Uygunsuz gerçekler

Soğumayan havalar, bir türlü yağmayan yağmurlar ve Alplerin tepesindeki kayak merkezlerinde kullanılan yapay karlarla bu yılki Davos Zirvesi`ne ‘küresel ısınma ve enerji güvenliği` konuları damgasını vurdu. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerinin günlük hava durumunda hissedilmeye başlamasıyla, Avrupa Komisyonu fosil yakıt tü

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba

2007’nın yılbaşı haftası New York’ta 1878’den beri yaşanan en sıcak yeni yıl dönemi oldu.  Moskova ve Kiev’de hava durumu kayıtlarının tutulmasından beri ilk defa 2007 Ocak ayında hava sıcaklığı sıfır derecenin altına inmedi. İngiltere Hükümeti baş ekonomi danışmanı Nicolas Stern, geçtiğimiz aylarda yayınladığı raporda, küresel ısınmanın maddi boyutlarının baş edilemeyecek kadar büyük olacağı konusunda uyarıda bulundu. Stern raporunda, acil önlemler alınmazsa dünyanın ortalama ısısının 2 derece santigrat artması durumunda her yıl dünya ekonomisinde %20 kayıp yaşanacağını açıkladı.

> Küresel Isınma Nedir?
Küreselleşen dünyanın küresel çevre problemi olarak tanımlayabileceğimiz ısınma ve buna bağlı iklim değişikliği birçok uzmana göre 21. yüzyılda insanlığın mücadele etmesi gereken en büyük sorun olacak. Fosil yakıt tüketimine bağlı salınan sera gazları, (Karbon dioksit(CO2), Metan(CH4), Nitrik oksit  (N2O), Hidroflorokarbon  (HFC), Hidrokarbur perflor (PFC), Kükürt heksaflorit  (SF6) ) arttıkça atmosferde daha çok güneş ışınının hapsolmasına neden oluyor, bu süreç dünyanın ortalama ısısının artmasına yol açıyor. Dünyanın artan ısısı nedeniyle kutuplardaki buzullar insanlık tarihinde görülmemiş bir hızda eriyor. Güneş ışınlarının uzaya geri yansıtılmasında ayna görevi gören devasa buz kütlelerinin erimesi dünyanın daha da ısınmasına yol açıyor.
Son buzul çağının onbin yıl önce sona ermesinden beri dünyanın ortalama ısısı +/ᆣ derecede sabit kaldı. Sanayi Devrimi ve 20. yüzyılda yaşanan teknolojik devrim fosil yakıtlarının kullanımını dünyanın kendini yenileme kapasitesinin üzerinde artırdı. 1970 yılında bu kritik eşik aşıldı. Kullandığımız fosil yakıtlardan salınan karbondioksit ve benzeri sera gazları atmosfere giren güneş ışınlarını hapsedip yeryüzünü ısıtmaya başladı. Son 30 yılda sera gazlarının etkisiyle dünyanın ortalama ısısı 0.7 derece arttı. İklim değişikliğinin asıl nedeni işte bu ısınma. Nehirlerin doğal yapılarının ve doğal akışının bozulması, nehir yatakları ve deltalardaki şehirleşme,  yoğun yağışları yukarı havzalarda emerek kontrol eden bitki örtüsünün azalması, ormansızlaşma, orman alanlarının tarım ve yerleşim alanlarına dönüştürülmesi ve plansız yönetim, sera gazlarının doğa tarafından emilimini düşürüyor.

> Bilimsel bulgular
Küresel ısınma kıtaların üzerinde yaşayan tüm insanlığın ortak ve 21. yüzyılın en büyük sorunu. James Lovelock gibi bazı uluslararası akademisyenlerin bilimsel verilere dayanarak hazırladıkları senaryolar, dünya nüfusunun %90’ının gelecek 30 yıl içinde küresel ısınmadan çok ağır şekilde etkileneceğini öngörüyor.
Nasa’nın raporuna göre; 2005 yılında daimi- yıl boyunca erimeyen- kalın bir buz kütlesinin büyüklüğünde %14 oranında azalma kaydedildi. Buz kütlesindeki bu azalmayla, Türkiye’nin yüzölçümüne eş değer büyüklükte, yaklaşık 730.000 km2’lik bir alan kaybı meydana geldi.  Bu durum, Rusya ve Avrupa’nın kuzeyindeki Doğu Kutup Bölgesi’nde kütle kaybına yol açtı.
Buz kütleleri, beyaz renkleri nedeniyle güneş ışınlarını yansıtıyorlar. Yansıyan ışınlar daha koyu renkte olan okyanus tarafından emiliyor ve okyanus sularının daha çok ısınmasına sebep oluyor.  Isınan okyanus suları buzları eritiyor.  Buz kütleleri azaldıkça dünyamız daha hızlı ısınıyor ve bu durum küresel ısınmanın etkilerini tahmin edilenden çok daha erken yaşayabileceğimiz anlamına geliyor.
Grönland’daki buzulların %40’ı son on beş yılda eridi. Bu daha sıcak denizler ve daha çok kasırgalar anlamına geliyor. Karalardaki buzullar erimeye başladığı zaman sular da yükselmeye başlayacak, bu da kıyı şehirlerinin su altında kalması demek. İlk olarak Hollanda, ABD’nin doğu kıyıları, New York, Hong Kong, Şangay gibi büyük kentler etkilenecek. Birçok şehrin sular altında kalmasıyla iklim mültecileri ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğu vurgulanıyor.
Amerikan Merkez Bankası FED’in Başkanı Ben Shalom Bernanke, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, Bush Yönetimi’ni uyararak, iklim değişikliği ile acilen mücadele edilmezse, yaşanacak doğal afetlerin ekonomik etkilerinin küresel ekonomi için yıkıcı olacağını vurguladı. ABD Başkanı Bush, iklim değişikliği ile mücadele sözleşmesi olarak da tanınan Kyoto Protokolü’nü imzalamamakta direnmesine rağmen, geçtiğimiz günlerde yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında alışılagelmiş enerji politikasında radikal bir değişime gideceğini açıklayarak ABD’nin gelecek on yıl içinde petrol tüketimini %20 azaltacağını söyledi. Ancak bunun nasıl yapılacağı konusunda ortada henüz bir plan yok. İnsanlığın atmosfere saldığı karbon dioksitin üçte biri ABD kaynaklı. 

> Yeni bir sanayi devrimi
Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan enerji ve küresel ısınmanın etkileri konusundaki rapor geçtiğimiz hafta açıklandı. Türk basınında da geniş yer bulan raporda Avrupa kıtasında meydana gelecek iklim değişiklikleri ile ilgili detaylı bilgiler bulunuyor. Rapora göre orman yangınları, kuraklık ve aşırı sıcaklar nedeniyle büyük bir artış gösterecek. Deniz seviyesinin yükselmesiyle Avrupa kıyılarında yaşayanlar sel ve su basma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak, “Milyonlarca kişinin hayatı olumsuz etkilenecek. Toprağın verimliliği azalacak, tarım ürünleri ihtiyacımızı karşılayacak kalite ve miktardan uzaklaşacak. Salgın hastalıkların sıcaklığa bağlı artışıyla sağlığımız tehlike altına girecek, ayrıca aşırı sıcaklardan ölümler artacak.”
2005 yılında Avrupa’da kırk bin kişi hava sıcaklığına bağlı nedenlerden yaşamını yitirdi. Denizlerimizde doğal denge bozulmuş durumda, atmosferdeki oksijenin %70’ini üreten deniz çimlerinde büyük azalma var.  Su sıcaklığının artışına bağlı olarak deniz canlılarının türleri müthiş bir azalma görülecek.
Bu bilimsel tespitleri felaket senaryosu olarak görenler de var. Ancak Avrupa Birliği Komisyonu doğal tehditlerin önüne geçmek amacıyla, enerji politikalarını tamamen yeniden değerlendirmeye karar verdi. Alınan kararla 2020 yılına kadar tüm üye ülkeler enerj ihtiyaçlarının en az %20’sini yenilenebilir kaynaklardan sağlayacak. Güneş, rüzgar ve su, petrol, kömür ve nükleer enerjinin yerini alacak. Komisyon bu kararları Sanayi Devrimi’ne eşdeğer bir dönüşümün başlangıcı olarak lanse etti. Çevreci kuruluşlar bu kararları uzun ve zorlu bir yolculuğun başlaması için atılmış önemli adımlar olarak değerlendiriyor.

> Küresel Isınma Türkiye’yi kuraklıkla vuracak
WWF’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) geçtiğimiz yaz yayınlanan raporuna göre; iklim değişikliği Akdeniz Havzası’nı kuraklıkla vuracak. Tüm Akdeniz Havzası’nda yağışlar son 25 yılda %20 azaldı bile. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bu azalma yıllık olarak %80’lere varıyor. 2050’ye geldiğimizde deniz seviyesinin Akdeniz’de 20ᆼ cm oranında artması bekleniyor. Bu durumdan en çok zarar görecek ülkeler, Türkiye ve Cezayir gibi ülkeler ve deltaları olacak. 3.6 ?C oranında küresel ısınma Kuzey Akdeniz ve Akdeniz’in dağlık alanlarındaki bitkilerin % 50’sinin kaybına yol açacak. Bu durum özellikle İspanya ve Fransa’da daha vahim sonuçlara, bitki türlerinin %80 oranında kaybına yol açıyor.
WWF’nin hazırladığı iklim değişikliğinin Akdeniz Havzası üzerindeki etkilerini anlatan rapora göre; küresel ısınma Türkiye’yi sıcak dalgalarının süresinin altı haftaya uzamasıyla etkileyecek. Yangın tehlikesi ve kurak günlerin sayısı üç haftayı aşacak. Sıcak dalgaları ve orman yangını tehlikesi yüzünden turistler yazlarını Türkiye’de geçirmek istemeyecek.
Türkiye, tarım politikasını, sulama tekniklerini değiştirmezse, iklim değişikliğinin de etkisiyle susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Ülkeler su varlıklarına göre sınıflandırıldıklarında; yılda kişi başına düşen ortalama kullanılabilir su miktarı 1.000 m3’ten az olan ülkeler “su fakiri”, 2.000 m3’ten az olanlar “su azlığı yaşayan”, 8.000 m3’ten fazla olan ülkeler ise “su zengini” olarak nitelendirilmektedir.
Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1.400 m?’tür ve ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun öngörülerine göre, 2030 yılında ülkemizin nüfusu 100 milyona ulaşacaktır. Mevcut nüfus artış hızı, yanlış planlama, aşırı tüketimle birleştiğinde, 20  yıl içinde Türkiye su fakiri bir ülke olmaya doğru hızla ilerlemektedir. Türkiye’de tarımda aşırı su tüketilmektedir. Dünya çapında yağmurlama sulama ve İsrail’li Netivot firmasının buluşu damla sulama suyu en tasarruflu kullanan yöntemler olarak kabul görmektedir. Bu yöntemlerin uygulanması gerek Türkiye’de gerekse dünyada tarımda su kullanımında %70’lere varan oranda su tasarrufu imkanı sağlayacaktır.
Su kaynaklarının tükenmesi, dünya çapında savaşlara da neden olan bir konu. Sudan’da yaşanan iç savaş ve etnik temizlik boyutuna sürüklenen çatışmaların çıkış nedenleri arasında Çad Gölü’nün yıllar boyu yanlış yönetimler ve uygulamalar nedeniyle kuruması. Küresel ısınmanın önüne geçmek ve Türkiye’de kuraklık sorunuyla karşılaşılmaması için su  ve enerji tasarrufunda hükümetlerin dışında bireylere de birçok görev düşüyor.  Küresel ısınmayı en iyi anlatan film ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore’un başrolünü oynadığı ‘Uygunsuz Gerçek’, film 2 Şubat’ta ülkemizde gösterime girecek.


SU TÜKETİMİNİZİ AZALTMAK İÇİN
SİZ NELER YAPABİLİRSİNİZ?

- Musluklarınızı, sifonlarınız, daima bakımlı tutun.  Bozuk olanları hemen onarın. Çünkü saniyede bir damla akan su, yılda 3 metreküplük yani 3 tonluk bir tüketime tekabül eder.
- Çamaşır ve bulaşık makineleri bir defada ortalama 40 litre su tüketmektedir. Makinelerinizi tam doldurmadan çalıştırmayın ve kısa programları tercih edin.
- Banyo yerine duşu tercih edin. Bir duşta ortalama 50 litre su, bir banyoda 150 litre su tüketilir. 
- Tek bir kişi yılda ortalama 49.140 litre suyu tuvaletlerde tüketir. Sifonun bir kez çekilmesi ile 10 lt su harcanır. Yeni teknolojiler sayesinde standart modellere göre % 60 daha az su tüketen klozetler bulunmaktadır. Rezervuarların boyutunu küçültün.  12ᆨ litrelik yerine 6lj litrelik ve kademeli rezervuarları tercih edin.
- Sifon çekildiğinde suyu renklendirsin ve temizlesin diye tuvalete asılan maddeleri kullanmayın. Bunlar kanalizasyona karışarak kirliliğe sebep olur.
- Traş olurken, ellerinizi yıkarken, dişlerinizi fırçalarken, bulaşıkları sabunlarken açık bırakılan musluk, dakikada yaklaşık 15ᆨ litre suyun boşa akmasına sebep olur.  Bu işleri yaparken musluğu ihtiyacınız olduğu kadar açın.
- İçme suyu dışındaki suları birkaç kez kullanmaya çalışın.  Sebze ve meyve yıkadığınız suyla çiçekleri ve bahçeleri sulayabilir, temizlik yapabilirsiniz.