Finansal piyasalardaki bu bahar havasi nereden geliyor?

Denizler, kimimiz için dinlenme, huzur bulma, tatil yapma, kavramlarını çağrıştırırken kimileri için ise güçlü bir kariyer ve tanınmış bir şirketin kapılarını açıyor. 9 Şubat`ta CNR Expo`da başlayan Avrasya Boat Show`a Türkiye Denizcilik sektörünün önde gelen firmaları katıldı. Dünyaca tanınan Be

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba
Suzi APALAÇİ DAYAN
YKB, Kıdemli Ekonomist
Aylardır düşmeye direnen faizler son birkaç haftada %19’lu seviyelere geriledi, dolar kuru 1.40 YTL seviyesinin altına geldi, 1 dolar ve 0.77 eurodan oluşan döviz sepetinin geçen hafta ulaştığı seviyeler 12 Mayıs 2006 tarihinden bu yana görülen en düşük seviyeydi. Peki neden kaynaklanıyor piyasadaki bu bahar havası? Kur ve faizlerin bu seviyeleri sürdürülebilir mi? Bundan sonra finansal piyasaların yönü ne olabilir? Özellikle son iki soruya cevap vermek çok kolay değil ama ben yine de bu konudaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Son haftalarda finansal piyasalarda esen olumlu havanın ve faizlerdeki düşüşün büyük ölçüde yabancı yatırımcıların bono ve tahvil alımlarından kaynaklandığına şahit oluyoruz. Özellikle Ocak ayı sonunda FED’in faizleri yükseltmemiş olması gelişmekte olan ülkelere yatırım yapan yatırımcıların bir kez daha bu ülke piyasalarına yönelmesine neden oldu.
Zira ABD’de faizlerin yükselmemesi sonucunda, daha riskli olmaları nedeniyle daha yüksek getiri sağlayan gelişmekte olan ülkelerin cazibesi artıyor. Ancak, ben bu durumun çok da sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum.
Son iki haftadır yaşanan bu olumlu hava içinde bir çok olumsuz gelişme ve risk unsuru göz ardı edildi. Aynen geçen yılın Mart-Nisan aylarında olduğu gibi... Yılbaşından bu yana önce elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirme ihaleleri ertelendi, daha sonra Halkbank’ın özelleştirmesi de ertelendi ve %25’inin halka arz yoluyla satışa sunulacağı duyuruldu. Halkbank’ın halka arzı belli bir gelir getirecek olsa da, bu kesinlikle bir özelleştirme olmayacak çünkü yönetim yine kamuda olacak. Ayrıca, TEKEL’in özelleştirme ihalesi de iptal edildi. Son iki yılda hız kazanan özelleştirmenin 2007 yılında böyle bir darbe yemesi piyasaları (şimdilik!!!) pek etkilemedi.
Bunların yanısıra, 2007 yılında iki kritik seçim var. Enflasyon beklentilerin üzerinde gidiyor ve bu da Merkez Bankası’nın daha uzunca bir süre faizleri yüksek tutabileceği anlamına geliyor. İşte tüm bu riskler piyasalar tarafından göz ardı ediliyor.  Bu anlamda, bu yıl yaşananlar ile geçen yılın Mayıs ayına kadar olan dönem arasında büyük benzerlikler olduğunu düşünüyorum. Enflasyon hedeflemesinin uygulandığı ilk yıl olması açısından kritik öneme sahip olan geçen yıl hem Merkez Bankası Başkanı’nın görev süresi uzatılmadı, hem de enflasyonda artış sinyalleri vardı. Buna ek olarak, yeni Başkan’ın seçimi iyi yönetilemiyordu ve ortalıkta birçok söylenti dolaşıyordu, ABD’de faizlerin daha da artma riski bulunuyordu. Ve sanki tüm bu riskler yokmuşçasına piyasalarda olumlu bir hava yaşanıyordu.
Tabii ki, global likidite akışı kesildiği anda tüm gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir çalkantı yaşandı, ama Türkiye en çok etkilenen ülkelerden bir oldu. İki yıl arasındaki benzerliklere dikkat çekerken geçen yılki kadar şiddetli bir dalgalanma yaşayacağımızı söylemek istemiyorum. Sadece, yabancı yatırımcılar bu riskleri artık satın almak istemediklerinde kurlarda ve faizlerde yükseliş yaşarız demek istiyorum. Bu yükselişin geçen yılki kadar şiddetli olma ihtimali çok zayıf. 
 Bono ve tahvil piyasasına baktığımız zaman, aslında yerli yatırımcıların bir kısmınnın riskleri gördüğünü ve bono tahvilden çıkarak döviz aldıklarını görüyoruz.
Yabancı yatırımcılar ise döviz satıp bono tahvil alıyorlar. Yabancı işlemleri ağır bastığı için de faizler ve kurlar geriliyor. Bu hareketleri göstermek için bir kaç rakam vermek istiyorum. 1 Aralık – 26 Ocak tarihleri arasında, yani iki ayda, yabancı yatırımcıların bono ve tahvil portföyü 7.3 milyar YTL arttı, yerli yatırımcıların (kişi ve şirketler) bono ve tahvil portföyü ise 3.4 milyar YTL azaldı. Bu dönemde yurtiçinde döviz mevduatları ise 5.3 milyar dolar arttı.
Piyasaların en kötü dönemi olan Haziran sonuyla kıyasladığımızda, yabancı yatırımcıların bono ve tahvil portföylerini 18.9 milyar YTL arttırdığını, yerli yatırımcıların ise 3 milyar YTL portföy azalttığını görüyoruz. Bu dönemde döviz mevduat hesapları ise yaklaşık 17 milyar dolar artmış. Bence, bu rakamlar yerli yatırımcıların tedirginliğini göstermesi açısından çok çarpıcı. Yabancı girişlerinin boyutu da, bütün tedirginliğe rağmen faizlerin ve kurların nasıl gerilediğini açıklıyor.