Son Makroekonomik göstergelere toplu bir bakiş ve 2007 beklentileri

Geçen yılın Mayıs-Haziran aylarında finansal piyasalarda yaşanan çalkantılar büyüme rakamları üzerinde etkisini göstermeye başladı. Böylece, 2002 yılından bu yana hızla büyüyen Türkiye ekonomisi bir miktar hız kesti. Yine finansal piyasalardaki dalgalanmaların bir sonucu olarak, enflasyon hedeflemesinin ilk yılında, gerçekleşen enflasyon hedef

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba

Büyüme hız kesiyor...

2006 yılının üçüncü çeyrek büyüme rakamları Mayıs ve Haziran aylarında finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmanın olumsuz etkilerini yansıtıyor. 2006 yılının ilk yarısında %7.2 olan GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) büyümesi, yılın üçüncü çeyreğinde yavaşlayarak %3.4’e geriledi. Büyümedeki yavaşlamanın özellikle özel kesimin tüketim harcamalarındaki yavaşlamadan kaynaklandığı dikkat çekiyor. Yaz aylarından itibaren faizlerde kaydedilen yükseliş dikkate alınacak olursa, tüketimin yavaşlaması sürpriz bir gelişme değil. Daha spesifik olarak, 2006’nın ilk yarısında %9.4 artan özel sektör tüketim harcamaları üçüncü çeyrekte sadece %1.3 artış kaydetti. Kamu kesiminin tüketim harcamaları ise üçüncü çeyrekte %15 gibi yüksek bir oranda arttı. Kamu harcamalarındaki bu artış maliye politikaları açısından olumsuz gibi görünse de, aynı dönemde yüksek bütçe gelirlerinin etkisiyle bütçe açısından çok olumlu bir performans sergilendiğini ve 2006 yılı bütçe açığınının son 30 yılın en düşük açığı olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bu çerçevede incelendiğinde, kamu kesiminin tüketim harcamalarındaki artış çok fazla tedirginlik yaratmamalı.
Faizlerdeki yükselişin yatırımlar üzerindeki etkisinin ise nispeten sınırlı kaldığını görüyoruz. Tabii ki, faiz yükselişinin belli bir gecikmeyle yatırımlar üzerinde etkili olabileceğine dikkat çekmek istiyorum ama yine de bu etkinin çok kuvvetli olması beklenmiyor. 2006 yılının üçüncü çeyreğinde toplam yatırımlar (kamu+özel sektör) %9.4 artış gösterdi. Bu oran yüksek olsa da, yatırım harcamalarının ilk çeyrekte %31, ikinci çeyrekte %12 arttığı dikkate alınacak olursa bir miktar yavaşlama olduğu görülebilir.
Sonuç olarak, 2002񮖥 döneminde ortalama %7.5 büyüyen (GSYİH büyümesi) Türkiye ekonomisinin 2006 yılında %5.2 büyümüş olduğunu; 2007 yılında ise %5.4 büyüyeceğini tahmin ediyorum.

Enflasyondaki düşüş süreci 2006’da
darbe aldı...
Merkez Bankası 2002񮖥 yılları arasında “örtük enflasyon hedeflemesi” uyguladı. Birçok ülke tarafından uygulanan “enflasyon hedeflemesi” rejimine geçiş dönemi olarak kabul edilebilecek bu süreçte enflasyon her yıl hedeflenen rakamın altına geriledi. Bu da, Merkez Bankası’nın kredibilitesinin artmasında önemli rol oynadı. Ancak, resmi enflasyon hedeflemesine geçilen 2006 yılında enflasyondaki düşüş süreci ciddi bir darbe aldı. Mayıs ve Haziran aylarında finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmanın etkisiyle yükselen kurlar, bu süreçte bozulan beklentiler, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yüksek artışlar ve uluslararası petrol fiyatlarındaki hızlı yükseliş 2006 yılında enflasyonun önemli ölçüde yükselmesine neden oldu. Böylece, 2005 sonunda %7.7 seviyesine kadar gerilemiş olan TÜFE enflasyonu 2006 sonunda %9.65 seviyesine yükseldi. 2006 yılında Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi %5 idi.
2006 yılında enflasyonda kaydedilen düşüşe rağmen Merkez Bankası 2007 yılı hedefinde bir değişikliğe gitmedi. Böylece, 2007, 2008 ve 2009 yılları için enflasyon hedefi %4 olarak açıklandı. Merkez Bankası’nın hedefi değiştirmeme kararının çok yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum. Zira, Merkez Bankası’nın hedefini revize etmesi durumunda ileriye yönelik beklentilerin daha da bozulacağı kanısındayım. 2007 yılında hedefe ulaşılamasa bile, 2006 yılına kıyasla daha iyi bir performans sergileneceğini ve hedefe yakınsanabileceğini düşünüyorum.
Ancak, 2007 yılına enflasyon açısından pek de olumlu başlamadık. Ocak ayında, olumsuz hava koşullarının etkisiyle gıda fiyatlarının %4.4 gibi oldukça yüksek bir oranda artmasının etkisiyle TÜFE artışı %1 seviyesinde gerçekleşti. Yıllık hedefin %4 olduğu göz önünde bulundurulursa, bu oran çok yüksek bir oran. Böylece, Ocak ayı itibariyle yıllık enflasyon %9.63’e yükseldi.
2007 yılının genelinde enflasyona ilişkin beklentilere bakacak olursak, enflasyon üzerinde baskı oluşturabilecek unsurlar olduğu gibi, enflasyon düşüşüne katkıda bulunabilecek unsurlar da olduğunu görüyoruz. Orta ve uzun vadeli enflasyon bekleyişlerinin hala yüksek olması; hizmet sektörlerindeki fiyatların hedeflere kıyasla yüksek olması ve bu sektörlerdeki fiyatların genellikle katı olması; gerek iç siyasi nedenlerle, gerekse uluslararası likidite koşullarındaki değişimlere bağlı olarak finansal piyasalarda dalgalanma riski enflasyondaki düşüş sürecini yavaşlatacak faktörler arasında sayılabilir. Öte yandan, 2006 yılında varil başına petrol fiyatları ortalama 66 dolar seviyesindeyken, 2007 yılında ortalama fiyatın 55 dolara gerileyeceği tahmin ediliyor. Petrol fiyatlarının bu şekilde gerilemesi durumunda, enflasyon üzerinde olumlu etkisi olacaktır. Ayrıca, bu yılın genelinde Türk Lirası’nın reel olarak değer kazanmasını bekliyorum. Son olarak, 2007 yılında faizlerin nispeten yüksek kalacağını, bunun da iç talebi kontrol altında tutacağını tahmin ediyorum. Bahsettiğim bu iki faktör de, enflasyonu düşürücü yönde etki gösterecektir. Sonuç olarak, 2007 yılsonunda enflasyonun (TÜFE) %6.5 civarına gerileyeceğini tahmin ediyorum.
Bütçe son 30 yılın en iyi performansını gösterdi...
2002 yılından bu yana uygulanan ekonomik program sürecinde kamu maliyesine ilişkin göstergeler kaydadeğer iyileşme kaydetti. 2000 yılından itibaren bütçede kaydedilen yüksek faiz dışı fazlanın yanısıra, faiz ödemelerinin de kademeli olarak azalması bütçe açığının 2005 yılında Maastricht kriteri olan %3 seviyesinin bile altına gerilemesine neden oldu.
Merkezi yönetim bütçesi 2006 yılında da çarpıcı bir performans sergiledi. 2006 yılında, faiz dışı fazla GSYİH’nın %7.5’i gibi oldukça yüksek bir seviyede gerçekleşirken, bütçe açığı da GSYİH’nın %0.7’si seviyesinde kaldı. Bütçe açığının GSYİH’ya oranının 2001, 2002 ve 2003 yıllarında sırasıyla %16, %14 ve %11 olduğu dikkate alınırsa, son iki yılda elde edilen başarı daha çarpıcı olarak görülebilir.
Bütçe açığının bu denli daralmasında etkili olan birkaç önemli unsura dikkat çekmek istiyorum. Bunlardan ilki, son yıllarda vergi dışı gelirlerin (Türk Telekom transferleri, TMSF ödemeleri gibi) oldukça kuvvetli olması. Vergi dışı gelirler genellikle bir seferlik gelirler olması açısından bütçeyi olumlu etkilese de, iyileşmenin sürdürülebilirliğini garantilemiyor. Dolayısıyla, bu tür gelirlerin azalması durumunda bütçe performansının bir miktar bozulması beklenebilir. Öte yandan, vergi gelirlerinin yapısına baktığımız zaman, dolaylı vergilerin (KDV, ÖTV gibi) payının giderek arttığını görüyoruz. Halbuki, sağlıklı bir kamu maliyesi açısından arzu edilen durum doğrudan vergi gelirlerinin artmasıdır. Tabii bunun artması da vergi oranlarının artması yoluyla değil de, vergilendirilen kesimin genişletilmesi – yani kayıtdışının kayıt altına alınması - yoluyla yapılmasıdır. Böylece, hem vergi gelirleri artabilecektir, hem de vergi oranlarının düşürülmesi gündeme gelebilecektir. Son olarak, harcamaların da reel olarak artmaya devam ettiğini görüyoruz. Bütçedeki iyileşmenin sürdürülebilmesi için, özellikle sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferlerin kontrol altına alınması için gerekli tedbirlerin bir an önce alınması şart. Kısacası, bütçe performansı çok iyi görünse de, ileriye yönelik bazı kaygılar taşıdığıma dikkat çekmek istiyorum.
2007 yılında, faiz dışı fazlanın GSYİH’nın %5.7’si, bütçe açığının ise GSYİH’nın %2.6’sı seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyorum. Bu rakamlar, 2006 yılına kıyasla bir miktar kötüleşmeye işaret etse de, 2007 yılının seçim yılı olduğu göz önünde bulundurulduğunda oldukça iyi bir performans gerektirdiği söylenebilir. 

2006 yılında bir
yandan cari açık

büyürken, bir yandan da doğrudan sermaye yatırımları arttı…
2006 yılında Türkiye’nin ihracat performansı, ihracat pazarlarında yaşanan ekonomik büyümeye ve Mayıs-Haziran dalgalanmasının ardından Türk Lirası’nın değer kaybetmesine bağlı olarak, oldukça güçlüydü. Buna rağmen, ülkemizde ekonomik aktivitenin güçlü olmasına ve uluslararası piyasalarda artan petrol fiyatlarına bağlı olarak, ithalatın artış hızı ihracattan da kuvvetliydi. Uluslararası piyasalarda petrol fiyatının ortalama 10 dolar artması, Türkiye’nin ithalat faturasını yaklaşık 4 milyar dolar yükseltiyor. Sonuç olarak, 2006 yılında ihracat 85 milyar dolara, ithalat da 137 milyar dolara ulaştı. Böylece, 2006 yılında cari işlemler açığı da 31.3 milyar dolara (GSYİH’nın %8’i) yükseldi. Yaz aylarının başlangıcında yaşanan küresel likidite sıkışıklığının sermaye haretketleri üzerindeki olumsuz etkisi fazla uzun süreli olmadı. Nitekim, 2006 yılının tamamında ülkeye giren net sermaye 44.7 milyar dolar ile cari açığın oldukça üzerinde gerçekleşti. Bu dönemde, doğrudan yatırım şeklinde net sermaye girişi ise 18.9 milyar dolar gibi rekor yüksek bir düzeyde gerçekleşti. Bu da, cari açığın finansmanında kaydadeğer bir iyileşmeye işaret ediyor.
Önümüzdeki yıllarda cari açığın büyümeye devam edip etmemesi büyük ölçüde ekonomik büyümeye, petrol fiyatlarının seyrine ve ekonominin hizmet geliri yaratma kapasitesine bağlı olacaktır. 2006 yılında varil başına ortalama 65 dolar olan petrol fiyatlarının 2007 yılında varil başına ortalama 55 dolara düşeceğini varsayarak, cari açığın GSYİH’ya oranının %7.2’ye düşeceğini tahmin ediyorum.