Anna Lindh Vakfi`nn Ödüllü Gazetecileri: Mahitab Abdel Raouf ve Yoav Stern

Anna Lindh Vakfı`nın Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ile birlikte düzenlediği “Euro-Med Journalist Prize for Cultural Diversity” Avrupa - Akdeniz Kültürel Çeşitlilik Gazetecilik Ödülü`nü kazanan genç gazeteciler, Vakıf Sorumlusu Ingy Sedky ile birlikte dört Akdeniz kentini ziyaret ettiler. İstanbul, bunlardan biriydiTilda LEVİ

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba

Geçtiğimiz günlerde, İstanbul Kültür Vakfı’ndan bir dostumuz, Anna Lindh Vakfı’nca genç gazeteciler için düzenlenen bir yarışma sonucu, kazananların ödül olarak gezecekleri dört şehirden birinin İstanbul olduğunu bildirdi. Gezi programında gazetecilerin istekleri doğrultusunda Şalom Gazetesi’nin de yer aldığını belirtti. İKSV, Anna Lindh Vakfı’nın Türkiye temsilcisi. IKSV’nin Kurumsal İletişim Yönetmeni Nilgün Mirze’nin açıkladığına göre Türkiye ağında 27 sivil toplum kuruluşu var ve bunların sayıları giderek artırıyor.

Ödüllü Gazeteciler İstanbul’da
Bu yıl birincisi düzenlenen ‘Avrupa - Akdeniz Kültürel Çeşitlilik Gazetecilik Ödülü’nü Belçika, Mısır, İtalya ve İsrail’den dört genç gazeteci kazandı. Ödül, Anna Lindh Kültürlerarası Diyalog Vakfı ve Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun işbirliği ile gerçekleşti. Amaç; gençleri, Avrupa ile Akdeniz bölgesinde yer alan farklı kültürlerde, birlikte yaşayan topluluklar hakkında yazı yazmaya teşvik etmek.
Uluslararası jüri, vakfın kurulduğu İskenderiye’de toplanarak, 35 ülkeden 50 aday arasından kazananları belirledi. Jüri üyeleri; Haaretz’den Amira Hass / İsrail, AmmanNet’ten Daoud Kuttab / Ürdün, Jean - Enjeux Internationaux’dan Paul Marthoz / Belçika, Le Monde’dan Gazeteciler Federasyonu Temsilcisi Robert Solé / Fransa ile Anna Lindh Vakfı’nın Direktörü Dr. Schoefthaler’dan oluşuyordu.
Yarışmada, adayların gazetecilik vasıflarının yanı sıra, dikkate alınan en önemli kıstas, aynı toplumda yaşayan farklı topluluk / cemaatlerin birbirlerine nasıl daha saygılı ve uyumlu olabileceklerini gösterebilmeleriydi.
Kazananlar:
• Mahitab ABDEL RAOUF (Mısır), Ekim 2005’te aylık bir Fransız dergisi olan La Revue d’Egypte’te yazdığı “Les Indésirables” (İstenmeyenler) adlı makalesiyle ödüle layık görüldü. Yazı, Mısır’da yaşayan Sudanlı göçmenlerin durumunu irdeliyordu. Jüri, yazıyı cesur, aynı zamanda Mısır halkına saygılı; ayırımcı sisteme karşı olmakla beraber insanları bu sistemin dışında tutabilen... olarak niteledi.

• Yoav STERN (İsrail), Şubat 2006’da Haaretz Gazetesi’nde çıkan “All in the Family in Umm Al-Fahm” (Umm Al-Fahm’da, Aile Yaşamı Hakkında Herşey) yazı dizisi ile seçildi. Stern, İsrail’de bir Filistin kentini anlatan söz konusu yazı dizisini hazırlayabilmek için iki ay boyunca yörede yaşadı. Yazı dizisinde, basmakalıp örneklenmelerin cehaletten kaynaklandığını irdeledi. Günlük haberlerde yer almayan başarılı Arap vatandaşların taşıdıkları farklı kimliklerini ve toplumdan soyutlanmışlıklarını dile getirdi.

•  Hugues DORZEE (Belçika)’nin, Şubat 2006’da “La Turquie d’Atatürk, Sainte République” adlı bir dizi makalesi Belçika’nın günlük gazetesi Le Soire’da yayınlandı. Jüri, laik Türkiye ile İslam arasındaki ilişkiyi irdeleyen bu makalelerin iyi düşünülmüş, ahlaki herhangi bir önyargı üretmeksizin farklı görüşteki kişilerle röportaj yapılarak hazırlanmış olmasını takdir etti. Türkiye’de İslam’ın yaşamın doğal bir parçası olduğunu ve bundan korkulmaması gerektiğini vurguladı.

• Annalisa MONGREDA (İtalya), Nisan 2006’da Geo İtalia’da yayınlanan “The Free Song of Arbëresh” (Arbëresh’in Özgür Şarkısı) yazısında Güney İtalya’da yaşayan, çok tanınmamış bir Arnavutluk azınlığı anlatıyor. Jüri, makalenin, göç hakkındaki olumsuz genel kanıya karşın, bunun bir ülke için kültür zenginliği oluşturduğunu; toplumun kendi kimliğini korurken, aynı zamanda iç içe yaşanabileceğini; geçmiş ile sıkı bağları koparmadan da, günümüzde yaşanabileceğini irdelediğini belirtti.

Konuklarımız
Şalom’u ziyarete gelenler arasında Mahitab Abdel Raouf, Yoav Stern, Vakıf Temsilcisi Ingy Sedky ve İKSV’nin görevlendirdiği bir rehber arkadaş vardı. Belçikalı meslektaşımız, İstanbul’a gelmemişti; İtalyan gazeteci ise kentimizin farklı mekânlarını keşfediyordu. Çalışma odamızda kısa sürede, Türk, İsveçli, İsrailli ve Mısırlıdan oluşan ‘çok kültürlülük’, tek boyuta indirgenmişti.
İngilizce sürdürdüğümüz sohbette, halen Haaretz Gazetesi’nde özellikle ‘Araplar’ konusunu irdeleyen Yoav, zaman zaman sözü kesip, ‘lütfen Mahitab’a Fransızca da anlatın’ diyerek yol arkadaşını kolluyordu.
Mahitab, ödülü kazandığında yakın çevresinin çok sevindiğini, fakat resmi bir kurum olan gazetesinden aynı olumlu tepkileri almadığını belirtti. Ancak, söylenenler onu yıldırmıyor. Mahitab, söyleşimiz sırasında, ‘İstediğiniz zaman beni arayabilirsiniz’ demeyi de ihmal etmedi.
Yoav Stern, Mahitab A. Raouf ve Ingy Sedky’yi karşımda yan yana otururken gördüğümde, Anna Lindh’in amacına ulaşabileceğine yürekten inandım.

Anna Lindh kimdir?
İsveç’in Dışişleri Bakanı olan Anna Lindh 2003 yılında, bir alışveriş merkezinde saldırıya uğrayarak öldürüldü. 46 yaşındaki Bakan Lindh, suikasttan önce başbakanlığa en yakın adaydı ve ülkesinde sevilen bir politikacıydı.
Lindh, gerek Birleşmiş Milletler, gerekse Avrupa Birliği gibi kuruluşlar aracılığı ile yapılacak uluslararası dayanışmanın kuvvetli bir destekçisiydi.
2003’te Amerika’nın Irak’a girmesini kınayan Anna Lindh, “BM tüzüğü gereği destek alınmadan başlatılan bir savaş, başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkûmdur” demişti. Uluslararası hukuk ve insan haklarına olan saygısı sonucu, İsrail- Filistin çatışması ile ilgili olarak İsrail’de Ariel Şaron Hükümeti’ni tenkit ederken, aynı zamanda Filistinli intihar bombacılarının eylemlerini de “zalimlik” şeklinde nitelendirmişti.

Anna Lindh Vakfı neden kuruldu?
Avrupa- Akdeniz Süreci Dışişleri Bakanları, Aralık 2003’te Napoli’de toplanarak daha önce kabul edilen kültürler ve medeniyetler arası diyalog için bir ‘Avrupa – Akdeniz Kültürlerarası Diyalog Vakfı’nın kurulmasını kararlaştırdılar.  Vakfın resmi açılışı Nisan 2005’te İskenderiye’de gerçekleşti. Açılış için İskenderiye’nin seçilmesinin nedeni ise İsveç Dışişleri Bakanı’nın yaşamı boyunca Kuzey ve Güney’in işbirliği için çalışmış olmasıydı.
Vakfın Mısır’ın bir liman kenti olan İskenderiye’de kuruluşunun başka bir gerekçesi ise ortakların işbirliğini ve dayanışmasını güçlendirmektir.

Kuruluşun amaçları arasında:
*Bölge insanlarının birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlamak. Bu bağlamda ağırlıklı olarak esas hedef genç nüfusun, aralarındaki iletişimi güçlendirmek;
* Ortadoğu ve Doğu Akdeniz Bölgesi, AB için hayati ve stratejik bir öneme sahip. Bu nedenle amaç; buranın barış ve istikrara kavuşarak bereketli bir bölge haline gelmesi;
* Değişik sivil toplum kuruluşları ile temas ederek, insanlar arasında hoşgörünün artmasını sağlamak;
* Kültürlerarası diyalogun, kimliği belirsiz kültür kuruluşları düzeyinde değil, doğrudan insani ilişkiler düzeyinde sürdürülmesi. Akdeniz halkları arasında en az bir yabancı dil öğrenilmesi. Bölgede yer alan farklı tüm din ve kültürel gelenekler hakkında gerekli bilgilerin öğretilmesi yer almaktadır.
Vakıf başlıca gelir kaynaklarını uluslararası özel ve NGO kuruluşları ile AB’ne bağlı kuruluşlardan elde ediyor.

Sonuç olarak, Avrupa’nın en sevilen siyasetçilerinden biri olan Anna Lindh,  genç ancak cahil bir Sırp’ın düşüncesiz davranışına kurban gitti. Belki de bunun için Vakıf Direktörü Dr. Schoefthaler, “Hoşgörü sözüne inanmıyorum. Bu sözcüğü kullanmaktan vazgeçtim. Taraflar arasında eşit düzeyde ilişki kurmak daha önemli” demekte.