İsrailli yetkililer, 28 - 29 Mart 2007 tarihinde gerçekleşecek olan Riyad zirvesinde, Suudi barış planının geliştirilmesi için çağrıda bulundu. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad barış planına uymayacağını açıkladı
İsrail, Suudi barış planının Riyad zirvesinde geliştirilmesi için çağrıda bulundu
İsrail yetkilileri geçtiğimiz perşembe günü Haaretz Gazetesine verdikleri demeçte, Mart sonunda Riyadda gerçekleşecek olan Suudi barış planına yönelik zirvenin geliştirilmesi için Arap Birliğine çağrıda bulundu. Yetkililer konuyla ilgili olarak, Amacın girişimi geliştirmek ve daha iyi bir öneriyle gündeme gelmek olduğunu anlayabiliyoruz açıklamasını yaptı.
İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni perşembe günü İsrailin isteklerini dile getirdi. Livni, Suudi taslağının bu konuyu içermediğini; fakat 2002de Beyrutta gerçekleşen Arap Birliği zirvesinin bir parçası olan Filistinli mültecilerle ilgili meselenin önemini vurguladı.
Livni, Kanal 10a verdiği röportajda Yeni bir zirve gündeme gelmek üzere, böylece onlar da İsrailin hangi şartları kabul edeceğini ve hangilerini koşulsuz reddedeceğini öğrenebilecekler açıklamasını yaptı.
Livni, Suudi Arabistan Kralı Abdullahın sunduğu orijinal taslak için olumlu yorumunu yaptı. İsrailin 1967deki sınırlarına geri dönmesini içeren taslak, kesin bir barış anlaşmasını ve Arap dünyasıyla olan ilişkilerin düzeltilmesini amaçlıyor.
2002 Beyrut zirvesine eklenen yeni maddede, Filistinli mültecilerin sorununa kesin çözüm getirilmesi ve BM Genel Kurulunda kabul edilen 194 sayılı kararına paralel olarak yürütülmesi öngörülüyor. BMnin aldığı bu karar, mültecilerin İsraile geri dönmesini savunuyor. Livni, BMnin kararının İsrailin iki devletli çözüm önerisine tezat oluşturduğunu belirtti. Livni, iki devletli çözüm önerisi ile ulusal bir Yahudi Devleti ile, ulusal bir Filistin Devletinin birlikte yaşayabileceği, böylece mültecilerin sorununa bu şekilde çözüm getirebileceğini savundu.
Riyad zirvesinin, Kral Abdullah liderliğindeki 28 29 Mart 2007 tarihleri arasında gerçekleşmesi bekleniyor. Zirvenin gündemini Arap barış girişimi, İran tehdidi ve Lübnandaki toplumsal gerilim oluşturuyor.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert de son birkaç ay boyunca birkaç kez Suudi girişiminin olumlu öneriler içerdiğini ifade etmişti. Olmert ayrıca Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbasla önümüzdeki iki hafta içinde yeni bir görüşme yapmayı planlıyor. Dışişleri Bakanı Livni ise, AB ile yapılan İsrailin Birlik Anlaşması çerçevesinde önümüzdeki hafta Avrupayı ziyaret ederek birçok dışişleri bakanıyla görüşecek. Bu görüşmeler süresince Livninin, Avrupalı meslektaşlarını Ortadoğu Dörtlüsünün öne sürdüğü şartlardan kopmaması yönünde uyaracağı belirtiliyor. Ortadoğu Dörtlüsünin şartlarına göre İsraili tanımayan, silahsızlanmayan ve geçmiş İsrail-Filistin anlaşmalarını kabul etmeyen bir Filistin hükümetinin kurulması hiçbir ülke tarafından kabul edilmeyecek. Livni ayrıca İsrailin öne sürdüğü iki devletli çözümü de meslektaşlarına sunacak.
Ahmedinecad barış planına
uymayacağını belirtti
Suudi Arabistandaki basın yetkililerinin geçtiğimiz Pazar günü İran Cumhurbaşkanının 2002 Arap barış planını desteklediğini belirtmesine karşın, Mahmud Ahmedinecadın ofisi haberi reddetti.
2002 Arap zirvesindeki barış planına göre Arap ülkeleri İsrail ile olan ilişkilerini düzeltecek ve İsrail 1967deki sınırlarına geri dönecek. İran Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, 2002 zirvesindeki barış planının henüz İranlı liderler ile Suudi kralı arasında tartışılmadığını belirtti.
İran haber ajansı IRNA, Ahmedinecadın Filistindeki duruma ve Iraktaki gelişmelere göre planı gözden geçireceğini açıkladı. IRNAda yayınlanan haberde Ahmedinecadın konuyla ilgili olarak, Suudi Arabistan ile iyi ilişkilerimiz var ve İslam dünyasındaki gelişmeleri yetkililerle tartışmaya ihtiyacımız var yorumu yer aldı.
Suudi Arabistan Mısırın yerini alarak baş arabulucu rolüne soyunuyor
Beyaz Sarayın da desteğiyle Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Arap dünyasının önde giden arabulucusu rolünü Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarekin elinden almaya başladı. Ynette yayınlanan Smadar Peri imzalı bu yazı yaklaşmakta olan Riyad zirvesi öncesi Suudi Arabistan ve ABD ilişkileri üzerine önemli bilgiler içeriyor.
ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice son iki Ortadoğu gezisinde Mısırı es geçmiş ama Riyada ziyaret etmeyi ihmal etmemişti. Özellikle son birkaç aydaki gerçekleşen gelişmeler de Suudi Arabistanın diplomatik olarak oldukça aktif olduğunu gösterir nitelikte. Örneğin:
- Suudi Arabistan Basra Körfezindeki petrol üretimini arttırdı ve böylece petrol fiyatlarındaki aşırı yükselmenin önüne geçildi. Burada Riyad ve ABDnin yakın bir işbirliği içerisinde olduğu dikkat çekiyor. Zira, Petrol fiyatlarının yükselmesi, petrol ve yan ürünlere bağımlı ABD ekonomisine ciddi zarar verebilirdi.
- Suudi Arabistan, Suriye ordusunun Lübnanı terk etmesini sağlayan baş aktörlerden biriydi. Suudilerin desteklediği Refik Haririnin kanıtlanmamış olsa bile Suriye İstihbarat örgütlerince öldürüldüğü düşünülüyor. Suudiler Beşar Esat ve hükümetinin Hariri suikastını araştıran uluslararası mahkeme karşısında ifade vermesi için baskı yapıyorlar. Eğer Esat boyun eğip bu isteği yerine getirirse bu Suriyedeki rejiminin de sonu olabilir. Fakat Esat red ederse Suudiler ABDnin desteği ile birlikte Suriye ekonomisini darboğaza sokabilir.
- Suudi Arabistan El Fetih ve Hamasın barış için bir araya gelmelerine ev sahipliği yaptı ve gazete fotoğrafçılarını davet ederek tarihinde ilk defa gazetecilerin bir anlaşmayı fotoğraflamasına izin verdi. Uzmanlara göre bu anlaşma için Suudiler 1 Milyar Doların üzerinde para harcadılar.
Suudilerin tüm bu çabaları ise korkunç olarak gördükleri bir senaryoyu engellemek için: Bu senaryo, Iranın nükleer silah geliştirmesi, Irak ve Lübnanı ele geçirmesi, Mısırın rejimini devirmesi, Suudi Arabistandaki kutsal mekanlara sahip çıkması ve gerçek İslami devletin kuruluşunu ilan etmesini kapsıyor.
Suudi Arabistanı aktif bir politika sürdürmeye ve ABD ile Suudi Arabistanı yakın işbirliğine sokan asıl sebep işte bu. İranın yarattığı tehdit, 11 Eylül saldırılarının Suudi terör hücreleri tarafından planlandığı gerçeğinin ABD tarafından görmezden gelinmesini sağlıyor. İran Cumhurbaşkanının sonuçsuz kalması kuvvetle muhtemel olan Suudi Arabistan ziyaretinin ardından, Suudilerin bir sonraki Arap zirvesi için hazırlanması ve bu zirvede iyi Sünni tarafın, kötü Şii tarafa karşı nasıl zafer kazanılacağını tartışmaya açması bekleniyor.