışı edildiler.
12. ve 13. Yüzyıllarda bu iftiralar gitgide ivme kazandı. Yahudilerin her pesahta çocukları kaçırarak öldürdükleri, kanlarını içtiklerini ve matza hamuruna katılarak pişirdiklerini ve yediklerini iddia ettiler. Yahudiler yüzyıllarca bu yüzden katledildiler.
Bazı aydın Hıristiyan liderler ise bu hurafeleri ortadan kaldırmak için çaba gösteriyorlardı. Bunlardan biri Kutsal Roma İmparatoru 2. Frederik’ti. (1220ᇆ yılları arasında krallık yaptı.) 1235 yılında küçük bir Alman kasabası olan Fulda’da, 34 Yahudi bir kan iftirası sonucunda diri diri yakılarak cezalandırıldılar. İmparator kilise liderlerini toplayarak bu duruma nasıl engel olunabileceği konusunda fikir sordu. Topladığı din meclisine bu yapılanların doğru olmadığını; ne eski, ne de yeni Ahit’te kan içmekle ilgili bir emir olmadığını aksine Eski Ahit’te yani Tevrat’ta kanın tamamen murdar kabul edildiğini değil insan kanı, hayvan kanının bile yasak olduğunu anlattı. Din meclisine baskı yaparak kilisenin bunları anlatan bir bildiri yayınlamasını emretti. Bildrinin sonuna ise aksi davranışları halinde hıristiyan halkın ahmaklık ve cinayetle suçlanacağını söyleyen bir uyarının da eklenmesini istedi.
Birkaç yıl sonra, 1247 yılında Papa IV. İnnocent kan iftirası hakkında bir bildiri yayınladı. Bu bildiride yüzyıllardır süregelen bu inanışın tamamen hurafe olduğunu, halkın bunlara itibar etmemesini, bunun kiliseye ters olduğunu anlatan ifadeler kullanıldı. Fakat papa elbette ki bu konuda başarılı olamadı ve bu mesnetsiz iftiralar 20. yüzyıla değin tüm hızıyla ve trajik olaylarla yaşandı. Hatta birçok bölgede bu iftiranın süregelmesi için kilisenin büyük katkıları oldu. Mesela 1475 yılında kuzey İtalya’nın Trent Bölgesi’nde yaşayan küçük bir Yahudi cemaatine atılan iftiraya göre, Simon adlı bir erkek çocuğun Yahudiler tarafından kaçırılıp şişlendiği ve kanının akıtılıp matsa hamuruna karıştırıldığı ve öyle pişirildiği iddiası vardı. Çocuğun cesedi katedrale gömüldü. Her yıl aynı tarihte olay hatırlatılarak “Şehit Simon”un ruhu için ayinler düzenlediler. Bu olay 1582 yılında kilise tarafından resmi olarak onaylandı ve kutsal bir gün haline getirildi. Ancak 1965 yılında kilise olay dosyasını tekrar gündeme getirdi ve konudaki kilise kanun hükmü iptal edildi. Yani kan iftirasının uydurma olduğu kilise tarafından resmen teyit edilmiş oldu.
18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar kan iftiraları aralıklarla devam etti. En fazla çarlık Rusyası’nda yaşanan bu olayları pogromlar (Rusların Yahudilere yaptıkları katliamlara verilen isim) izlerdi. O dönemde Almanya ve Osmanlı idaresine bağlı olan Şam’da da bir olay patlak verdi. 1840’da vukubulan Şam’daki olaylar İngiltere’den büyük hayırsever Sir Moses Montefiore ve Fransa’dan Adolphe Cremieux sayesinde çözüme ulaştırıldı.
Diğeri ise Ukrayna’da Kiev’de patlak verdi. 1911 yılında Beilis olayı diye adlandırılan kan iftirası olayı, olay Rusya’nın içinde ve dışında halkın Galeyana gelmesine neden oldu. Beilis zorbela ölümden kurtuldu.
Kan iftirası Nazi döneminde kılık değiştirdi. Nazi propagandası içinde kendine önemli bir yer buldu. Dr. Goebbels yeni bir keşifte bulunarak, 800 yıl önce yaşanan Norwich olayının tamamen doğru olduğunu, Yahudilerin geleneksel dini alışkanlıkları doğrultusunda bunu her zaman yapabileceklerini, bu yüzden de Hıristiyanların bunu potansiyel bir tehlike olarak görmelerini ve ona göre önlem alınması gerektiği de tavsiye ediyordu.
devam edecek....