Yahudi Dünyasindan

Nelly BarokasUnutulan müzik yeniden hayat bulacakBir vals, bir tango, bir caz parçası… Fakat hiçbiri Viyana, Buenos Aires ve New Orleans`ta bestelenmedi. Bunlar II. Dünya Savaşı sırasında temerküz kamplarında yaşayıp ölmüş tutsakların günlüklere, kağıt parçacıklarına hatta tuvalet kağıtlarına alelacele karalayıp geride bıraktı

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba

İtalyan araştırmacılar, 1933 ile 1945 yılları arasında bestelenmiş veya karanlık mekanlarda çalınmış ve unutulmuş binlerce esere yeniden hayat kazandırmanın mücadelesini veriyorlar.
İtalyan müzisyen Francesco Lotoro; “Bizler yapılmış büyük bir hatayı düzeltmeye çalışıyoruz. Bu müzisyenler kendileri için müzikal bir yaşamı umut etmişlerdi. Ve eğer kaderleri farklı olsaydı bu umutlarını gerçeğe dönüştürebileceklerdi” demekte. Francesco Lotoro, Nazi ölüm makinesinin derinliklerinde bestelenmiş operaların veya Asya bozkırlarının Japon kamplarında yazılmış caz parçaların orijinallerini ve kopyalarını topladı. Eylül ayında Roma Üçüncü Üniversitesi’nde açılacak müzik kütüphanesi; 4000 sayfa, 13.000 mikrofilm, çizimleri, mektupları ve fotoğrafları araştırmacıların hizmetine sunacak.
Francesco Lotoro 15 yılı aşkın bir süredir, ülke ülke dolaşarak, müzelerden, arşivlerden, antikacılardan, Holokost kurtulanları veya ailelerinden müzik yapıtlarını topluyor. Bir piyanist olan Lotoro, topladığı müziklerin düzenlemesini ve kaydını yapıyor, 32 CD’de toparlamayı hedefliyor. İtalya’nın güneyindeki Barletta kenti civarında yaşayan ve Lotoro’nun tutkusunu paylaşan müzisyenler ve şarkıcılar hafta sonları stüdyoda kayıt işlemlerine yardımcı olmaktalar.
Washington Holokost Müzesi Müzikologu Bret Werb, bu önemli projenin bütün dünya müzisyenlerine zengin bir kaynak oluşturacağını söyledi. Ataları geçmişte Hıristiyanlığı kabule zorlanan 42 yaşındaki Francesco Lotoro, ergenlik yaşlarında ilgi duyduğu Yahudiliğe 2002 yılında döndü. Lotoro’nun son ara düzenlediği en önemli eserler, Prag’da direnişçilere katılan ve Naziler tarafından tutuklanan Çek besteci Rudolf Karel’e ait. Askeri bir hapishaneye kapatıldıktan sonra dizanteriye yakalanan Rudolf Karel; beş opera ve dokuz enstrüman için yazılmış kompozisyonunu tuvalet kağıtlarına yazmıştı. Besteciye ait Lotoro’nun bulduğu son müzik notaları, Rudolf Karel’in 1945’in Mart ayında, ölümünden dört gün önce yazdığı, “Mart Mahkumları” adlı neşeli eserdir.
Francesco Lotoro, eserlerin büyük çoğunluğunu 1941’den itibaren Nazilerin Avrupa’nın her ülkesinden Yahudi liderleri ve Yahudi sanatçıları gönderdiği Çekoslovakya’daki Theresienstadt transit kampında buldu.
Kaynakça/ Jerusalem Post

Münih Yahudi Müzesi açıldı
Yeni açılan Münih Yahudi Müzesi’nin kalıcı sergisi geçmiş ve günümüzdeki Yahudi yaşamına odaklanıyor
Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in, Kristal Gecesi, Münih Büyük Sinagogu’nun yıkılma emrini verdiği binanın az ötesinde, kentin geçmişteki Yahudi kültürünü, mirasını ve geleceğini yansıtacak bir müze açıldı.
Münih Yahudi Müzesi, Jakobsplatz meydanında, sinagog, cemaat merkezinden oluşan bir kompleks içinde yer almakta. 9.200 Yahudi’nin yaşadığı Münih, Berlin’den sonra en yoğun Yahudi nüfusuna sahip kent konumunda. Kompleksin bir bölümü olan sinagogun açılışı geçtiğimiz kasım ayında Kristal Gece’nin 68. yıldönümünde gerçekleşmişti. Yeni açılan müze Avrupa’da Mimar Daniel Libeskind’in tasarımı olan ve 2001’de açılan Berlin Yahudi Müzesi’nden sonra ikinci en geniş kapsamlı müzesi oluyor. Müzedeki kalıcı sergi dini geleneklere, geçmiş ve günümüzdeki Yahudi yaşamına odaklanıyor. Sergilenen objeler arasında Rönesans dönemine ait elyazmaları, 1500 yılından evlilik yüzükleri, 550 yıllık Sukot dua kitabı bulunuyor. Diğer iki galeri katı çağdaş sergilere ayrıldı. Nobel ödüllü yazar Thomas Mann’in kayınpederi ünlü matematikçi Alfred Pringsheim’ın koleksiyonları da sergilenecek objeler arasında bulunuyor.

Şapkacılar kralı Kurt Dorfzaun
Kurt Dorfzaun, Ekvator’un en büyük şapka ihracatçısı. 83 yaşındaki adam üzerine iyi oturmuş gri önlüğünün cebinde renkli kalemler, silgiler bulunduruyor. Ekvator’un üçüncü büyük kenti Cuenca’da bulunan fabrikası 21.yy normlarına pek de uymuyor. Ofisinin kahverengi ağırlıklı dekoru unutulmuş bir yüzyıldan kaldığı izlenimini veriyor. Ama ofiste Yahudiliğe ilişkin objeler bolca var; torunlarından birinin Bar-Mitzva fotoğrafı, Keren Hayesod takvimi, Kurt Dorfzaun’un Moşe Dayan ile çekilmiş fotoğrafı.
Kurt Dorfzaun, savaş öncesi Almanya’dan, Güney Amerika’ya geliş öyküsünü şöyle anlatıyor: “1925’te Münih’te doğdum. 1938’de ailem Almanya’dan kaçtı. Aile bireyleri vize almaya uğraşıyorlardı. Neresi olsa olurdu, yeter ki vize verilsin. Amcam 1920’den beri Columbia’da yaşıyordu. Vize edindiğimiz Columbia’ya göç ettik, babam orada çatal, bıçak fabrikası açtı. Columbia vizesi alamayan diğer bir amcam Rudolf, Ekvator’da Cuenca’ya yerleşerek, Panama şapkaları alıp ABD’ye satmaya başladı. Panama şapkaları olarak adlandırılmalarına rağmen bu şapkalar Ekvator’un merkezindeki bataklılarda yetişen hasırlardan yapılıyordu. 1904 ile 1914 yılları arasında Panama kanalında çalışan işçiler bu şapkaları giydikleri için Panama şapkaları olarak adlandırılmışlardı.”
1944’te amcası Rudolf’u ziyarete giden Kurt Dorfzaun, bir daha Cuenca’yı terk etmedi. O dönemde bu kentte 30 kişilik bir Yahudi topluluğu vardı, bunlar Çekoslovakya, Avusturya ve Almanya’dan gelmiş göçmenlerdi. 1950’lerde kente gelen Alman bir işadamı Kurt Dorfzaun ile ve Yahudi cemaati ile görüşmeye başladı. Dorfzaun bu kişinin aslında ünlü SS subayı Walter Rauf olduğunu ancak 1984’te anladı. Kurt Dorfzaun, Ekvator’un en büyük şapka ihracatçısı; onun ürünleri ABD’nin Stetson ve Resistol gibi büyük şirketlerde satılıyor, her yıl İngiltere’ye 20.000 şapka ihraç ediyor.
Yaşlı şapkacının, plastik bir çantasında özel olarak ürettiği yüzlerce ‘kipa’ bulunuyor. Bu ‘kipaları’ ABD’den şipariş üzerine düğün ve Bar-Mitzva’lar için üretiyor.
Kurt Dorfzaun, Cuenca kentinin iki Yahudi’sinden biri. Çocukları ve torunları ABD’ye göç etti. Ama o krallığını terk etmiyor.
Kaynakça/ Jewish Chronicle