İstanbul Boğazi`nda uzun bekleyiş (Struma Olayi)

Geçen hafta anlatmaya başladığımız Aşkenaz Diasporası serüvenine bu hafta da devam ediyoruz. 1. Haçlı Seferi`nin ardından gelen diğer haçlı seferlerini ve Yahudilerin ortaçağdaki durumlarını inceliyoruz.Sara YANAROCAK

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Derleyen: Coya Delevi

12 Aralık 1941 - 24 Şubat 1942...

Çeşitli kaynaklardan bir araya getirdiğim, ve 19 Aralık 2006 itibarıyla, son edindiğim bilgilerin ışığında, bu metni hazırlamaya karar verdim. Neden şimdi?...Burada nakletmeyi düşündüğüm olayın, 65.ci yılındayız...Ayrıca, bu olay, seneler boyunca polemik yarattı, çelişkili şekillerde nakledildi, speküle edildi kanısındayım.
12 Aralık 1941’de, Struma Gemisi, 790 kişilik yolcu ve personeliyle, Romanya’nın Karadeniz’deki limanı Köstence’den ayrılıyordu...Bu gemi, antisemit Romanya’dan kaçan, ve o dönem İngiliz  kontrolü altındaki Palestine’e (Filistin) sığınmayı planlayan Yahudileri taşıyordu. Ve, bu gemi, bu insanların 768’ine mezar oldu... Tıpkı, 1940 Aralık da, Silivri açıklarında fırtınaya tutulup batan Salvador Gemisi’nin yolcuları gibi...Tıpkı, 5 Ağustos 1944’te, torpidolarla batırılan Mefküre gibi...Şu anda ismini anımsayamadığım yabancı bir yazar, şöyle bir tanımlama kullanmıştı:”HOLOKAUST at sea..”yani denizde SOYKIRIM...
Struma faciasından sağ olarak kurtulabilen tek kişi, David Stoliar, batan geminin enkaz parçasına tutunmaya çalışırken, civarda kontrol yapan sahil koruma ekipleri tarafından farkedilmiş, altı hafta gözaltında tutulduktan sonra, Filistin’e gitmesine izin verilmişti. Daha sonraları, bir müddet Japonya’da kalan Stoliar, elan, yaşamını ABD de sürdürmekte, artık bu konuda konuşmak istememektedir.
Bilindiği gibi, II. Dünya Savaşı’nda, Filistin’e kaçmak, göç etmek isteyen, özellikle Doğu Avrupa’lı Yahudiler için, Türkiye, bir geçiş yolu, yani, gemilerle Marmara’dan Akdeniz’e açılan bir umut kapısısıydı...Struma adı, çağrıştırdığı trajik anısıyla, bu umut!! gemilerinin en çok bilineni, ve, ne gariptir, en fazla sır saklayanıydı. Yıllar boyu, Struma’nın batmasına neden olan patlamayla ilgili çeşitli teoriler sunuldu.
1964 yılında, bir Alman tarihçi, patlamadan bir Sovyet denizaltısının sorumlu olduğunu iddia etti. Bir müddet sonra, bu iddia, Sovyet makamlarınca doğrulandı. Ruslar o dönem, Nazi Almanya’sının, Karadeniz yoluyla, gizlice Rusya’ya silah soktuğundan kuşku duyuyorlardı. Bu nedenle, Sovyet denizaltıları, Karadeniz’e giriş yapan tüm kimliksiz, ya da şüpheli gemilerin batırılması emrini almışlardı. Ve, Struma’yı batıranın, Shchuka 213 olduğu, resmi Sovyet kayıtlarında görülmektedir. Böylece, Struma’nın kaderi ile ilgili çeşitli varsayımlara da son verilmiş oldu.
Struma’nın umuda!! yolculuğunu, “Tourisme Mondial” adlı bir acente ayarlamıştı. Bunlar aslında, Yahudi’lerin umutsuzca kaçışlarını, ceplerini doldurmak için bir araç bilen fırsatçılardı. Bu yolculuğu finanse edenler arasında, Romanya’daki Sionist kuruluşlar, (özellikle “Betar”) ve talep edilen fahiş ücreti ödeyebilecek, hali, vakti yerinde Yahudi’ler  vardı. Hareketinden önce, gemiyi görmelerine izin verilmedi. Ve, gördüklerinde de, iş, işten geçmişti...Gemi, tahminlerinin de ötesinde, berbat görünüyordu...
Aslında da öyleydi...Struma, Tuna Nehri’nin dibinden çıkarılmış, köhne, nehir trafiği için tasarlanmış ve defalarca onarım görmüş bir yük gemisiydi. 12 Aralık’ta Köstence’den ayrılan gemi, 15 Aralık’ta, İstanbul Boğazı girişinden, Kavaklar’a ulaştı ve, Sarayburnu’na demirledi.(1*) O dönemin, İngiliz Churchill hükümetiyle, Refik Saydam hükümeti arasında pazarlıklar başladı. Bunları kapsamlı bir şekilde, burada anlatmak oldukça zor...
Yalnızca, bilindiği kadarıyla, bu karşılıklı görüşmeler sonunda, Filistin vizesi sahibi birkaç şanslının, karadan yolculuklarına izin verildi. Birkaç kişi de, İstanbul’daki birtakım “forslu” çevrelerin yardımıyla gemiden çıkmayı başardılar. Bir de, doğum yapmak üzere olan Medea Salamonoviç, kurtulanlar arasında...
Yürütülmekte olan pazarlıklar henüz sonuca bağlanmadan, 23 Şubat 1942’de, Struma Boğazdan geçirilip, Karadeniz’e ve, dolayısıyla, kaderine terkedildi. Geminin geçişi esnasında, kıyıdakiler, geminin yanlarına asılmış, İbranice ve İngilizce, “bizi kurtarın!” pankartlarını gördüler...Ve, 24 Şubat’ta korkunç bir patlamayla, Struma, 768 Yahudi’ye mezar oldu...

(1*)- Burada kişisel bir not: Ben o dönem, henüz, 8 yaşlarında, olayın aslını ve önemini algılayamayacak kadar küçüktüm. Ama, ne var ki, Galata’da oturduğumuz apartımanın en üst terasından, çok rahat bir şekilde, Sarayburnu açıkları görülebilirdi.
 Bu bağlamda, Struma’yı çok gördüm, etrafımdakilerin  (yani kalabalık bir komşu grubunun) bu trajedi hakkındaki yalan, yanlış yorumlarını duydum, belleğime kazıdım. O sıralar babam, 20 Sınıf “İhtiyat” askerlik görevini yapmaktaydı, yani sorup, bir şeyler öğrenecek kimsem yoktu. Çok sonraları, babam, her önemli olayda olduğu gibi, bunu da anlattı, tabii o zamanlar bildiği kadarıyla...Belki de bunun için, belleğimde soru işaretleriyle kalan bu konuyu araştırma gereğini duymuşumdur...